Mahpusun sağlık kontrolleri sırasında jandarma nezaretinde yapılması ya da kontrollerin kelepçeli olarak yapılması en temelde sağlık hakkının ve kötü muamele yasağının ihlali olarak düşünülmelidir. Sağlık hakkı kısaca bireylerin devletlerden sağlığının korunmasını ve gerekli durumlarda tedavi edilmesini isteme ve buna erişebilme hakkıdır. Bu konuda devletlerin bireylere karşı sağlığını bozmama olarak ifade edebileceğimiz negatif yükümlülüğü ve tedavi edilmesini sağlama olarak da özetleyebileceğimiz pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Tamamıyla devletin hüküm ve kontrolü altında bulunan mahpusların maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten, kötü muameleden korumakla yükümlüdür. Kötü muamele iddiaları karşısında bağımsız, hızlı ve derinlikli bir soruşturma yürütülmelidir.
İşkence ve Kötü Muamele
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve Türk Ceza Kanunu gibi ulusal ve uluslararası metinlerde kötü muamele ve işkence yasağı hükümler yer almaktadır. Uluslararası mevzuat açısından:
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre; “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
- Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kuralları’nın (Nelson Mandela Kuralları) 1. maddesine göre; “Bütün mahpuslar, doğuştan sahip oldukları insanlık onuru ve değeri gözetilerek saygı ile muamele görecektir. Gerekçesi ne olursa olsun hiçbir mahpus işkence ve diğer zalimane insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz bırakılamaz ve tüm mahpuslar bu tür muamelelerden korunur. Mahpusların, personelin, hizmet sağlayıcıların ve ziyaretçilerin emniyeti ve güvenliği her zaman sağlanır.”
- 25. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı‘na (Avrupa Cezaevi Kuralları) Ek “Temel İlkeler” alt başlıklı 1. maddesine göre; “Özgürlüğünden mahrum bırakılan herkese insan haklarına saygı gösterilerek davranılır.”
- 26. Avrupa Cezaevi Kuralları’nın “Temel İlkeler” alt başlıklı 3. maddesine göre; “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan kişilere uygulanan kısıtlamalar haklarında uygulanan yaptırımın yasal amacıyla orantılı ve bunun gerektirdiği asgari düzeyde olmalıdır.”,
Ulusal Mevzuat açısından ise:
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. Maddesinde göre; “Kimseye işkence, eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz”
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da 56. Maddesine göre; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”
- Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesine göre; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
düzenlemeleri bulunmaktadır. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiği zaman kolluğun sağlık kontrolü sırasında muayene odasında bulunması ve doktorun mahpusu kelepçeli muayene etmesi hukuka aykırıdır.
Mahpusların Sağlık Hakkına Erişimi
Uluslararası standartlar, sözleşmeler ve protokoller; sağlık hakkı konusunda toplumun her kesimine olduğu gibi mahpuslara da eşit bir şekilde uygulanmasının devletin bir yükümlülüğü olduğunu vurgulamaktadır. İnsan haklarının gereği olarak sağlık hakkı hiçbir şarta bağlı olmadan tüm insanlar için erişilebilir olmak zorundadır. Devletler özgürlüğünden mahrum bırakılan insanların sağlık hakkından faydalanmasını zorlaştıracak uygulamalar aksine bu haktan faydalanabilmeleri için gerekli önlem almaları gerekmektedir.
- Avrupa Cezaevi Kuralları 102/2 :“Özgürlüğünden yoksun bırakılarak hapsetmenin kendisi bir cezadır. Bu nedenle hükümlü mahpuslara uygulanan rejim hapsedilmenin doğasında var olan sıkıntıyı daha da ağırlaştırmamalıdır” der.
- Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Mandela Kuralları) 24. Maddesi: “Mahpuslara sağlık hizmeti sağlanması, devletin sorumluluğudur. Mahpuslar, topluma sağlanan mevcut sağlık standartlarından aynı şekilde yararlanır ve hukuki statülerine dayalı ayrımcılık olmaksızın, gerekli sağlık hizmetlerine ücretsiz erişime sahip olurlar.”
- Türkiye’de 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında kanunun 6/f: “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur”
düzenlemesiyle yaşam ve sağlık hakları koruma altına alınmıştır. ‘Hapis Cezası sadece özgürlükten yoksun bırakmayı içerir, hapsetme koşulları asla ek bir cezalandırma olarak kullanılmamalıdır.’ Ancak en temel hak olan ve doğrudan yaşam hakkıyla bağlantılı olan sağlık hakkından faydalanmak isteyen siyasi ve belli suçu işlediği söylenen mahpusların kelepçeli muayene edilmesi ve kolluk kuvvetleri yanında muayene edilmeye zorlanmaları mahpusları ikinci kez cezalandırılmaları anlamına gelmektedir.
Kelepçeli Muayene
Türkiye’de mahpusların sağlık hakkına erişim anlamında yaşadıkları önemli sorunlarının başında kolluk kuvvetlerinin muayene odasında bulunmayı istemeleri ve kelepçeli olarak muayene dayatılması geliyor. Bu uygulamalar etkin tedavi uygulamalarının ortadan kaldırılmasına ve mahpusların tedavi edilme hakkından faydalanamamalarına sebep olmaktadır. Mahpusların da sağlığa erişim hakkından faydalanması sağlanmalıdır. Fakat söz konusu uygulamalar mahpusları yargılamakta ve cezalandırmaktadır. Bu bakımdan mahpusların kelepçeli muayene edilmeleri onları damgalayıcı, kriminalize edici, sağlık hakkını engelleyici bir tutumdur.
Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından imzalanan “Üçlü Protokol’’ olarak anılan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri ile Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Protokol’ün 38. maddesi:
Muayenelerde hasta güvenliğinin ve mahremiyetinin sağlanması
Madde 38– (1) Ceza infaz kurumu müdürlüğü bulunan yerlerdeki hastanelerde firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı muayene odaları oluşturulur.
(2) Hükümlü ve tutukluların hastanelerde muayeneleri, firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı odalarda yapılır. Jandarma muayene esnasında oda dışında bulunur ve gerekli güvenlik tedbirlerini alır. Doktorun yazılı olarak talep etmesi halinde jandarma, hükümlü̈ ve tutuklunun kadın olması durumunda ise varsa öncelikle kadın infaz ve koruma memuru muayene odasında bulunur.
(3) Ancak, hükümlü̈ ve tutukluların muayene esnasında yaptıkları her türlü̈ mevzuata aykırı talepleri ilgili sağlık personeli tarafından anında jandarma devriye komutanına bildirilir.
(4) Hastanelerde tutuklu ve hükümlüler için muhafazalı muayene odaları yapılıncaya kadar bu odalarda veya acil müdahale ve işlem yapılan yerlerde jandarma bulunur ve doktorla hasta arasında geçecek konuşmaları duymayacak uzaklıkta koruma tedbirini alır. Hükümlü ve tutuklunun kadın olması durumunda ise muayene odasında veya tetkikin yapıldığı yerde imkânlar ölçüsünde kadın jandarma personeli görevlendirilir. Kadın jandarma personelinin bulunmaması veya sayısının yeterli olmaması halinde kadın infaz ve koruma memuru güvenliği sağlar.
(5) Muayene odasının veya tetkikin yapıldığı yerin güvenliğinin kadın infaz ve koruma memurları tarafından sağlandığı hallerde, jandarma muayene odasının veya tetkikin yapıldığı yerin çıkış noktalarında firara karşı gerekli güvenlik önlemlerini alır.
Düzenlemesi bulunmaktadır. Mahpuslar muhafazalı özel odalarda, hasta mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda muayene edilmek zorundadır ve muayene sırasında kolluk kuvvetlerinin muayene odasında bulunmaması gerekmektedir. Muayene eden hekim ciddi bir güvenlik riski oluşturduğu yönünde önemli delili olduğunu düşünüyorsa talebi üzerine, muayene esnasında kolluk kuvvetleri değil sağlık kurumunun güvenlik personeli hazır bulunmalıdır. Aksi durumda, adli raporun geçerliliği tartışmasına dayanak oluşturabilmesi için kolluk kuvvetleri muayene odasında bulunmuş ise bu durum hekimin raporunda belirtilmesi gerekmektedir.
5275 sayılı kanun 50. Maddesi muğlak ifadeler barındırmakla birlikte mahpusların kelepçeli muayene edilmesinin önünü açmaktadır. Şöyle ki;
Zorlayıcı araçların kullanılması
- Madde 50- (1) Hiçbir halde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;
a)Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,
b)Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbi nedenlerle,
c)Diğer kontrol usullerinin yetersizliği halinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle kullanılabilir.
(2) Çocuk hükümlüler için birinci fıkranın (a) bendi hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin (b) bendinde “hekimin talimat ve gözetiminden bahsetse de (c) bendi hekimin iradesini de ortadan kaldırmakta ve karar yetkisini “kurumun en üst amirine havale etmektedir. Bu uygulamalar insan haklarına aykırılık teşkil etmekte ve hastanın en temel insan haklarından olan sağlığa erişim ve tedavi olma hakkını ortadan kaldırmaktadır.
- İstanbul Protokolü
İstanbul Protokolü, herhangi bir işkence iddiası olduğunda izlenmesi gereken hukuki ve tıbbi prosedürleri anlatan Birleşmiş Milletler tarafından önerilen bir kılavuz kitaptır. İşkencenin etkin bir şekilde saptanması için asgari standartları belirler. BM İnsan Hakları Komisyonu Adli Tıp Bilimlerinin işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele veya cezalandırmaların delillerini saptamada anahtar role sahip olduğunu vurgulamıştır. İstanbul Protokolü bir sözleşme değildir ancak uluslararası hukukun bir parçasıdır. İstanbul Protokolünde belirtilen ilkelere uyulmadığı takdirde uluslararası mahkemeler ve mekanizmalar, ilgili devletler hakkında yaptırım uygulayabilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, işkence ve kötü muamele iddialarının belgelenmesi ve soruşturulması konusunda İstanbul Protokolünü bir uluslararası standart olarak kabul eder ve devletlere sorumluluk yükler.
Kelepçeli muayene hekimler açısından da meslek etiğine aykırı bir durumdur ve sizi muayene eden hekimin bu konuda hukuki sorumluluğu bulunmaktadır. Kelepçeli muayene ile karşılaştığınız durumda sizi muayene eden doktorun isim-soyisim ya da sicil bilgisi ile Türk Tabipleri Birliği, Tabip Odaları, Sağlık Bakanlığı ve TİHEK’e başvurabilirsiniz. Kelepçeli muayene hakkında suç duyurusunda da bulunabilirsiniz.
Bu bilgi notu hazırlanırken TTB tarafından hazırlanan Özgürlüğünden Yoksun Kalan Kişilerin Muayenesi Hakkında Bilgi Notu’ndan faydalanılmıştır.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.