Bilgi Notları
Mevzuattaki düzenlemelerin mahpusların içinde bulunduğu koşullar açısından yetersiz olduğunu düşünüyorsanız Mahpus Danışma Hattımız (0216 450 50 04) aracılığı ile bize bildirmenizi rica ediyoruz. Böylece mevzuatın ve uygulamanın insan hakları odaklı iyileştirilmesi için savunuculuk faaliyetlerimize dahil etmemiz söz konusu olabilecektir.
Denetim mekanizmalarına başvuru yapmak isterseniz Mahpuslar İçin Haklarım Başvuru Kılavuzunu derneğimizin web sayfasında bulabilirsiniz.
TCK’nin 7’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında; “hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç, infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır” denilerek bazı infaz rejimine ilişkin kurumlar yönünden istisna getirilmiş ve bunlar yönünden de hükümlünün lehine olan kuralların uygulanması kabul edilmiştir. Maddi ceza hukukuna ilişkin değişiklik meydana getiren yasalardan, nasıl kişinin lehine olanı uygulanıyorsa, koşullu salıvermeye ilişkin olarak değişiklik getiren yasalardan da kişinin lehine olan kanun geçmişe dönük olarak uygulanabilir.
Zaman bakımından uygulama
Madde 7- (1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.
(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/2 md.) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.
(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.
Bu noktada en çok koşullu salıverilmeye dair yeni kanun hükmünün eski mahpuslara uygulanması yönünden hak ihlalleri ile karşılaşmaktayız. TCK uygulaması yönünden 7/3 uyarınca şartla salıverme konusunda, aleyhe getirilen düzenlemeler geçmişte işlenen suçlar yönünden uygulanamaz. Zira şartla salıverme cezaevinde geçirilecek süreyi etkilediğinden, suç ve cezada kanunilik ilkesi ve bu ilkenin zaman bakımından uygulanmasına ilişkin prensiplere tabidir. Dolayısıyla hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverme ve tekerrür ile ilgili aleyhe getirilen düzenlemeler geçmişe yürütülerek, daha önce işlenmiş suçlardan hükümlü bulunanlar hakkında tatbik edilemez. Bu doğrultuda koşullu salıverilme hakkının engellenmesi halinde aşağıdaki hükümlere dayanarak itiraz edebilirsiniz.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Denetimli serbestlik; hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitim evinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi ile cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı için başvurulabilecek bir yoldur. Denetimli serbestlik işlemleri için hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan Cumhuriyet Başsavcılığının bulunduğu yer infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Denetimli serbestlik uygulaması 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A maddesinde düzenlenmiştir:
Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı
Madde 105/A – (Ek: 5/4/2012-6291/1 md.)
(1) (Değişik:14/4/2020-7242/46 md.) Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitim evinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan Cumhuriyet başsavcılığının bulunduğu yer infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.
(2) (Değişik:14/4/2020-7242/46 md.) Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde, birinci fıkrada düzenlenen infaz usulünden yararlanabilirler.
(3) Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden;
a) Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,
b) Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler,
diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.
(4) (Değişik: 18/6/2014-6545/80 md.) Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlüler yukarıdaki fıkralardaki infaz usulünden yararlanamazlar.
(5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;
a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,
b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,
c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,
d) Belirlenen programlara katılması,
yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri değiştirilebilir. (Ek cümle: 28/3/2023-7445/25 md.) Türk Ceza Kanunu’nun 191 inci maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanlar ayrıca tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılma yükümlülüğüne tabi tutulur.
(6) Hükümlünün;
a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne beş gün içinde müracaat etmemesi,
b) Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,
c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi,
hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine, denetimli serbestlik müdürlüğünün bulunduğu yer infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(7) (Yeniden Düzenleme:14/4/2020-7242/46 md.) Hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan dolayı kamu davası açılmış olması hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebilir. Kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(8) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile (…) ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 292 nci ve 293 üncü maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.
(9) Yükümlülüklerin gereklerine ve denetim planına uygun davranan hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, 107’nci ve 108 inci maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.
(10) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir.
Denetimli Serbestlik Uygulamasının Şartları:
- Mahpusun talebi
- Açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitim evinde bulunmak
- Koşullu salıverilme süresine 1 yıl veya daha az süre kalmış olmak
- İyi halli olma
- İnfaz hakimliğinin kararı
30.03.2020 Tarihinden Önce İşlenen Suçlarda Denetimli Serbestlik, Koşullu Salıverilme ve İnfaz
7242 sayılı yasa ile değişik 5275 sayılı yasanın Geçici Madde 6’nın 1. fıkrası uyarınca; 30.03.2020 tarihinden önce işlenen suçlar açısından ayrı bir denetimli serbestlik ve infaz sisteminin uygulanması kanunlaştırılmıştır. Buna göre Geçici Madde 6 ile 30.03.2020 tarihinden önce işlenen suçlar bakımından şu düzenlemeler getirilmiştir:
- Denetimli serbestlik süresi 3 yıl olarak uygulanacaktır.
- Bazı süreli hapis cezalarına mahkûm olanlar cezalarının 1/2’sini infaz kurumunda çektikleri takdirde koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanacaktır.
7242 sayılı yasa ile değişik 5275 sayılı yasanın Geçici Madde 6’nın 2. fıkrasının a ve b bentleri uyarınca; suç tarihi 30/03/2020 olup yasada yazılı istisna suçlardan olmadığı takdirde (0-6) yaş arası çocuğu bulunan kadın hükümlüler ile yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler için koşullu salıverilme süresine 4 YIL KALA, yaşadığı ağır hastalık, engellilik veya kocama gibi sebeplerden ötürü 65 yaşını bitirmiş hükümlüler açısından ise ceza infaz kurumunda geçirmeleri gereken süreler, AZAMİ SÜRE SINIRINA BAKILMAKSIZIN denetimli serbestlikten faydalanabilecekleri düzenlenmiştir.
Yukarıdaki düzenleme 30.03.2020 tarihinden önce işlenen suçlar açısından uygulanacaktır. 30.03.2020 tarihinden sonra işlenen suçlarda yukarıda açıkladığımız düzenleme değil, 5275 sayılı 105/A maddesinde yer alan infaz düzenlemesi geçerli olacaktır. Yani istisna suçlar ve mükerrirler haricinde 1 yıl denetimli serbestlik uygulanacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki, suçun 30.03.2020 tarihinden önce işlenmiş olması yeterlidir, mahkûmiyet daha sonraki bir tarihte gerçekleşse bile, hükümlü Geçici Madde 6’daki denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanabilecektir.
Örneğin, yeni infaz düzenlemesiyle 6 yıl veya altında hapis cezası alan bir hükümlü doğrudan tahliye olma hakkı kazanacaktır.
Ayrıca hükümlülerden;
- 7 yıl hapis cezası alanlar 6 ay,
- 8 yıl hapis cezası alanlar 1 yıl,
- 9 yıl hapis cezası alanlar 1 yıl 6 ay,
- 10 yıl hapis cezası alanlar 2 yıl,
- 15 yıl hapis cezası alanlar 4 yıl 6 ay cezaevinde kaldıkları takdirde tahliye olma hakkı kazanırlar.
Aşağıdaki suçları işleyen hükümlüler 30.03.2020 tarihinden önce işlenen suçlara ilişkin 5275 sayılı Kanunun Geçici Madde 6 ile getirilen “1/2 infaz oranı” ve “3 yıl denetimli serbestlik” hükümlerinden yararlanamaz. (Özellikle hatırlatalım ki, aşağıdaki suçlara ayrıca kalıcı bir şekilde 1/2, 2/3 veya 3/4 infaz oranları getirilmiştir. Bkz: Koşullu salıverilme):
- Kasten öldürme suçu (madde 81, 82, 83),
- Altsoya, üstsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu,
- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (madde 87, ikinci fıkra, dördüncü bent),
- İşkence suçu (m.94, 95),
- Eziyet suçu (m.96),
- Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar (madde 102, 103, 104, 105),
- Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar: Haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma, verileri yok etmeme (madde 132,133,134,135,136,137,138),
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti (madde 188),
- Devletin güvenliğine karşı suçlar (örgüt üyeliği suçu dahil),
- Anayasal düzene karşı suçlar,
- Milli savunmaya karşı suçlar,
- Devlet sırlarına karşı suçlar,
- 3713 sayılı TMK (Terörle Mücadele Kanunu) kapsamına giren suçlar, örneğin örgüt propagandası suçu,
- Koşullu salıverilme hakkı geri alınan hükümlüler (infazı yananlar) aynı hüküm nedeniyle.
30/3/2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, tabi olduğu infaz rejimine göre belirlenen koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onbeş yaşını dolduruncaya kadar ceza infaz kurumunda geçirdiği bir gün, üç gün; onsekiz yaşını dolduruncaya kadar ceza infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır. (5275 sayılı Kanun Geçici m.6/4).
7242 sayılı yasa ile 5275 sayılı yasaya eklenen Geçici Madde 9’un 1. fıkrası uyarınca; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde ve 220 nci maddesinde düzenlenen suçlardan, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan ve 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçlardan hükümlü ve tutuklu olanlar ile Kanunun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kalan hükümlü ve tutuklular hakkında verilenler hariç olmak üzere; 30.03.2020 tarihinden önce olmak ve infaz edilmek şartıyla 5275 sayılı kanunun 48. Maddesindeki süre ve karar şartı aranmaksızın idare ve gözlem kurulu tarafından verilecek iyi hal kararı ile kaldırılır.
Aynı Hükümlünün Suçlarından Biri Yasa Kapsamında, Diğeri Değilse Uygulama Nasıl Olacaktır? Uygulamada en sık karşılaşılan sorun, hükümlünün işlediği suçlardan birinin Geçici Madde 6 kapsamında kalması, diğer suçun kapsamı dışında kalmasıdır. Bu durumda, Geçici Madde 6 kapsamında kalan suç vasfında 1/2 infaz indirimi yapılır, kapsama girmeyen diğer suç için tabi olduğu infaz oranıyla indirim yapılarak koşullu salıverilme süresi hesaplanır. Böylece şartlı tahliye süresi bulunduktan sonra denetimli serbestlik süresi 1 yıl olarak (İnfaz Kanunu m.105/A) uygulanır. İnfaz hukuku uygulamasında, cezai içtima hükümlünün aleyhine sonuç doğurduğundan işlediği suçlardan biri yasanın kapsamı dışında kalan hükümlü, 5275 sayılı Geçici Madde 6 ile getirilen 3 yıllık denetimli serbestlik süresinden yararlanamaz.
Adli Para Cezası Alanların Durumu: Adli para cezasına mahkûm olanlar, her halükarda adli para cezasını ödemek zorundadırlar, hiçbir şekilde Geçici Madde 6’da düzenlenen koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanamazlar (Ceza infaz Kanunu md.105/A-4 ve md.106/9). Adli para cezası mahkumiyeti ister doğrudan verilmiş olsun, ister hapis cezasıyla birlikte verilsin veya isterse hapis cezasından çevrilmiş olsun yeni düzenlemeden yararlanamaz. Aynı hükümde hem adli para cezası hem de hapis cezası varsa, adli para cezası ödenmelidir. Hapis cezası için 5275 sayılı Geçici Madde 6 düzenlemesinden faydalanılmalıdır.
Suçta Tekerrür Halinde Uygulama: Mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanan hükümlüler, 5275 sayılı Kanun Geçici Madde 6 kapsamında getirilen cezanın 1/2 infazına ilişkin infaz rejiminden yararlanamazlar, tekerrür halinde infaz oranı 2/3’tür. Ancak, suçta tekerrür hükümleri uygulanan hükümlüler, aynı yasa kapsamında yer alan 3 yıllık denetimli serbestlik tedbiri uygulamasından yararlanabilirler. İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez ve açık cezaevine ayrılamaz. Bu nedenle, ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması halinde denetimli serbestlikten de yararlanılamaz.
Suça Teşebbüs, Azmettirme, Yardım Etme ve Haksız Tahrik: Teşebbüs ve suça iştirak halleri için 5275 sayılı Kanun Geçici Madde 6’da özel bir düzenleme yoktur. Kanunda yer alan “düzenlemeden yararlanamayacak suçlara” teşebbüs etme, azmettirme veya yardım etme hallerinde kanunda düzenlenen şartlı tahliye veya denetimli serbestlik uygulamasından yararlanılamaz. Yani, kapsam dışı bırakılan suçlara iştirak edenler veya teşebbüs edenler, suç vasfının kanundaki düzenlemesine tabidir. Aynı şekilde bir suçu haksız tahrik altında işleyenler de o suçun tabi olduğu denetimli serbestlik ve infaz rejimine tabidir.
Taksirli Suç ve Olası Kast Halleri: Taksirli suçlar (bilinçli taksir dahil), 5275 sayılı Kanun Geçici Madde 6’da yer alan her türlü hak ve düzenlemeden yararlanabilir. Örneğin, taksirle öldürme suçu işleyenler (örn, trafik kazası ile ölüm) düzenlemeden yararlanabilir. Olası kast açısından özel bir düzenleme yoktur. İşlenen suç, TCK’da hangi maddeyi ihlal ediyorsa Geçici Madde 6’dan yararlanıp yararlanamayacağı bu maddeye göre belirlenir. Örneğin, olası kast ile kasten öldürmeye teşebbüs suçu işlenmiş olması halinde Geçici Madde 6 düzenlemesinden yararlanılamaz. Ancak, TCK md. 86/1 kapsamında olası kast ile kasten yaralama suçu işlendiğinde hükümlünün Geçici Madde 6 düzenlemesinden yararlanma hakkı var.
Yakalamalı Hükümlülerin Durumu: 30.03.2020 tarihinden önce suç işleyip de ceza mahkumiyeti olan ve infaz savcılığı tarafından gönderilen davetiye uymayarak teslim olmayan veya haklarında doğrudan yakalama kararı çıkartılan hükümlüler, cezasını çekmek üzere ne zaman teslim olurlarsa olsunlar 5275 sayılı Kanun Geçici Madde 6’da düzenlenen infaz indirimi ve denetimli serbestlik yasası uygulamasından yararlanırlar.
Tutuklu/Tutuksuz Yargılaması Devam Eden Sanıkların Durumu: Yargılaması devam eden sanıklar, suçun 30.03.2020 tarihinden önce işlenmiş olması kaydıyla ve hükmün kesinleşmesiyle 5275 sayılı Kanun Geçici 6. maddesi düzenlemesinden yararlanırlar. Yargılamanın aşaması ne olursa olsun, ceza mahkumiyeti ne zaman kesinleşirse kesinleşsin Geçici 6. maddede yer alan infaz indirimi ve denetimli serbestlik tedbiri hükmün kesinleşmesiyle uygulanır. Tutuklu yargılanan sanıkların tutukluluk koşulları değerlendirilirken 5275 sayılı Kanun Geçici 6. maddesindeki infaz indirimi ve denetimli serbestlik süresi mutlaka dikkate alınacaktır. Suç vasfı, 5275 sayılı Kanun Geçici 6. maddesi kapsamında kalan tutuklular daha erken tahliye edilecektir.
Halihazırda Denetimli Serbestlikte Olanların Durumu: Halihazırda denetimli serbestlik tedbiri uygulanan hükümlülerin müddetnamesi yeniden tanzim edilmelidir. 5275 sayılı Kanun Geçici 6. maddesi kapsamında kalan bir suçtan denetimli serbestlikte olan hükümlü, 1/2 infaz indiriminden faydalanacakları için denetimli serbestlik süresi de kısalacaktır.
Halihazırda Denetimli Serbestlik Yükümlülüklerini İhlal Edenlerin Durumu: Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak belirlenen yükümlülüklere aykırı hareket edenler (imza ihlali, seminer ihlali, elektronik kelepçenin çıkarılması, belli saatlerde belirlenen yerde olunmaması vs.) 5275 sayılı Kanun Geçici 6. maddesi yer alan 1/2 infaz oranı indiriminden yararlanabilir, ancak 3 yıllık denetimli serbestlik süresinden yararlanamazlar.
Denetimli Serbestlik Altındayken Suç İşleyenlerin Durumu: Denetimli serbestlik yükümlülüklerine uygun hareket etmesine rağmen suç işledikleri gerekçesiyle yargılananlar, suçsuzluk karinesinden yararlandıkları için mahkûmiyet kesinleşinceye kadar denetimli serbestlikten yararlanırlar. Mahkûmiyet kesinleştiğinde, hükümlünün cezaevine alınarak cezaların toplanmasını gerektiren ayrı bir infaz süreci işleyecektir. Ayrıca, hükümlü suç nedeniyle tutuklanmışsa, tutuklulukta kaldığı süre koşullu salıverilme süresine eklenerek yeniden denetimli serbestlik süresi hesaplanır. Hükümlünün sonraki suç nedeniyle tutuklulukta kaldığı süreyi mahkumiyetinden mahsup hakkı da olduğundan, bu hakkını kullanan hükümlü açısından mahsup dikkate alınarak hesap yapmak gerekecektir.
Yurtdışında Yaşayanların Durumu: Yurtdışında yaşayanlar, 5275 sayılı Kanun Geçici 6. maddesi kapsamında denetimli serbestlik uygulamasından yararlanmak istiyorsa, denetimli serbestlik süresi boyunca Türkiye’de belirlenen yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadır. Konsoloslukta imza veya benzeri bir uygulama mevcut değildir. Denetimli serbestlik yasası, sadece Türkiye sınırları içerisinde uygulanabilen bir sistemdir.
5275 s. Kanun Geçici 6. Madde Tahliye Hesaplama Metodu: Birden fazla hapis cezası varsa tüm cezalar toplanmalıdır. Toplam cezanın 1/2’si bulunmalı, hesaplanan bu cezadan 3 yıl denetimli serbestlik tedbiri düşüldüğünde kalan süre mahkûmun denetimli serbestlik altında şartlı tahliye olabilmesi için cezaevinde kalması gereken süredir. Örneğin, 10 yıl hapis cezası alan bir hükümlünün koşullu salıverilme/şartlı tahliyesi şöyle hesaplanır: 10 yıl hapis cezasının 1/2’si 5 yıldır. 5 yıl hapis cezasından 3 yıllık denetimli serbestlik süresi düşülür, böylece bu mahkûmun 2 yıl cezaevinde kalması gerektiği ortaya çıkmış olur.
671 Sayılı KHK ve 7242 Sayılı Kanun’un Beraber Uygulanması: 01.07.2016 tarihinden önce işlenen bazı suçlara (TCK 83. 87-1/d, 94, 95, 96 ve Devlet İstihbarat Teşkilatı Kanunu kapsamına giren suçlar )1/2 infaz indirimi ve 2 yıl denetimli serbestlik uygulaması getiren 671 sayılı KHK ile 30.03.2020 tarihinden önce işlenen bazı suçlara 1/2 infaz indirimi ve 3 yıl denetimli serbestlik getiren 7242 sayılı Kanun hükümleri aynı anda uygulanamaz. Hükümlünün lehine olan yasa, sadece 1 kez uygulanır. 671 sayılı KHK’den yararlananlar açısından 7242 sayılı yasaya göre yeni hesaplama yapılır ve lehe olan uygulanır.
30.03.2020 Tarihinden Sonra Denetimli Serbestlik Süresi (5275 s.k. m.105/A)
Denetimli serbestlik, 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesi ile yeniden düzenlenmiştir. Hükümlü olan kişi henüz cezaevine girmemişse, ceza miktarı ne olursa olsun denetimli serbestlik yasasından yararlanması mümkün değildir. Cezası ne olursa olsun her hükümlü, “iyi halli” olup olmadığının tespiti amacıyla cezaevine girmek zorundadır. Hükümlü, kapalı cezaevine girip açık cezaevine geçtikten sonra cezaevi idaresi tarafından hükümlünün “iyi halli” olduğuna dair bir değerlendirme raporu hazırlanır ve hükümlü denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak tahliye edilir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A maddesine göre, hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine 1 yıl kala denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak tahliye edilebilirler.
Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden;
a) Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,
b) Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler.
Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.
Denetimli Serbestlik Şartları
Denetimli serbestlik yasası, cezaevinde bulunan her hükümlünün doğrudan yararlanabileceği bir yasa değildir. Denetimli serbestlik uygulama koşulları suçun niteliğine (açık cezaevine geçiş açısından), cezanın miktarına ve hükümlünün kişiliğine göre farklılık gösterir. Hükümlünün mahkum olduğu ceza kararı sayısının birden fazla olması nedeniyle karmaşık bir infaz uygulaması meydana gelebilir. Bu durumda, hükümlünün hukuki statüsünün mutlaka bir ceza avukatı ile mütalaa edilmesi gerekir.
Hükümlünün denetimli serbestlik uygulamasından yararlanabilmesi için bazı şartları yerine getirmesi gerekir. Bu şartlar;
Denetimli Serbestlik Yasasından Yararlanmak İsteyen Hükümlünün Açık Cezaevine Geçmesi Şartı
Hükümlünün denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilmesi için açık cezaevine geçmiş olması veya bu hakkı kazanmasına rağmen iradesi dışında (örn, yer yokuluğu gibi) kapalı cezaevine geçememiş olması gerekir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 11/07/2013 tarih, 2013/10718 E. Ve 2013/20670 K. Sayılı kararı ile 5275 sayılı kanunun 105/A-2 maddesinde de belirtildiği gibi; hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılmayı hak etmesine rağmen kendi iradesi dışında bir sebepten dolayı açık ceza infaz kurumuna gönderilememesi gerekmektedir. Özetle, hükümlünün açık cezaevine geçiş hakkı elde etmiş olması yeterlidir.
Açık Cezaevine Ayrılma Şartları, en son 22/2/2017 tarihli ve 29987 sayısı ile yapılan bir yönetmelik değişikliğiyle yeniden düzenlenmiştir. Yeni yönetmeliğe göre toplam 10 yıla kazar olan cezasının 1 ayını, 10 yıl veya 10 yıldan fazla cezasının ise 1/10’unu kapalı cezaevinde geçiren ve koşullu salıverilmesine belli bir süre kalan kişi açık cezaevine ayrılma hakkı kazanmaktadır. Açık cezaevine ayrılma koşulları daha kolay hale getirildiğinden denetimli serbestlik yasasından yararlanmak da kolaylaşmıştır. Yeni yönetmelik ile bazı suçlar için açık cezaevine geçme koşulları diğer suçlardan daha zordur. Her hükümlünün öznel durumunun değerlendirilmesi için bir avukattan hukuki yardım alınız.
Hükümlünün İyi Halli Olması Şartı
Hükümlünün denetimli serbestlik yasasından yararlanabilmesi için “iyi halli” olması gerekir. Hükümlünün iyi halli olup olmadığı, cezaevi idaresi tarafından hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak karar verilir. Hükümlünün hazırlanan bu rapora karşı ceza infaz hakimliğine itiraz hakkı vardır.
Hükümlünün Denetimli Serbestlik Yasasından Yararlanma Talepli Dilekçe Vermesi
Denetimli serbestlik tedbiri ancak hükümlünün talebi halinde uygulanabilir. Denetimli serbestlik yasası, kendiliğinden uygulanabilen bir yasa değildir. Hükümlü cezaevindeyken denetimli serbestlik yasasından yararlanmak istediğini beyan ederek talepte bulunursa gerekli işlemler başlar. Hükümlü, denetimli serbestlikten yararlanma talebini bir Denetimli Serbestlikten Yararlanma Dilekçesi ile İnfaz Hakimliği’ne bildirdiğinde, İnfaz Hakimliği bu taleple ilgili en kısa sürede karar vermek zorundadır.
Hükümlü denetimli serbestlik yasası gereği serbest bırakıldıktan sonra deyim yerindeyse toplum içinde gözlenmeye başlanır. Hükümlü, kendisi için belirlenen tedbirlere uymak zorundadır. Örneğin, kamuya yararlı bir işte çalışmasına karar verilmişse bu yükümlülüğü ihlal edemez. Bir bölgede veya konutta denetim altında olması kararlaştırılmışsa o bölge veya konuttan ayrılamaz.
Çocuk Hükümlülerde Denetimli Serbestlik Yasası Nasıl Uygulanır?
Çocuk eğitim evinde bulunan hükümlüler de yasada belirtilen sair koşulların oluşması halinde, denetimli serbestlik tedbirinden faydalanabileceklerdir. Genel kural olarak çocuk kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlüler denetimli serbestlik tedbirinden faydalanamayacaklardır.
Denetimli Serbestliğe Uymama
Hükümlü denetimli serbestlik yasası ile getirilen kurallara uyacağını taahhüt ettiği için tahliye edilmektedir. Denetimli serbestliğe uymama halinde kişinin yararlandığı infaz şekli ortadan kalkar. Denetimli serbestlik uygulamasının ihlali halinde hükümle tekrar cezaevine alınır. Denetimli serbestlik, birçok farklı şekilde ihlal edilebilir. Aşağıdaki şartlara uymayan hükümlünün denetimli serbestlik yasasını ihlal ettiği kabul edilmektedir:
Tahliye Olduktan 5 Gün İçinde Başvurma Şartının İhlali
Hükümlü tahliye olduktan sonra beş gün içinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne başvurarak hakkındaki tedbire uygun programa katılmaya başlamalıdır. Bu kurala uymadığı taktirde denetimli serbestlik yasasını ihlal etmiş sayılır. Hükümlü, 5 günlük sürenin bitiminden itibaren 2 gün içinde müracaat etmezse hakkında TCK md. 292’de düzenlenen “Hükümlü ve Tutuklunun Kaçması” gereği soruşturma başlatılır. Aynı durum, kapalı cezaevine iade kararı verilip de 2 gün içinde en yakın Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmeyen hükümlüler için de geçerlidir.
Denetimli serbestlik yasası ihlal edildiğinde hükümlü yararlandığı şartlı tahliye hakkını kaybederek tekrar cezaevine alınır.
Hükümlünün Denetimli Serbestlik Müdürlüğü Programına Uymamada Israr Etmesi
Hükümlü denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından belirlenen programa devam etmek zorundadır. Hükümlünün müdürlüğün belirlediği “programa riayet etmemede ısrar etmesi” halinde denetimli serbestlik yasası ihlal edilmiş sayılır. Uygulamada belirlenen programa iki kez riayet edilmemesi “programa uymamada ısrar” olarak kabul ediliyor. Nitekim Yargıtay, bir kez imza atmayan bir kez de görüşmeye gitmeyen kişinin denetimli serbestlik yasasını ihlal ettiğini kabul etmiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – 2015/1863 karar).
Hükümlünün Denetimli Serbestlik Yasasından Yararlanma Talebinden Vazgeçmesi
Hükümlü, denetimli serbestlik yasasından faydalanarak tahliye olduktan sonra kendiliğinden de bu hakkından feragat edebilir. Hükümlü açısından denetimli serbestlik tedbirleri daha ağır gelebilir, özel bir gerekçe göstermeden talepte bulunursa denetimli serbestlik kanunu nedeniyle yapılan uygulamaya son verilerek cezası cezaevinde infaz edilmeye devam edilir.
Denetimli serbestlik ve Adli Para Cezası
Adli para cezası ödenmezse hükümlü önce kamuya yararlı bir işte çalışmaya davet edilir, kamuya yararlı işte çalışma şartı da hükümlü tarafından yerine getirilmezse adli para cezası hapis cezasına çevrilir. Adli para cezası ödenmediği için hapis cezasına çevrilirse hükümlü hakkında denetimli serbestlik kanunu hükümleri uygulanamaz. Denetimli serbestlik, yalnızca mahkeme tarafından verilen doğrudan hapis cezaları için uygulanabilecek bir kurumdur. Bu nedenle, adli para cezaları için bir koşullu salıverilme biçimi olan denetimli serbestlik uygulanamaz.
Denetimli Serbestlik Yasası’nın İhlali ve Sonuçları
Denetimli serbestliğe uymama, hükümlünün daha ağır sonuçlarla karşılaşmasına neden olabilir. Prensip olarak denetimli serbestlik yasasını ihlal eden hükümlü, cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının infaz edilmesi için tekrar cezaevine alınır. Ancak dışarda denetimli serbestlik hizmetleri kanunu uygulamasından yararlanarak geçirdiği süreler cezasından indirilir. Yani denetimli serbestlik dosyası kapatılana kadar kişinin dışarda geçirdiği süreler aynen cezaevinde geçirilmiş gibi kabul edilir.
Denetimli serbestlik uygulamasında hükümlüler en çok imza ihlali yapmaktadır. İmzaya gitmemek de önemli bir denetimli serbestlik kuralının ihlalidir. Üst üste iki kez imza ihlali yapanların denetimli serbestlik kararı geri alınır.
Diğer yükümlülüklerinin yanı sıra hükümlünün tahliye olduktan sonra denetimli serbestlik müdürlüğüne 5 gün içinde müracaat zorunluluğu vardır.
Denetimli Serbestlik hükümlerinin nasıl uygulanacağı Denetimli Serbestlik Yönetmeliği ile düzenlenmiştir.
NOT: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Mahpusun sağlık kontrolleri sırasında jandarma nezaretinde yapılması ya da kontrollerin kelepçeli olarak yapılması en temelde sağlık hakkının ve kötü muamele yasağının ihlali olarak düşünülmelidir. Sağlık hakkı kısaca bireylerin devletlerden sağlığının korunmasını ve gerekli durumlarda tedavi edilmesini isteme ve buna erişebilme hakkıdır. Bu konuda devletlerin bireylere karşı sağlığını bozmama olarak ifade edebileceğimiz negatif yükümlülüğü ve tedavi edilmesini sağlama olarak da özetleyebileceğimiz pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Tamamıyla devletin hüküm ve kontrolü altında bulunan mahpusların maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten, kötü muameleden korumakla yükümlüdür. Kötü muamele iddiaları karşısında bağımsız, hızlı ve derinlikli bir soruşturma yürütülmelidir.
İşkence ve Kötü Muamele
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve Türk Ceza Kanunu gibi ulusal ve uluslararası metinlerde kötü muamele ve işkence yasağı hükümler yer almaktadır. Uluslararası mevzuat açısından:
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre; “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
- Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kuralları’nın (Nelson Mandela Kuralları) 1. maddesine göre; “Bütün mahpuslar, doğuştan sahip oldukları insanlık onuru ve değeri gözetilerek saygı ile muamele görecektir. Gerekçesi ne olursa olsun hiçbir mahpus işkence ve diğer zalimane insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz bırakılamaz ve tüm mahpuslar bu tür muamelelerden korunur. Mahpusların, personelin, hizmet sağlayıcıların ve ziyaretçilerin emniyeti ve güvenliği her zaman sağlanır.”
- 25. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı‘na (Avrupa Cezaevi Kuralları) Ek “Temel İlkeler” alt başlıklı 1. maddesine göre; “Özgürlüğünden mahrum bırakılan herkese insan haklarına saygı gösterilerek davranılır.”
- 26. Avrupa Cezaevi Kuralları’nın “Temel İlkeler” alt başlıklı 3. maddesine göre; “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış olan kişilere uygulanan kısıtlamalar haklarında uygulanan yaptırımın yasal amacıyla orantılı ve bunun gerektirdiği asgari düzeyde olmalıdır.”,
Ulusal Mevzuat açısından ise:
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. Maddesinde göre; “Kimseye işkence, eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz”
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da 56. Maddesine göre; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”
- Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesine göre; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
düzenlemeleri bulunmaktadır. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiği zaman kolluğun sağlık kontrolü sırasında muayene odasında bulunması ve doktorun mahpusu kelepçeli muayene etmesi hukuka aykırıdır.
Mahpusların Sağlık Hakkına Erişimi
Uluslararası standartlar, sözleşmeler ve protokoller; sağlık hakkı konusunda toplumun her kesimine olduğu gibi mahpuslara da eşit bir şekilde uygulanmasının devletin bir yükümlülüğü olduğunu vurgulamaktadır. İnsan haklarının gereği olarak sağlık hakkı hiçbir şarta bağlı olmadan tüm insanlar için erişilebilir olmak zorundadır. Devletler özgürlüğünden mahrum bırakılan insanların sağlık hakkından faydalanmasını zorlaştıracak uygulamalar aksine bu haktan faydalanabilmeleri için gerekli önlem almaları gerekmektedir.
- Avrupa Cezaevi Kuralları 102/2 :“Özgürlüğünden yoksun bırakılarak hapsetmenin kendisi bir cezadır. Bu nedenle hükümlü mahpuslara uygulanan rejim hapsedilmenin doğasında var olan sıkıntıyı daha da ağırlaştırmamalıdır” der.
- Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Mandela Kuralları) 24. Maddesi: “Mahpuslara sağlık hizmeti sağlanması, devletin sorumluluğudur. Mahpuslar, topluma sağlanan mevcut sağlık standartlarından aynı şekilde yararlanır ve hukuki statülerine dayalı ayrımcılık olmaksızın, gerekli sağlık hizmetlerine ücretsiz erişime sahip olurlar.”
- Türkiye’de 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkında kanunun 6/f: “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur”
düzenlemesiyle yaşam ve sağlık hakları koruma altına alınmıştır. ‘Hapis Cezası sadece özgürlükten yoksun bırakmayı içerir, hapsetme koşulları asla ek bir cezalandırma olarak kullanılmamalıdır.’ Ancak en temel hak olan ve doğrudan yaşam hakkıyla bağlantılı olan sağlık hakkından faydalanmak isteyen siyasi ve belli suçu işlediği söylenen mahpusların kelepçeli muayene edilmesi ve kolluk kuvvetleri yanında muayene edilmeye zorlanmaları mahpusları ikinci kez cezalandırılmaları anlamına gelmektedir.
Kelepçeli Muayene
Türkiye’de mahpusların sağlık hakkına erişim anlamında yaşadıkları önemli sorunlarının başında kolluk kuvvetlerinin muayene odasında bulunmayı istemeleri ve kelepçeli olarak muayene dayatılması geliyor. Bu uygulamalar etkin tedavi uygulamalarının ortadan kaldırılmasına ve mahpusların tedavi edilme hakkından faydalanamamalarına sebep olmaktadır. Mahpusların da sağlığa erişim hakkından faydalanması sağlanmalıdır. Fakat söz konusu uygulamalar mahpusları yargılamakta ve cezalandırmaktadır. Bu bakımdan mahpusların kelepçeli muayene edilmeleri onları damgalayıcı, kriminalize edici, sağlık hakkını engelleyici bir tutumdur.
Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından imzalanan “Üçlü Protokol’’ olarak anılan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri ile Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Protokol’ün 38. maddesi:
Muayenelerde hasta güvenliğinin ve mahremiyetinin sağlanması
Madde 38– (1) Ceza infaz kurumu müdürlüğü bulunan yerlerdeki hastanelerde firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı muayene odaları oluşturulur.
(2) Hükümlü ve tutukluların hastanelerde muayeneleri, firara karşı engellerin bulunduğu muhafazalı odalarda yapılır. Jandarma muayene esnasında oda dışında bulunur ve gerekli güvenlik tedbirlerini alır. Doktorun yazılı olarak talep etmesi halinde jandarma, hükümlü̈ ve tutuklunun kadın olması durumunda ise varsa öncelikle kadın infaz ve koruma memuru muayene odasında bulunur.
(3) Ancak, hükümlü̈ ve tutukluların muayene esnasında yaptıkları her türlü̈ mevzuata aykırı talepleri ilgili sağlık personeli tarafından anında jandarma devriye komutanına bildirilir.
(4) Hastanelerde tutuklu ve hükümlüler için muhafazalı muayene odaları yapılıncaya kadar bu odalarda veya acil müdahale ve işlem yapılan yerlerde jandarma bulunur ve doktorla hasta arasında geçecek konuşmaları duymayacak uzaklıkta koruma tedbirini alır. Hükümlü ve tutuklunun kadın olması durumunda ise muayene odasında veya tetkikin yapıldığı yerde imkânlar ölçüsünde kadın jandarma personeli görevlendirilir. Kadın jandarma personelinin bulunmaması veya sayısının yeterli olmaması halinde kadın infaz ve koruma memuru güvenliği sağlar.
(5) Muayene odasının veya tetkikin yapıldığı yerin güvenliğinin kadın infaz ve koruma memurları tarafından sağlandığı hallerde, jandarma muayene odasının veya tetkikin yapıldığı yerin çıkış noktalarında firara karşı gerekli güvenlik önlemlerini alır.
Düzenlemesi bulunmaktadır. Mahpuslar muhafazalı özel odalarda, hasta mahremiyetine saygı gösterilen bir ortamda muayene edilmek zorundadır ve muayene sırasında kolluk kuvvetlerinin muayene odasında bulunmaması gerekmektedir. Muayene eden hekim ciddi bir güvenlik riski oluşturduğu yönünde önemli delili olduğunu düşünüyorsa talebi üzerine, muayene esnasında kolluk kuvvetleri değil sağlık kurumunun güvenlik personeli hazır bulunmalıdır. Aksi durumda, adli raporun geçerliliği tartışmasına dayanak oluşturabilmesi için kolluk kuvvetleri muayene odasında bulunmuş ise bu durum hekimin raporunda belirtilmesi gerekmektedir.
5275 sayılı kanun 50. Maddesi muğlak ifadeler barındırmakla birlikte mahpusların kelepçeli muayene edilmesinin önünü açmaktadır. Şöyle ki;
Zorlayıcı araçların kullanılması
- Madde 50- (1) Hiçbir halde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar;
a)Yetkili makamın önüne getirildiğinde çıkarılmak kaydıyla, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için,
b)Hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbi nedenlerle,
c)Diğer kontrol usullerinin yetersizliği halinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle kullanılabilir.
(2) Çocuk hükümlüler için birinci fıkranın (a) bendi hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin (b) bendinde “hekimin talimat ve gözetiminden bahsetse de (c) bendi hekimin iradesini de ortadan kaldırmakta ve karar yetkisini “kurumun en üst amirine havale etmektedir. Bu uygulamalar insan haklarına aykırılık teşkil etmekte ve hastanın en temel insan haklarından olan sağlığa erişim ve tedavi olma hakkını ortadan kaldırmaktadır.
- İstanbul Protokolü
İstanbul Protokolü, herhangi bir işkence iddiası olduğunda izlenmesi gereken hukuki ve tıbbi prosedürleri anlatan Birleşmiş Milletler tarafından önerilen bir kılavuz kitaptır. İşkencenin etkin bir şekilde saptanması için asgari standartları belirler. BM İnsan Hakları Komisyonu Adli Tıp Bilimlerinin işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı muamele veya cezalandırmaların delillerini saptamada anahtar role sahip olduğunu vurgulamıştır. İstanbul Protokolü bir sözleşme değildir ancak uluslararası hukukun bir parçasıdır. İstanbul Protokolünde belirtilen ilkelere uyulmadığı takdirde uluslararası mahkemeler ve mekanizmalar, ilgili devletler hakkında yaptırım uygulayabilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, işkence ve kötü muamele iddialarının belgelenmesi ve soruşturulması konusunda İstanbul Protokolünü bir uluslararası standart olarak kabul eder ve devletlere sorumluluk yükler.
Kelepçeli muayene hekimler açısından da meslek etiğine aykırı bir durumdur ve sizi muayene eden hekimin bu konuda hukuki sorumluluğu bulunmaktadır. Kelepçeli muayene ile karşılaştığınız durumda sizi muayene eden doktorun isim-soyisim ya da sicil bilgisi ile Türk Tabipleri Birliği, Tabip Odaları, Sağlık Bakanlığı ve TİHEK’e başvurabilirsiniz. Kelepçeli muayene hakkında suç duyurusunda da bulunabilirsiniz.
Bu bilgi notu hazırlanırken TTB tarafından hazırlanan Özgürlüğünden Yoksun Kalan Kişilerin Muayenesi Hakkında Bilgi Notu’ndan faydalanılmıştır.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Uluslararası ve bölgesel insan hakları metinlerinde de düzenlendiği üzere devletler, kişileri özgürlüğünden mahrum ettiğinde bu kişilerin hayatını, güvenliğini ve sağlığını korumak görevini üstlenir. Bu görevin bir istisnası olmadığından doğal afetlerde de devletin mahpusların insan haklarını geliştirme ve koruma görevi devam eder. Afet öncesinde, sırasında ve sonrasında ceza infaz kurumlarında yapılacak planlamalar, alınacak önlemler ve sağlanacak hizmetler devletin sorumluluğundadır. Bu bilgi notunda mevzuatta bulunan ve afetler dolayısıyla düzenlenen istisnalar derlenmeye çalışılmıştır.
Yakınlarınızla iletişim
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (İleride İnfaz Kanunu olarak anılacaktır.) ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’te (İleride İnfaz Yönetmeliği olarak anılacaktır.) doğal afet durumlarında mahpusların yakınlarıyla iletişime geçebilmelerine dair özel düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre ölüm, ağır hastalık ve doğal afet gibi durumlarda mahpuslar, yakınlarıyla derhal görüşme hakkına sahiptir (İnfaz Yönetmeliği madde 74/2-c). Bu hak, anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerinizin bu durumları yaşaması halinde disiplin cezanız olsa bile engellenemez (İnfaz Kanunu madde 42/4, İnfaz Yönetmeliği madde 74/2-b). Ayrıca Adalet Bakanlığı’nın kararıyla bu durumlarda mahpusların telefonla görüşme süreleri ve sınırları artırılabilir (İnfaz Yönetmeliği madde 74/2-f).
İnfaz Kanunu
- Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama
Madde 42- (1) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup, faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlemekten, telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmaktan tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasıdır.
…
(4) Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları ile doğal afet hallerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerde bu madde hükmü uygulanmaz.
İnfaz Yönetmeliği
- Telefonla görüşme hakkı
Madde- 74/2- Telefonla görüşmeleri aşağıda belirtilen esaslara göre yapılır:
…
b) Disiplin cezaları olsa bile, anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları veya doğal afet hâllerinde, hükümlülerin telefon görüşme hakları hiçbir şekilde engellenemez.
c) Açık ve kapalı kurumlardaki hükümlüler; altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık, salgın hastalık veya doğal afet hâllerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhal yararlandırılır. Bu hâlde, yapılan telefon konuşmaları o haftaya ait konuşma hakkından sayılmaz. Görüşmeler, tutanak ile belgelenir ve tutanaklar özel bir dosyada saklanır.
…
f) Hükümlüler görüşebilecekleri yakınlarından bir veya birden fazla kişi ile haftada bir kez ve bir telefon numarasıyla bağlantı kurarak kesintisiz görüşme yapabilir. Herhangi bir nedenle görüşme gerçekleşememişse daha önceden bildirilen numaralardan bir diğeriyle görüşebilir. Konuşma süresi görüşme başladığı andan itibaren on dakikayı geçemez. Deprem, salgın hastalık, doğal afet gibi zaruri hâllerde Bakanlık kararı ile telefon ile görüşme süresi ve sayısı artırılabilir.
Doğal afet, ölüm ve ağır hastalık durumlarında disiplin cezanız olup olmadığına, normalde hangi gün telefon hakkından faydalandığınıza ya da o hafta telefon hakkınız kalıp kalmadığına bakılmaksızın hapishane idaresi, yakınlarınızla telefon ya da faks yoluyla iletişime geçmenizi sağlamalıdır. Eğer arama yapmanıza rağmen yakınlarınıza ulaşamadıysanız tekrar arama yapabilmeli, yakınlarınızla iletişim kurma ihtiyacınıza göre bu haktan birden fazla kez yararlanabilmelisiniz. Bunun için idareye yazacağınız bir dilekçeyle iletişim kurma ihtiyacınızın da sebebini belirterek talepte bulunmanızı öneririz. Talebinizin reddedilmesi halinde infaz hakimliğine, infaz hakimliğinin de talebinizi kabul etmemesi halinde itiraz merci olarak ağır ceza mahkemesine ve devamında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilirsiniz.
Ölüm ve Ağır Hastalık Hallerinde İzinler
Aşağıda yer alan kanun ve yönetmelik maddeleri, mahpusların yakınlarının ölüm ve ağır hastalık hallerinde izinli sayılmalarına ilişkin düzenlemeler içermektedir. Bu düzenlemeler, mahpusun iyi halli olup olmamasına göre, tutuklu ya da hükümlü olmasına göre ya da izne onay vermesi gereken merciye göre çeşitlilik gösterdiğinden Kanun ve yönetmeliklerdeki düzenlemeleri dikkatle okuyarak talepte bulunmanız önemlidir:
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da mazeret iznine ilişkin genel düzenlemeler yer almaktadır:
- Mazeret izni
MADDE 94- (1) Hükümlülük süresinin onda birini iyi halle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile;
a) Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile,
b) Yukarıdaki bentte sayılan yakınlarından birisinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hallerinin veya deprem, su baskını, yangın gibi felaketler nedeniyle zarara uğradıklarının belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet Başsavcılığının önerisi ve Adalet Bakanlığının onayı ile, yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir.
(2) Bu Kanunun 25 inci maddesi kapsamına girenler hariç (burada ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinden bahsedilmektedir), yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dahil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlünün, dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcısının onayıyla;
a) İkinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle cenazesine katılması için yol süresi dışında iki güne kadar,
b) Sağlık Kurulu raporu ile belgelendirilmesi şartıyla ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hallerinin bulunması nedeniyle bunlardan her biri için toplam iki defaya mahsus olmak üzere hasta ziyareti amacıyla yol süresi dışında bir güne kadar, izin verilebilir. Hükümlünün, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, kendi evi veya (a) bendinde belirtilen bir yakınının evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı ceza infaz kurumunda kalmasına, güvenlik hususu değerlendirilmek ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmak suretiyle, gidilen yerin valisi tarafından karar verilir. Yurt dışına çıkmasını gerektirmesi durumunda hükümlüye, bu madde gereğince izin verilemez.
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik, bu izinlerin verilme şartlarına ilişkin sınırlılıkları ortaya koymaktadır:
- Mazeret izni
Madde 114- (1) Hükümlülük süresinin onda birini iyi hâlle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ile;
a) Ana, baba, eş, kardeş veya çocuğunun ölümü nedeniyle kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının,
b) Yukarıdaki bentte sayılan yakınlarından birisinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin veya deprem, su baskını, yangın gibi felaketler nedeniyle zarara uğradıklarının belgelendirilmesi koşuluyla kurum en üst amirinin görüşü, Cumhuriyet başsavcılığının önerisi ve Bakanlığın, onayı ile yol dışında on güne kadar mazeret izni verilebilir.
(2) Gidilecek mesafe göz önünde bulundurularak gidiş geliş için toplam dört günü geçmemek üzere yol izni verilir.
(3) 5275 sayılı Kanunun 25 inci maddesi kapsamına girenler hariç (ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinden bahsedilmektedir), yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlünün, dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet başsavcısının onayıyla;
a) İkinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü nedeniyle cenazesine katılması için yol süresi dışında iki güne kadar,
b) Sağlık Kurulu raporu ile belgelendirilmesi şartıyla ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasından birinin yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hâllerinin bulunması nedeniyle bunlardan her biri için toplam iki defaya mahsus olmak üzere hasta ziyareti amacıyla yol süresi dışında bir güne kadar, izin verilebilir. Hükümlünün, izin süresi içinde gece konaklaması gerektiği takdirde, kendi evi veya (a) bendinde belirtilen bir yakınının evinde, güvenli görülen başka bir yerde ya da gidilen yerde bulunan kapalı ceza infaz kurumunda kalmasına, güvenlik hususu değerlendirilmek ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmak suretiyle, gidilen yerin valisi tarafından karar verilir. Yurt dışına çıkmasını gerektirmesi durumunda hükümlüye, bu madde gereğince izin verilemez.
(4) Hükümlüye izin verilmesi sırasında aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulur:
a) Gidilecek yerin yol ve hava şartlarının uygun olması.
b) Hükümlünün iznini geçireceği yere gitmesinde sakınca olup olmadığına ilişkin, gideceği yerde bulunan kolluk görevlilerine tahkikat yaptırılması.
c) Hükümlü ile hasta olduğu belirtilen kişi arasındaki yakınlık derecesinin nüfus idaresinden alınacak kayıt ile belgelendirilmesi.
ç) Hastalığı belgeleyen resmi raporun, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az iki uzman hekim tarafından imzalanmış olması.
d) Ölüm ve ölen kişiyle yakınlığının resmi belge ile tespit edilmiş olması.
e) Deprem, su baskını, yangın gibi felaketler nedeniyle verilecek mazeret izinlerinde söz konusu mazeretin, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından, ilgili kuruluşlardan araştırması yaptırılarak tespit edilmiş olması.
(5) Birinci fıkranın (b) bendi gereğince, Bakanlıktan onay alınmak üzere gönderilecek izin evrakına, dördüncü fıkrada belirtilen (d) bendi dışındaki belgelerin tamamı eklenir.
(6) Mazeret izni verilen hükümlü kapalı kurumda ise mutlaka dış güvenlik görevlilerinin refakatinde, harcırah ve yol giderleri hükümlü tarafından karşılanmak kaydıyla, açık kurum ya da çocuk eğitimevlerinde ise refakatsiz gönderilir.
(7) Hükümlünün mazeret izin talebi, Cumhuriyet başsavcılığınca uygun görülmemesi hâlinde durum, gerekçesiyle birlikte hükümlüye, uygun görülmesi hâlinde ise dış güvenlikten sorumlu birime bildirilir.
(8) Tutukluların mazeret izinleri hakkında 5275 sayılı Kanunun 116 ncı maddesinin ilgili hükümleri uygulanır.
Hükümlü ve Tutuklulara Yakınlarının Ölümü veya Hastalığı Nedeniyle Verilebilecek Mazeret İzinlerine Dair Yönetmelik’te ise cenazeye katılma ve hastalık nedeniyle mazeret izni ayrı ayrı düzenlenmiştir:
- Cenazeye Katılma İzni
Madde 5- (1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar da dahil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlülere; ikinci derece dahil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü hâlinde, talebi ve Cumhuriyet başsavcısının onayıyla yol süresi hariç iki güne kadar cenazeye katılması amacıyla izin verilebilir.
(2) Soruşturmanın veya kovuşturmanın selameti ve güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tutuklulara; ikinci derece dâhil kan veya kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü hâlinde, ceza infaz kurumu en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet başsavcılığının onayı ile yol süresi hariç iki güne kadar cenazeye katılması amacıyla izin verilebilir.
(3) Hükümlü ve tutukluların, izin sırasında gece konakladıkları ev, ceza infaz kurumu veya diğer yerlerde geçirdikleri tüm süreler izin süresine dahildir.
(4) 28/3/2020 tarihli ve 2324 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 114 üncü maddesinin altıncı fıkrası çerçevesinde, bu maddeye göre izin verilen hükümlü ve tutuklulardan;
a) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunanlar dış güvenlik görevlisi refakatinde,
b) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitim evlerinde bulunanlar ise refakatsiz,
izne gönderilir.
- Hastalık nedeniyle mazeret izni
Madde 6- (1) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar hariç, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tehlikeli olmayan hükümlülere; ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasının yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır bir hastalığı bulunduğunun sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi durumunda, Cumhuriyet başsavcısının onayıyla her bir yakını için toplam iki defaya mahsus olmak üzere, yol süresi hariç bir güne kadar hasta ziyareti için izin verilebilir.
(2) Soruşturmanın veya kovuşturmanın selameti ve güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla tutuklulara; ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne veya babasının yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır bir hastalığı bulunduğunun sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi durumunda, soruşturma evresinde soruşturmayı yapan Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ilgili hâkim veya mahkeme tarafından her bir yakını için toplam iki defaya mahsus olmak üzere, yol süresi hariç bir güne kadar hasta ziyareti için izin verilebilir.
(3) Hükümlü ve tutukluların, izin sırasında gece konakladıkları ev, ceza infaz kurumu veya diğer yerlerde geçirdikleri tüm süreler izin süresine dahildir.
(4) Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 114 üncü maddesinin altıncı fıkrası çerçevesinde, bu maddeye göre izin verilen hükümlü ve tutuklulardan;
- a) Kapalı ceza infaz kurumlarında bulunanlar dış güvenlik görevlisi refakatinde,
- b) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitim evlerinde bulunanlar ise refakatsiz,
izne gönderilir.
Bu haklarınızdan faydalanamamanız halinde itiraz yollarına başvurmanız mümkündür.
İzinden Geç Dönme
Herhangi bir sebeple izindeyken doğal afete yakalanmanız yüzünden izinden hapishaneye geç dönmeniz söz konusu olursa bu gerekçeyle izinden geç döndüğünüz için herhangi bir ceza ile karşılaşmazsınız (Kanun madde 97).
- İzinden dönmeme, geç dönme
Madde – 97/1- İzinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanununun 292 nci ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır. Salgın hastalık, doğal afet, savaş veya seferberlik durumunda bu sebeplerden dolayı izinden dönemeyen veya geç dönen hükümlülere ceza verilmez.
Doğal Afette Yardım
İnfaz Yönetmeliğine göre İdare ve Gözlem Kurulu, açık ceza infaz kurumunda ve eğitimevlerinde tutulan hükümlülerin doğal afet sonrası yardım çalışmalarına katılmak için kurum dışına çıkması yönünde karar alabilir (Yönetmelik madde 28/1-g). Ayrıca açık hapishanelerde ve eğitimevlerinde bulunan hükümlüler de doğal afet sonrası yardım faaliyetlerinde bulunmak için talepte bulunabilirler (Yönetmelik madde 92/3-b)
- İdare ve gözlem kurulunun görev ve yetkileri
Madde – 28/1 İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir:
…
g) Açık kurumlar ile eğitimevlerinde bulunan hükümlülerden; kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlemesi ve temizliği, doğal afet sonrası yardım, tiyatro çalışmaları gibi sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak hükümlülerin, kurum dışına çıkabilmeleri için karar almak.
- Beden eğitimi ve etkinliklere katılma
Madde 92/3- Açık kurumlarda ve çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlüler, istekli olmaları hâlinde;
…
b) Doğal afet sonrası yardım faaliyetlerine,
…
katılabilirler.
Açık hapishanedeki mahpusların yararlanabildiği şartlardan kendinizin de yararlandığını düşünüyorsanız idare ve gözlem kurulundan bunu talep edebilirsiniz. Talebinizin reddedilmesi halinde infaz hakimliğine, infaz hakimliğinin de talebinizi kabul etmemesi halinde itiraz merci olarak ağır ceza mahkemesine ve devamında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilirsiniz.
Doğal Afet Yaşandığı Sırada ve Hemen Sonrasında Neler Yapılmalı?
Kapalı hapishanelerde kural olarak oda ve koridor kapıları kapalı tutulur. Ancak kimi hallerde bu kapılar açılabilir. İnfaz Kanun’una göre bu sebeplerden biri, ölüm, deprem veya yangın gibi olağanüstü hallerdir (madde 34/1-e).
- Kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi
Madde 34/1- Kapalı kurumlarda oda ve koridor kapıları kapalı tutulur. Kapılar aşağıdaki hâllerde açılır:
…
e) Ölüm, deprem veya yangın gibi olağanüstü hâller.
Bir afet yaşandığında mahpusların güvenliğini sağlamak için hapishane idaresi gerekli önlemleri alması gerektiğinden kanunun da gösterdiği üzere kapıların açılması söz konusu olabilir. Kapılar, afet esnasında ve/veya afetten sonra mahpusların güvenliği sağlanana kadar koğuş ve eklentilerinde tutulmanın tehlikeli olduğu durumlarda açık tutulabilir ve bununla ilgili güvenlik değerlendirmesini idare yapacaktır. Eğer böyle olağanüstü hallerde hayatınızı tehlikeye atacak seviyede kilit altında tutulmaya devam ediyorsanız bu, idarenin yükümlülüğünü yerine getirmediği anlamına gelir.
(Afetin hemen ardından yakınlarınızla iletişim kurmakla ilgili bilgilendirmeler bu bilgi notunun içinde ayrı bir başlık altında aktarılmaktadır.)
Açık hapishanede ve eğitimevlerinde tutulan mahpuslar ayrıca özel izinle kurum dışına çıkabilmektedir. COVID-19 izniyle açık hapishanede kalan mahpuslar bakanlık izniyle halihazırda hapishanelerde değildir. Onlar yerine kapalıda belirli şartları taşıyan mahpuslar açığa geçirilmiştir. Eğer açıkta tutulan bu mahpus grubundaysanız ve hapishane idaresi açıktaki mahpuslara verilen bu izinden sizin de faydalanmanızı sağlıyorsa doğal afet sebebiyle bu izinleri birleştirerek kullanmanıza da izin verilebilir (İnfaz Kanunu madde 95).
- Özel izin
Madde 95 – Açık ceza infaz kurumlarında bulunanlarla kapalı ceza infaz kurumunda olup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazananlara, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini veya güçlendirmelerini ve dış dünyaya uyumlarını sağlamak amacıyla kurum en üst amirinin önerisi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile üç ayda bir, yol hariç yedi güne kadar izin verilebilir. Hastalık veya doğal afet gibi zorunlu hâllerde bu izinler birleştirilerek kullandırılabilir. (Ek cümle:14/4/2020-7242/39 md.) Hastalık veya doğal afet gibi zorunlu hâllerde bu izinler birleştirilerek kullandırılabilir.
7242 sayılı Kanun’un 33. Maddesi uyarınca 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 66. Maddesinin 3. Fıkrasına eklenen “salgın hastalık” düzenlemesi ile birlikte, salgın hastalık durumunda da mahpusların kuruma ait telefon ve faks cihazından derhâl yararlanmaları sağlanmıştır.
Hükümlünün telefon ile haberleşme hakkı
Madde 66- (..)
(3) Açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık, salgın hastalık veya doğal afet hâllerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhâl yararlandırılırlar. Görüşmeler, tutanak ile belgelenir ve tutanaklar özel bir dosyada saklanır.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Yargılamanın Yenilenmesi Nedir?
Mahkeme tarafından verilen hükmün kesinleşmesine karşın CMK’da sayılan hallerin varlığı halinde başvurulabilecek kanun yoludur. Kesin hükümle sonuçlanmış bir uyuşmazlık kural olarak yeniden yargılama konusu yapılamaz. Bu nedenle, yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yoludur. Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir. Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair olan karar, duruşma yapılmaksızın verilir. Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede doğrulanmaz veya bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın reddedilir. Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir. Verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesi istemine engel olmaz. Ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, kardeşleri yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.
Yargılamanın yenilenmesi kanun yolu, talep üzerine işletilir. Talep olmadan mahkemenin kendiliğinden harekete geçerek kesinleşen hüküm ile ilgili yeni bir yargılama yapması mümkün değildir. Yargılamanın yenilenmesi talebi herhangi bir süreye bağlı olmadan ileri sürülebilir. Olağanüstü bir kanun yolu olması nedeniyle herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Kesinleşen bir hüküm ile ilgili kanuni diğer koşullar varsa her zaman başvuru yapılabilir.
Nasıl Başvurulur?
Yeniden yargılanma başvurusu, hükmü veren mahkemeye bir “yargılamanın yenilenmesi dilekçesi” verilerek yapılır. Dilekçede yeniden yargılanma talebinin yasal nedenleri ile delilleri de bulunmalıdır. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.
CMK 303’ üncü madde gereğince Yargıtay’ın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde de hükmü vermiş olan mahkemeye başvurulur.
Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Reddi Halinde İtiraz Usulü Nedir?
Yargılamanın yenilenmesi talebinin reddi halinde 5271 sayılı CMK’nın 319/2 ve 319/3 maddesi uyarınca karar Cumhuriyet Savcısı ve ilgili tarafa tebliğ edilir. Tebliğden itibaren
7 gün içinde karara itiraz edilebilir.
AİHM Yalçınkaya Kararı
Kesinleşmiş ceza mahkemesi kararının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru üzerine; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından sanığın herhangi bir hakkının ihlal edildiğinde, AİHM kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde, kararı veren mahkemeye başvurularak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması gerekir
AİHM büyük daire kararı ile 26 Eylül 2023 tarihinde verilen Yalçınkaya/Türkiye kararında Bylock kullanımı, Bank Asya’da hesabının olması ve sendika üyeliği gibi gerekçelerle “silahlı terör örgütü üyeliği” yargılamasında adil yargılanma hakkı, toplantı ve dernek kurma hakkı ve kanunsuz suç ve ceza ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. AİHM tarafından verilen ilgili kararda sadece somut olayı değerlendirmemiş, yapılan yargılamalarda verilen kararların hüküm kurmaya yeter olmadığına dair bir çerçeve çizmiştir. Bu kapsamda yargılamanın yenilenmesi için 1 yıllık hak düşürücü süre bulunmaktadır.
Yeniden Yargılama Kararı Sonucunda Verilecek Hüküm
Yeniden yapılacak yargılama sonucunda mahkeme önceki hükmü onaylar veya hükmün iptali ile yeniden dava hakkında yeniden hüküm verir. Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez. Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddi ve manevi zararlar 5271 sayılı CMK’nın 141 ila 144. Maddeleri hükümlerine göre tanzim edilir.
Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri
CMK Madde 311 – (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya ceza hükmü aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.
Sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenleri
CMK Madde 314 – (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış olan bir dava aşağıda yazılı hâllerde sanık veya hükümlünün aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu ile tekrar görülür:
a) Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş ise.
c) Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hâkim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunmuşsa.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Mahpusların bulundukları hapishaneden başka bir hapishaneye nakil olmaları için Adalet Bakanlığına yazılı olarak başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Bir mahpus, hangi gerekçeyle olursa olsun ancak Adalet Bakanlığının onay veya talebi üzerine başka bir hapishaneye nakledilebilir. Mahpusların nakli hususu 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un (CGTHİK) (ileride infaz kanunu olarak anılacaktır) 53-58 maddeleri arasında düzenlenmektedir. Ayrıca nakilleri uygulama Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan 05/06/2015 tarihli 167 sayılı genelge tarafından düzenlenmektedir. Bu genelgede değişiklik yapılmasına dair 03.08.2016 tarihinde 167/1 sayılı genelge ve 31.07.2023 tarihinde ise 167/2 sayılı genelge yayımlanmıştır.
İnfaz Kanunu’nun nakiller başlıklı 53. madde düzenlemesi şu şekildedir.
Nakiller
MADDE (53) – (1) Hükümlüler, kendi istekleri veya toplu sevk, disiplin, asayiş ve güvenlik, hastalık, eğitim, öğretim, suç ve yargılama yeri nedenleriyle başka bir kuruma nakledilebilirler.
(2) Hükümlü nakilden önce aranır ve kurum hekimine, yoksa diğer bir resmî hekime muayene ettirilir; muayene sonucu yola çıkarılamayacağı anlaşılanlar, kurumun en üst amirince derhâl resmî bir sağlık kuruluşuna sevk edilir. Mazeretinin, biri hastalığın uzmanı olmak üzere en az iki uzman hekimin imzaladığı ve hastane başhekiminin onayladığı resmî rapor ile belgelenmesi hâlinde nakil, mazeret ortadan kalkıncaya kadar geri bırakılır ve durum Adalet Bakanlığına bildirilir.
1. MAHPUSUN KENDİ İSTEĞİ İLE BAŞKA BİR HAPİSHANEYE NAKLİ
Mahpuslar, kendi istekleri infaz kanununun 54. maddesi ile tanınan bir hak olarak nakil talebinde bulunabilirler fakat bazı şartları taşıyor olmaları gerekir. Bu şartların bazıları mahpusun şahsına ilişkin, bazıları ise nakil talep edilen kuruma ilişkindir. Mahpusun şahsına ilişkin şartların yokluğu halinde nakil talebi mutlak surette reddedilir. Kuruma ilişkin şartların yokluğu halinde bu gerekçe verilen ret kararında açıklanmalıdır.
– Kendi istekleri ile nakil
Madde 54-(1) Hükümlülerin kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara nakledilebilmeleri için;
- a) Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe vermeleri,
- b) Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri,
- c) (Değişik:14/4/2020-7242/30 md.) Ceza infaz kurumlarında bulunulması gereken sürenin üç aydan fazla olması,
- d) İyi hâl göstermeleri, disiplin cezası almamış̧ veya kaldırılmış̧ olması,
e) İstekte bulunulan kurumda yer, kapsama gücü ve sınıfının uygun bulunması ve tutukevi olmaması,
f) Mahkûmiyet sürelerine uygun hükümlülerin barındırıldığı bir kurum olması,
g) Daha önce disiplin nedeniyle ayrılmak zorunda kaldıkları kurum olmaması, Gerekir. (Ek cümle : 24/1/2013-6411/7 md.) Çocuk hükümlüler ile maddi durumunun yetersiz olduğunu belgelendiren hükümlüler bakımından bu fıkranın (b) bendi uygulanmaz
(2) Bu hükümlüler nakledildikleri kurumlarda, eğitim öğretim veya hastalık nedeniyle nakil hariç̧, bir yıl kalmak zorundadırlar. Çocuklar bakımından bu süre altı ay olarak uygulanır.
Mahpusun kendi isteği ile nakil halinde bir yıl boyunca hastalık ve eğitim sebebi hariç yeniden sevk isteyemez. Bu süre çocuk mahpuslar için 6 aydır.
***Çocuk mahpuslar için nakil giderlerini karşılayabiliyor olmak, nakil talebinin kabulü için aranmaz.
Mahpus yukarıdaki nakil giderlerini peşin ödeme dışındaki koşulları yerine getiriyorsa nakil giderlerini niçin karşılayamayacağına dair haklı gerekçelerini açıklayarak başvuruda bulunabilir.
Ayrıca nakil giderlerini karşılayacak geliri olmasa da bir mahpusun ailesinden çok uzak bir hapishanede olması, özellikle anne, baba, eş, kardeş, çocuklar gibi yakın akrabaları ile görüşememesi, sağlık sorunları, hapishanede ziyaret etme hakkının bulunduğu yakınlarından birinin başka bir hapishanede olması gibi nedenlerle nakil isteme hakkı bulunmaktadır.
Nakil dönemlerinde tercih edilecek hapishanelerin yoğunluk ve kapasite bilgisi Cumhuriyet Başsavcılığından talep edilebilir. Ayrıca ister İnfaz Kanunu madde 54 çerçevesinde isterse bunun dışında olsun mahpus, belirttiği üç hapishanenin uygun olmaması halinde bölge ya da il belirterek uygun olan yakın bir hapishaneye nakil isteminde de bulunabilir. Mahpusun bu taleplerini ayrıca başvurusunda belirtmesini öneririz.
Adalet Bakanlığı’nın nakil talebine olumlu ya da olumsuz cevap vermesi gerekmektedir. Bu cevapta hangi sebeplerle nakil talebinin yerine getirilmediği bilgisi yer almalıdır.
Adalet Bakanlığı, mahpusun tutulacağı hapishane konusunda yetkilidir ancak bu yetkisini kullanırken mahpusun sağlığı, aile hayatının korunması, ziyaretçi kabul hakkı gibi temel haklarını gözetmek zorundadır yani Adalet Bakanlığı bu yetkisini kullanırken tutulduğu yerin mahpus için “hapsedilmenin getirdiği ezayı aşan” sıkıntı ve ihlallere sebep olmamasından sorumludur.
Nakil için başka bir hapishaneye gönderilen mahpus, hangi sebeple nakledilmiş olursa olsun gönderildiği hapishanede mahpus kabul prosedürüne baştan itibaren tabi tutulur.
Mahpus, hangi hapishanelere niçin sevk istediğini somut ve gerekçeli bir biçimde açıklayarak ortaya koymalıdır (aileye yakın olmak için, sağlık sorunları sebebiyle, bulunduğu hapishanenin aşırı kalabalık olması sebebiyle vs.). Burada varsa ailenin ikametgâh belgesi dilekçe ekine eklenebilir
Eğer sevk talebi mahpusun veya ziyaretçisinin bir sağlık sorunu ile ilgiliyse mahpus sevk talebine ilgili tıbbi raporları sunmalıdır. Mahpusun tutulduğu yer sağlık durumu için uygun değilse neden uygun olmadığı hususu detaylıca açıklanmalıdır.
İnfaz Kanunu madde 54-1/d uyarınca belirlenen “iyi hal” kavramı kanun koyucu tarafından denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme için yapılacak değerlendirme ile aynı kriterleri ifade eder.
2. AİLEYE YAKIN YERE NAKİL
Anayasanın 20. maddesi uyarınca “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz”
“5275 sayılı kanunun 3. maddesinde “…….öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak” ifadeleriyle ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaç belirtilmiştir. Bu düzenleme doğrultusunda, bir yandan suçun karşılığı olan ceza uygulanmasıyla benzer fiilleri engellemeyi hedeflerken; diğer yandan da bireyi topluma kazandırarak sosyal barışı tesis etmeye çabalamaktadır. Dolayısıyla infaz rejimini, sadece suç faillerini cezalandırma ve onları toplumdan tecrit etmeye dönük bir uygulama olarak görmek mümkün değildir. Aksine hükümlülerin, devam eden yaşantılarında kurallara riayet eden ve sosyal yaşama uyumlu bireyler haline gelmesi, infaz usullerinden beklenen en önemli faydadır. Bu bakımdan, hükümlülerin yakınlarıyla olan ilişkilerinin devamının sağlanması, infaz rejiminin ıslah edici rolünün bir parçasıdır.”
Uluslararası hukuk bakımından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinde de “Herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmelidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Nitekim AİHM, Vintman v. Ukrayna Davasında (Başvuru No: 28403/05) verdiği kararında; mahpusların ailelerinden ayrı olduklarını ve ailelerinden uzak olmalarının hapis cezasının bir sonucu olduğunu, ancak, mahpusun, ailesinin ziyaretlerini zorlaştıracak ya da imkânsız hale getirebilecek denli uzak bir bölgede barındırılmasının, aile hayatına müdahale teşkil edebileceğini belirtmekle birlikte orantılılık yönünden yaptığı incelemede; evinden yaklaşık 700 kilometre uzakta, 12-16 saatlik mesafedeki bir hapishanede bulunmakta olan başvuranın talebinin reddi işleminde hapishanelerdeki aşırı yoğunluğun meşru bir sebep olarak ileri sürülebileceğini, ancak bu durumda dahi mahpusun görece daha yakın hapishanelere nakli hususunun değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiş ve aksi durumda AİHS’in 8. maddesinin ihlal edilmiş olabileceğini vurgulamıştır.
AİHM 17 Eylül 2019 tarihinde verdiği Avşar ve Tekin v. Türkiye kararında ise; ailelerinden uzak hapishanelere nakledilen mahpusların daha yakın hapishanelere nakil taleplerinin reddi, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ihlali olduğunu belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesinden hak ihlali kararı vermiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararına Ek “Yerleştirme ve Barındırma” başlıklı 17. maddesinde:
Madde (17) “…Mahpuslar, mümkün olabildiğince evlerine veya sosyal rehabilitasyon ortamlarına yakın cezaevlerine yerleştirilmelidir. Cezaevlerine yerleştirmede, suçun devamlı takibi, güvenlik ve emniyet gerekleri ve tüm mahpuslara uygun rejimlerin sağlanması ihtiyacı hesaba katılmalıdır. İlk yerleştirme ve sonradan yapılacak bir cezaevinden diğerine nakil konusunda, mümkün olabildiğince mahpusa danışılmalıdır.”
Aynı tavsiye kararının “Dış Dünya ile İlişki” başlıklı maddelerinde
24.1 Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24.4 Ziyaretler, mahpusların aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine ve geliştirmelerine imkân sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.
24.5 Cezaevi yetkilileri, dış̧ dünyayla yeterli temaslarının sürdürülmesinde mahpuslara destek olmalı ve bunun için gereken imkânı sağlamalıdırlar.
Mahpusların ziyaretleri için yapılan bu düzenlemeler, mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır. Hapishane yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidir ve bunun için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdır.
AYM tarafından 2017/30369 başvuru numaralı 30/09/2020 tarihli Ahmet Kılıçelli kararının (https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2017/31069 ) 47 ve 48. Paragraflarında bu husus şu şekilde değerlendirilmiştir:
- Aile hayatına saygı hakkı kapsamında, tutuklu ya da hükümlünün aile hayatını sürdürmesini sağlamaya yönelik olarak devletin üstlenmesi gereken birtakım yükümlülükler ortaya çıkabilir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, somut olayın koşullarına göre tedbirler alınmasını ya da edimde bulunulmasını gerekli kılabilir. Bu anlamda pozitif yükümlülüklerin gereklerinin her olayın kendine özgü koşullarına göre değişiklik gösterebileceği kuşkusuzdur.
- Anayasa’nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir.
***Mahpusun aile üyelerinin bulunduğu hapishanelere nakli için mevzuatta özel bir düzenleme bulunmamaktadır fakat yukarıda bahsedilen gerekçelerle, ailenin her iki kardeşi ziyaret etmesinin zorluğu, hükümlü ve tutukluların ziyareti hakkında yönetmeliği gereği kardeşlerin birbirlerini ziyaret etme koşulunun sağlanması, ailesini tedavi süreçlerine destek olabilmesi gerekçelendirilerek başvuru yapılabilir.
3. ZORUNLU NEDENLERLE NAKİL
Hükümlünün isteği dışında edilebileceği hallerden biri olan zorunlu nedenlerle nakil infaz kanunu’nun 56. maddesinde düzenlenmektedir.
Zorunlu nedenlerle nakil
Madde 56- (1) Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hale gelmesi, asayiş̧, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler.
Kanunla çerçevesi çizilen bu husus Adalet Bakanlığı tarafından 05/06/2015 tarihinde yayımlanan 167 sayılı “Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler” konulu genelgenin 17. maddesinde düzenlenmiştir.
Madde 17-
(…)
(3) Kapsama gücünün aşılması nedeniyle yapılacak nakillerde; kurum tarafından hazırlanacak listelerde, acık ceza infaz kurulularından firar edenler, bulunduğu yer nüfusuna kayıtlı olmayanlar, esi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri bulundukları yerde ikamet etmeyenlere öncelikli olarak yer verilecektir.
75 yaşın üzerinde olan, kurumda eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri bulunan, sağlık, güvenlik ve disiplin nedeniyle o kuruma nakil emri verilmiş̧ olanlar ile halen tedavisi devam edenlerin kapsama gücü̈ aşımı nedeniyle nakilleri talep edilmeyecektir.
Çok zorunlu kalınmadıkça kendi istekleri ile gelmiş̧ olanlar bu listelere dahil edilmeyecektir.
‘Nakli talep edilmeden önce kişilerin kurumda eşi, çocuğu, kardeşi, anne ve babası olup olmadığı tespit edilecek, nakil talep evrakında ceza infaz kurumunda yakınla bulunup bulunmadığı hususu mutlaka belirtilecektir.
167 sayılı genelgenin 17. maddesinde 31.07.2017 tarihinde yapılan 167/2 düzenlemesi gereğince mahpusun zorunlu nedenlerle naklinden önce kurumda eşi, annesi ve babası, çocuğunun var olup olmadığı araştırılacak ve bu husus nakil talep evrakında mutlaka belirtilecektir.
4. HASTALIK NEDENİYLE NAKİL
Mahpusun sağlıklı bir yaşama sahip olabilmesi için cezalarının infazı sırasında mahpusların hastalık halinde muayene ve tedavilerinin nasıl yapılacağı, sağlık hizmetlerine tam ve eksiksiz bir biçimde ulaşabilmesi gerekmektedir. Bu husus İnfaz Kanunu’nun 71 ve 78. maddelerinde düzenlenmiştir.
Hükümlünün muayene ve tedavi istekleri
Madde 71 – (1) Hükümlü̈, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü̈ öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması halinde Devlet veya üniversite hastanelerinin mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir.
(…)
Hükümlünün muayene ve tedavisi
Madde 78 – (1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi, hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.
(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.
(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü̈ üzerinde tıbbî deney yapılamaz.
Uluslararası hukuk açısından ise Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Hakkında Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı (Avrupa Cezaevi Kuralları)’nın “Sağlık” başlıklı 39. maddesinde:
“39. Cezaevi yetkilileri sorumlulukları altında bulunan tüm mahpusların sağlığını korumalıdır.”
Düzenlemeleri bulunmaktadır. Avrupa Cezaevi Kuralları’na göre idare tüm mahpusların sağlığını sağlamalı ve bu hakka erişimini korumalıdır.
Diğer yandan aynı uluslararası sözleşmenin (Avrupa Cezaevi Kuralları)’nın
46.1 Uzman tedavisine ihtiyaç̧ duyan hasta mahpuslar, bu hastalığın tedavisinin cezaevinde yapılmasının mümkün olmaması halinde, uzman kurumlara veya sivil hastanelere nakledilmelidir.
46.2 Cezaevi sisteminin kendisine ait hastaneleri olması halinde bu hastaneler, mahpusların uygun bakım ve tedavilerini sağlamak için yeterli personele ve yeterli donanıma sahip olmalıdır.
Düzenlemeleri gereği sağlık nedeniyle mahpusların naklini, infaz kurumunda yapılacak tedaviler açısından da kuruma ait bölümlerin tedavi için yeterli donanıma uygun olması gerektiğini düzenlemektedir.
Hastalık nedeniyle nakil başvurusuna ilişkin ulusal mevzuat açısından temel esaslar ise İnfaz Kanunu’nun “Hastalık Nedeniyle Nakil” başlıklı 57. maddesinde düzenlenmiştir.
Hastalık nedeniyle nakil
Madde 57- (1) Hastaneye sevki zorunlu görülen hükümlü̈, bulunduğu yere en yakın tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesinin hükümlü̈ koğuşuna yatırılır.
(2) Bu hastanelere gönderilen hükümlülerin başka yerlerdeki hastanelere sevki, sağlık kurulu raporuyla, acil ve yaşamsal tehlikesi bulunması halinde, varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman hekim tarafından verilip, başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi, tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleştirilemediği, hastaya nerede ve ne tür bir tedavi gerektiğini açıkça belirten bir raporla mümkündür. Bu durumda da en yakın ve hükümlü̈ koğuşu bulunan Devlet veya üniversite hastaneleri tercih edilir.
(3) Hükümlünün bu hastanelerde kontrol ve tedavisinin devam edip etmeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi gerekir; aksi halde hükümlü̈ ait olduğu kuruma iade edilir.
(4) Hükümlü, acil haller dışında özel sağlık kuruluşlarında tedavi edilemez. Acil hallerin varlığı halinde Adalet Bakanlığına bilgi verilir.
(5) Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakledilebilir.
***Hastalık nedeniyle nakil söz konusu olduğunda kanunla çizilmiş çerçevenin usul ve esaslarının belirlenmesi açısından Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 18.06.2012 tarih 151 sayılı genelge yürürlüktedir. Bu husus 151 sayılı genelgenin 9. maddesinde “Hastalık Sebebiyle Nakil” başlığı altında düzenlenmektedir.
Hastalık Nedeniyle Nakil:
Madde 9 – (1) Tutuklu, hükümözlü veya hükümlünün hastalığı nedeniyle bulunduğu yerde veya yargılama çevresi dışındaki bir hastaneye kısa süreli götürülüp getirilmesini gerektiren hallerde, sevk işlemleri için Bakanlıktan izin istenmeyerek gereğinin takdir ve ifası bağlı bulunan ağır ceza Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yapılacaktır.
(2) Hastaneye sevki zorunlu görülen hükümlü̈ veya tutuklu, bulunduğu yer veya en yakın tam teşekküllü̈ Devlet veya üniversite hastanesinin hükümlü̈ koğuşuna yatırılacaktır.
(3) Bu hastanelere gönderilen hükümlü̈ ve tutuldukların başka yerlerdeki hastanelere sevki, sağlık kurulu raporuyla; acil ve yaşamsal tehlikesi bulunması halinde ise, varsa biri hastalığın uzmanı olmak üzere iki uzman hekim tarafından verilip, başhekim tarafından onaylanan ve hastalığın sebebi, tedavinin hangi sebeple bulunduğu hastanede gerçekleştirilemediği, hastaya nerede ve ne tür bir tedavinin uygulanması gerektiğini açıkça belirten bir raporla mümkün olacaktır. Bu durumda da en yakın ve hükümlü̈ koğuşu bulunan Devlet veya üniversite hastaneleri tercih edilecektir.
(4) Hükümlü̈ veya tutuklunun bu hastanelerde kontrol ve tedavisinin devam edip etmeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi gerekli olup; aksi halde hükümlü̈ veya tutuklu ait olduğu kuruma iade edilecektir.
(5) Hükümlü̈ veya tutuldular, acil haller dışında özel sağlık kuruluşlarında tedavi edilemeyecek; acil hallerin varlığı halinde Bakanlığa bilgi verilecektir.
(6) Hükümlü̈ veya tutuklunun sağlık nedeniyle başka kuruma naklinin kurum idaresince talep edilmesi veya hükümlü̈ ve tutuklunun kendi talebi halinde, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakilleri yapılabilecektir.
(7) Hükümlü̈ veya tutuklunun sağlık sorunlarından dolayı, tedavi edilmek üzere acil olarak, aynı yerdeki bir sağlık kuruluşuna nakli gerektiğinde, ceza infaz kurumu tabibinin kurumda olması durumunda tabip raporuyla, bulunmaması durumunda o an kurumda bulunan en üst yetkilinin yazılı izniyle derhâl nakledilmesi sağlanacaktır. Gönderildiği sağlık kurulusundan, hükümlünün acil olarak başka bir sağlık kurulusuna nakli uygun bulunduğunda ikinci fıkra hükmü̈ uygulanacak, bu konuda Bakanlıktan izin alınmayacaktır. Ancak; yapılan işlem en seri haberleşme araçlarıyla Bakanlığa bildirilecektir.
(8) Hükümlü̈ ve tutukluların hastaneye sevkleri sırasında azami çabukluğun sağlanması için gerekli önlemler alınacaktır.
(9) Diş̧ rahatsızlıkları nedeniyle, il veya ilçe dışı sağlık kuruluşlarına sevk için izin istenmeden önce, hükümlü̈ ve tutuklulara önerilen tedavinin yakın il veya müdürü̈ bulunan ceza infaz kurumlarının diş̧ ünitelerinde yapılıp yapılamayacağı araştırılacak, önerilen tedavinin bu kuramlarda yapılabileceğinin anlaşılması durumunda, bu ceza infaz kurumuna sevki hususunda rapor düzenlenecektir.
(10) Analarının yanında kalmakta olan çocukların sağlık nedeniyle kuram dışına sevk edilmesi halinde, doktor raporunda anasının kendisine refakati zorunlu görülmüşse refakat edebilecektir.
(11) Hükümlü̈ ve tutuldular sevk edilmeden önce önerilen tedavinin gönderilecekleri hastanede yapılıp yapılamayacağı araştırılacaktır. Ameliyat, tetkik veya kontrolü̈ yaptırılmak üzere sevki gerekenler için randevu alınacak, uzun süreli veya yatarak tedavi görecek olması durumunda, sevkten önce hükümlü̈ koğuşunda yer olup olmadığı tespit edilecektir.
(12) İl veya ilçe dışındaki bir sağlık kuruluşuna sevk edilen hükümlü̈ ve tutukluların, tetkik ve tedavilerinin aynı gün bitmesi veya ileri bir tarihe randevu verilmesi halinde, aynı güvenlik kuvvetleriyle geldikleri ceza infaz kurumuna iadeleri sağlanacaktır. Yatarak tedavilerine karar verilmesi halinde ise hükümlü̈ ve tutuklunun evrakı, o yer ceza infaz kurumu kayıtlarına geçirilmesi için ilgili Cumhuriyet başsavcılığına teslim edilecektir.
(13) Mahkemelerce, fiili islediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilerek yüksek güvenlikli sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınmasına karar verilenlerin sevkleri Cumhuriyet başsavcılıklarınca resen yapılacaktır,
(14) Mahkeme ya da Cumhuriyet başsavcılığı kararı gereğince veya Anayasa’nın 104 üncü maddesinin (b) bendinde belirtilen cezasının hafifletilmesi veya kaldırılması talepleri üzerine rapor veya gözlem altına alınmaları için Adlî Tıp Kurumu, ruh sağlığı hastaneleri ve resmî sağlık kuruluşlarına gönderilecek hükümlü̈ ve tutukluların sevkleri için Bakanlıktan izin istenmeyecektir.
a) Cumhuriyet başsavcılığı, sevkten önce ilgili sağlık kurumu ile temas kurarak randevu alacaktır. Ayrıca; istenen belgelerin ne olduğunu tespit ederek, belgelerle birlikte randevu tarih ve saatinde hazır bulunacak şekilde o yer Cumhuriyet başsavcılığına sevkini yapacaktır. Teslim alan Cumhuriyet başsavcılığı sağlık kurumundaki işlemleri tamamen bitirdikten sonra hükümlü̈ veya tutukluyu geldiği kuruma iade edecektir.
b) Adlî Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilerek rapor aldırılması gereken, ancak; sağlığının yolculuğa elverişli olmaması nedeniyle sevki yapılamayan hükümlü̈ ve tutuldular. Cumhuriyet başsavcılıklarınca Adlî Tıp Kurumu Başkanlığına bildirilecektir. Bu durumda hükümlü̈ veya tutuklunun muayenesi Adlî Tıp Kurumu Başkanlığınca görevlendirilen heyet marifetiyle bulunduğu mahalde yaptırılacaktır.
Mahpusun yaşam hakkının korunması ve etkin bir sağlık hizmeti alabilmesi açısından hastalık nedeniyle nakil taleplerinin ivedi bir biçimde incelenerek karar bağlanması gerekmektedir.
Bu bağlamda AYM tarafımdan tarafından verilen 18/11/2015 tarihli 2012/1195 başvuru numaralı Mete Dursun Kararında (https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2012/1195) mahpusun nakil sonrası devam eden hastalığına uygun bir ceza infaz kurumu arayışının sebebinin devletin hasta bir mahpusun nasıl bir yere gönderileceğini incelememesinden, tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek kolaylıkların sağlanması konusunda önlem almamasından ve sağlık durumu açısından gerekli önlemleri almada yetersiz kalmasından kaynaklandığı belirterek Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında işkence ve kötü muamele yasağı için gerekli olan asgari eşiğin aşıldığını belirterek insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.
AİHM tarafından verilen Raffray Taddei/Fransa Kararında ise, başvuranın sağlık durumu nedeniyle, uygun bir tesiste kendisine özel bakım sağlanmasına yönelik gerekliliğin yetkililerce yeterince dikkate alınmamasının ve sonraki yaşanan süreçler neticesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesi kapsamında insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.
5. İLÇEYE NAKİL
İlçe hapishanelerine nakil isterken ilçe hapishanelerinin kapatılmakta olduğunu dikkate almalısınız. Mahpusun nakil isteyeceği ilçe hapishanesinin hala açık olup olmadığından emin olmalısınız.
Nakil işlemleri Adalet Bakanlığının yetkisine bırakılmış bir alandır, bu konuda hapishane idarelerinin çok fazla karar alma ihtimali bulunmamaktadır.
Yüksek güvenlikli bir hapishaneden ilçe hapishanesine gidebilmek için kanun nakil için aradığı başka şartlar da bulunmaktadır. Bu hususta infaz Kanunu’nun 9/5 maddesi incelenmelidir.
Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları
Madde 9
(….)
Müebbet hapis cezasına hükümlülerden, 107’nci maddede belirtilen koşullu salıverilme süresinin üçte ikisini, süreli hapis cezasına hükümlülerden toplam cezalarının üçte birini, üçüncü fıkrada belirtilen hükümlülerden geriye kalan toplam cezalarının üçte birini bu kurumlarda geçirerek iyi hâl gösterenlerin, tutum ve kişiliklerine uygun diğer ceza infaz kurumlarına gönderilmelerine karar verilebilir.”
Bu durumda yüksek güvenlikli hapishanelerde tutuluyorsanız bu maddedeki süreleri doldurmanız ve kanundaki iyi hal şartlarını taşımanız halinde ilçe hapishanelerine nakil talebinde bulunabilirsiniz.
Mahpuslar nakil için yasada belirtilen diğer gerekli koşullara sahip olduğu durumunda nakil talebinde bulunabilir. Bu nakil işlemi sırasında açık hapishane ya da müdürü olmayan bir hapishaneye değil, dış ve iç güvenlik birimleri olan bir hapishaneye sevk istediğinizde belirtmenizde fayda var.
Bu konuda -çok açıklayıcı olmasada- 167 sayılı genelgenin 13. maddesi incelenmelidir.
5275 Sayılı Kanun’un 9. Maddesinde Belirtilenler ile 3713 Sayılı Kanun’a Muhalefet Suçlarından Hükümlü ve Tutukluların Nakilleri
Madde 13- (1) Ekli (1) sayılı listenin (B) bölümünde bulunan ceza infaz kurumları 5275 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında barındırılması gereken tutuklulara tahsis edilmiştir. Bu kurumlarda kalmakta iken hükümlü veya hükümözlü konumuna geçenler ekli (1) sayılı listenin (D), (E) ve (G) bölümünde belirtilen yerlere Bakanlıktan izin alınmaksızın doğrudan gönderilecektir.
Bulundukları yer mahkemelerinde başka bir suçtan tutuklu olarak yargılamaları devam eden hükümlü ve hükümözlülerin nakilleri yapılmayacaktır.
(2) Yüksek güvenlikli kapalı veya bir bölümü yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan,
(a) Hükümlü ve hükümözlülerden;
1) 3419 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun ve değişiklikleri ile 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 221 inci maddesinden yararlanan,
2) Toplam cezalarının 1/3 ünü bu kuramlarda iyi halli olarak infaz eden,
3) Örgütlerinden ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenler ekli (1) sayılı listenin (F) bölümünde işaretlenen müdürlük teşkilatı bulunan ceza infaz kurumlarına,
4) Bu konumda olmamakla birlikte toplam cezalarının 1/3 ünü bu kurumlarda iyi halli olarak infaz edenler de ekli (1) sayılı listenin (E) bölümünde işaretlenen ceza infaz kurumlarının yüksek güvenlikli bölümüne,
(b) Tutuklulardan, örgütlerinden ayrıldıkları ayrıntılı ve gerekçeli idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenler, güvenlik nedeniyle ekli (1) sayılı listenin (D) ve (E) bölümünde işaretlenen ceza infaz kuramlarına, nakledilebilecektir.
(3) Yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında barındırılan hükümlü ve hükümözlülerden;
a) 3419 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun ve değişiklikleri ile 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası ve 5237 sayılı ve Türk Ceza Kanunu’nun 221 inci maddesinden yararlananlardan koşullu salıverilmesine 3 yıldan az süre kalanlar ile örgütlerinden ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilen ve toplam cezalarının 1/3 ünü bu kuramlarda iyi halli olarak infaz edenlerden koşullu salıverilmesine 2 yıl 6 aydan az süre kalanlar, talepleri halinde, ağır ceza merkezi Cumhuriyet başsavcılığınca ekli (3) sayılı listede belirtilen müdürlük teşkilatı bulunmayan bağlı kapalı ceza infaz kuramlarına nakledilebilecektir.
b) (a) bendinde belirtilenler dışında kalanlardan, toplam cezalarının 1/3 ünü iyi halli olarak infaz eden ve koşullu salıverilmesine 1 yıldan az süre kalanlar, talepleri halinde, ağır ceza merkezi Cumhuriyet başsavcılıklarınca, ekli (3) sayılı listede belirtilen, müdürlük teşkilatı bulunmayan bağlı kapalı ceza infaz kuramlarına nakledilecektir*.
c) Ağır ceza merkezi Cumhuriyet başsavcılıkları, ekli (3) sayılı listede belirtilen müdürlük teşkilatı bulunmayan bağlı ceza infaz kurumlarına ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı ile koordinasyon içinde nakil
d) (a) ve (b) bendinde belirtilen hükümlü ve hükümözlüler, talepleri halinde ve yol masraflarını karşılamaları koşuluyla, ekli (3) sayılı listede belirtilen müdürlük teşkilatı bulunmayan ceza infaz kurumları ile ağır ceza merkezi veya diğer müdürlük teşkilatı bulunmayan ceza infaz kurumlarından birine Bakanlıkça nakledilebilecektir.
(4) Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında bulunması gereken müebbet hapis cezasına hükümlüler, koşullu salıverilme tarihlerine 3 yıl ve daha az süre kalmadıkça diğer kapalı ceza infaz kurumlarına nakledilmeyecektir.
(5) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesinin 3’üncü fıkrası gereğince yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarına gönderilen hükümlüler geriye kalan toplam cezalarının 1/3 ünü iyi halli olarak infaz etmedikçe diğer kapalı ceza infaz kurumlarına nakledilmeyecektir. Ancak, tutum ve davranışları ile disiplin durumlarına bakılmak suretiyle bu kişilerin 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesinin 3’üncü fıkrası kapsamından çıkarılmasının uygun olup olmayacağına Bakanlık tarafından karar verilebilecektir.
(6) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve hükümözlülerin nakil taleplerine,
a) Terör veya suç örgütünün adı,
b) Örgütsel bağı devam ediyorsa örgüt içindeki konumu (lider, temsilci, üye vb. gibi),
c) Örgütten ayrılıp ayrılmadığı, ayrılmış ise hangi tarihte ayrıldığı ve bu durumun nasıl tespit edildiği,
d) Bulunduğu kurumdan nakledilmesinde veya nakledileceği kuruma gitmesinde, bir sakınca bulunup bulunmadığı ve uygun görülecek diğer hususlarda ayrıntılı ve gerekçeli idare ve gözlem kurulu kararı alınıp gönderilecektir.
(7) Ekli (1) sayılı listenin (B), (D).ve (E) bölümünde işaretlenen ceza infaz kurumlarında sağlık sorunu nedeni ile barındırılması mümkün olmayan hükümlü, hükümözlü ve tutuklular Bakanlıkça geçici veya daimî olarak diğer ceza infaz kurumlarına nakledilebilecektir.
5. NAKİL SIRASINDA EŞYALARIN TAŞINMA PROSEDÜRÜ
Nakil sırasında eşyaların taşınmasına ilişkin prosedürü Ceza ve İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik’in 17. Maddesinde düzenlenmiştir. Mahpusun bir ceza infaz kurumundan başka bir kuruma nakli söz konusu olduğunda mahpusun bütün eşyaları detaylı bir şekilde tutanak altına alınır. Bu düzenlemeye göre mahpusun kendi isteği ile nakli hariç kitap, kıyafet gibi şahsi kullanıma özgülenmiş eşya ile 50 kilogramı geçmeyen diğer eşyanın gönderilme ücreti kurum bütçesinden, bu miktarı aşan kısmına ait ücret ise hükümlü tarafından karşılanır. Bu düzenlemeye göre mahpusun şahsi kullanıma ait eşyaları nakil sırasında ücreti kurum tarafından karşılanacak 50 kilogramı geçmeyen diğer eşyalar olarak değerlendirilmez. Mahpusun kendi isteği ile nakli söz konusu olduğunda nakil ücretleri mahpus tarafından karşılanır. Çocuk hükümlüler ve maddi durumu yetersiz olduğunu belgelendiren mahpuslar açısından nakil ücretleri kurum üzerinden karşılanır.
Eşyaların nakilleri
Madde 17 – Hükümlüyü başka bir ceza infaz kurumuna nakleden ceza infaz kurumu, hükümlünün eşyalarını, eşya teslim tutanağına ayrıntılı bir şekilde kaydeder ve bu eşyalardan hangilerinin hükümlünün koğuş veya odasında bulundurulmasına izin verildiğini belirtir.
Hükümlünün naklen geldiği ceza infaz kurumunun koğuş veya odasında bulundurulması mümkün olmayan eşyaları kuruma kabul edilmez ve ailesine iade edilmek üzere tutanakla muhafaza altına alınır.
(Ek üçüncü fıkra: RG-31/1/2023-32090) Hükümlünün kendi isteğiyle nakli dışındaki diğer nakillerde, bu Yönetmelikte sayılan eşya ile 15 inci maddenin birinci fıkrasında sayılan evcil hayvanların yanında gönderilmesi sağlanır. Bunun mümkün olmaması halinde kitap, kıyafet gibi şahsi kullanıma özgülenmiş eşya ile 50 kilogramı geçmeyen diğer eşyanın gönderilme ücreti kurum bütçesinden, bu miktarı aşan kısmına ait ücret ise hükümlü tarafından karşılanır.
(Ek dördüncü fıkra: RG-31/1/2023-32090) Hükümlünün kendi isteğiyle naklinde, nakil sırasında gönderilemeyen ve daha sonra kargo yoluyla gönderilmek zorunda kalınan eşyaya ait masraflar hükümlü tarafından karşılanır.
(Ek beşinci fıkra: RG-31/1/2023-32090) Çocuk hükümlüler ile 28/3/2020 tarihli ve 2324 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 127’nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca maddi durumunun yetersiz olduğu tespit edilen hükümlülerin eşya gönderim giderleri kurum bütçesinden karşılanır.
(Ek altıncı fıkra: RG-31/1/2023-32090) Sevk ve nakiller sırasında hükümlünün yazılı talebi olması durumunda kurum idaresinde kayıt altında bulunan ruhsatlı silah ve mermiler hükümlünün gittiği kuruma teslim edilmek üzere jandarma tarafından teslim alınır.
(Ek yedinci fıkra: RG-31/1/2023-32090) Hükümlünün, hekim raporu doğrultusunda düzenli olarak kullanması gereken ilaçların kullanımının sevk ve nakil sırasında aksamaması konusunda gerekli tedbirler alınır.
Mahpusun eşyalarının yanı sıra hesabında olan para da nakil olduğu kuruma iletilmek zorundadır. Bu husus 13.07.2005 tarihinde resmi gazetede yayınlanan Hükümlü ve Tutukluların Emanete Alınan Kişisel Paralarının Kullanımına Dair Yönetmelik’in “Hükümlü ve tutuklunun nakil halleri” başlıklı 13. maddesinde açıklanmaktadır.
Hükümlü ve tutuklunun nakil halleri
Madde 13 — (Değişik fıkra:RG-15/3/2012-28234) Hükümlü veya tutuklunun başka bir kuruma nakledildiği durumlarda, hükümlü ve tutuklu adına UYAP’ta kayıtlı parası, nakledildiği kuruma banka veya posta aracılığıyla derhal gönderilir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Koşullu salıverilme, diğer bir deyişle Şartlı Salıverilme veya Şartlı Tahliye; hapis cezasının bir kısmını hapishanede “iyi halli” geçiren hükümlünün cezasının kalan kısmını hapishane dışında denetim altında tutulmak suretiyle şartlı olarak infaz etmesine olanak sağlayan bir infaz hukuku kurumudur. Koşullu salıverilme, hükümlüler açısından bir haktır. Hükümlülerin koşullu salıverilme şartlarını taşımaları halinde, talepleri olmaksızın bu haktan faydalanabilirler. Koşullu salıverilme, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirinin İnfazı Hakkında Kanun’un (ileride İnfaz Kanunu olarak anılacaktır) 107. maddesinde düzenlenmiştir:
Koşullu salıverilme
Madde 107- (1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.
(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (Ek cümleler:14/4/2020-7242/48 md.) Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun;
a) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82 ve 83) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
b) Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan (madde 87, fıkra iki, bent d) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
c) İşkence suçundan (madde 94 ve 95) ve eziyet suçundan (madde 96) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
d) Cinsel saldırı (madde 102, ikinci fıkra hariç), reşit olmayanla cinsel ilişki (madde 104, ikinci ve üçüncü fıkra hariç) ve cinsel taciz (madde 105) suçlarından süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
e) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (madde 102, 103, 104 ve 105) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar,
f) Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
g) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar,
h) Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından (madde 326 ilâ 339) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ayrıca, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olan çocuklar ile 1/1/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak uygulanır.
(3) Koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre;
a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzaltı,
b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz,
c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzaltı,
d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,
e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz,
Yıldır.
(4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (Ek cümle:14/4/2020-7242/48 md.) Koşullu salıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından ise tabi oldukları koşullu salıverilme oranı uygulanır. Ancak, bu süreler;
a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde kırk,
b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzdört,
c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla kırk,
d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzdört,
e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuziki,
Yıldır. (Ek cümle:22/7/2010 – 6008/9 md.) Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.
(5) Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün onbeş yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır.
(6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek tahliye tarihini geçemez.
(7) Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir.
(8) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlüler, denetim süresinde eğitimlerine, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir kurumda devam ederler.
(9) İnfaz hâkimi, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek infaz hâkimine verir. (Ek cümleler:14/4/2020-7242/48 md.) İnfaz hâkimi ayrıca, iki yılı geçmemek üzere denetim süresi içinde hükümlünün denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenecek yükümlülüklere tabi tutulmasına karar verebilir. Bu karar gereğince denetimli serbestlik müdürlüğü, risk ve ihtiyaçlarını dikkate alarak hükümlüyü;
a) Belirli bir bölgede denetim ve gözetim altında bulundurma,
b) Belirlenen yer veya bölgelere gitmeme,
c) Belirlenen programlara katılma,
yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutar. Denetimli serbestlik müdürlüğü hükümlünün risk ve ihtiyaçlarını dikkate alarak yükümlülükleri değiştirebilir.
(10) İnfaz hâkimi, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir.
(11) (Değişik:14/4/2020-7242/48 md.) Hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, infaz işlemlerinin yapıldığı yer infaz hâkimliğine verilir. İnfaz hâkimi, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir; raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
(12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, infaz hâkiminin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır.
(13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün;
a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren başlamak ve hak ederek tahliye tarihini geçmemek koşuluyla sonraki işlediği her bir suç için verilen hapis cezasının iki katı sürenin,
b)(Değişik: 25/5/2005-5351/8 md.) Yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde, bu yükümlülüklere uymama tarihi ile hak ederek salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla ihlalin niteliğine göre takdir edilecek bir sürenin,
Ceza infaz kurumunda aynen çektirilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez.
(14) Denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.
(15) (Değişik: 20/7/2017-7035/25 md.) Hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilirse ya da bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmezse hükmü veren ilk derece mahkemesinin bulunduğu yer infaz hâkimliği, cezaların toplandığı hâller ile hükmün bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından verilmiş olması hâlinde ise 101 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenen infaz hâkimliği tarafından koşullu salıverilme kararının geri alınmasına dosya üzerinden karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.
(16) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.
Denetimli serbestlik ise; hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi ile cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmı için başvurulabilecek bir yoldur. Denetimli serbestlik işlemleri için hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan Cumhuriyet başsavcılığının bulunduğu yer infaz hâkimliğine başvurulabilir.
Şartla Salıvermenin Koşulları
Şartla salıvermenin temelde iki koşulu bulunmaktadır. Bunlar;
- Cezanın belli bir kısmının infaz edilmiş olması,
- Cezanın infaz edildiği süreyi iyi halli olarak geçirmektir.
1-CEZANIN BELLİ BİR KISMININ İNFAZ EDİLMİŞ OLMASI
1.a. Temel kurala göre cezaevinde çekilmesi gereken süre;
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında 30 yıl,
- Müebbet hapis cezalarında 24 yıl,
- Diğer süreli hapis cezalarında ise cezanın 1/2’si (14.04.2020 tarih ve 7242 Sayılı Kanundan önce 2/3 olarak uygulanmaktaydı.)
1.b. Terörle Mücadele Kanunu kapsamında verilen hükümler yönünden cezaevinde çekilmesi gereken süre;
Terörle Mücadele Kanunu’nun 17’nci maddesinin 1’inci fıkrasına göre; süreli hapis cezaları bakımından düzenlenen koşullu salıverilme oranı, dörtte üç olarak uygulanır. Böylece terör suçlarından;
- Müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını,
- Süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.
7242 sayılı Kanunla İnfaz Kanununun 107/2. maddesine “Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olan çocuklar… hakkında koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak uygulanır” maddesi ilave edilmiştir.
1.c. Cinsel suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından mahkûmiyet halinde cezaevinde çekilmesi gereken süre
İnfaz Kanununun 108’inci maddesi, 18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 82’nci maddesiyle değiştirilmiş ve cinsel suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından mahkûmiyet halinde şartla salıverme süreleri ayrıca düzenlenmiştir. Buna göre;
i) Nitelikli cinsel saldırı suçundan (TCK.m.102/2),
ii) Cinsel İstismar suçundan (TCK.m.103),
iii) Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun nitelikli hallerinden (TCK.m.104/2,3),
iv) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (TCK.m.188), mahkûm olan bir kimse; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuz dokuz yılının, müebbet hapis cezasının otuzüç yılının, birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz iki yılının, süreli hapis cezasının dörtte üçünün infaz kurumunda iyi hâlli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanılabilir.
İnfaz Kanunu’nun 108’inci maddesinin 10’uncu fıkrasında yer alan istisna hükmü, 7242 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, 107’nci maddenin 2’nci fıkrasının (e) ve (g) bentlerinde de düzenlenmiştir. Böylece cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105) ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188) hapis cezasına mahkûm olan çocukların cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde şartla salıverilebilecekleri belirtilmiştir.
2-CEZANIN İNFAZ EDİLDİĞİ SÜREYİ İYİ HALLİ OLARAK GEÇİRMEK
Şartla salıverilme için gerçekleşmesi gereken en önemli koşul hükümlünün infaz kurumundaki süreyi iyi halli olarak geçirmesidir (İnfaz Kanunu, m.107/1).
7242 sayılı Kanunla getirilen ve 1.1.2021 tarihinden itibaren uygulanacak sisteme göre, hükümlü ceza infaz kurumunda bulunduğu tüm aşamalarda;
a) ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı,
b) haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı,
c) yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği,
d) uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı,
e) tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarında, idare ve gözlem kurulu tarafından iyi hâlin belirlenmesine esas olmak üzere en geç altı ayda bir değerlendirmeye tabi tutulur (İnfaz Kanunu m.89/1).
Yine değişiklik sonrasında 5275 Sayılı İnfaz Kanunu’nun 89/2 maddesi, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmeliğin 3/1-i maddesi ile aynı yönetmeliğin 16/2 Maddesine göre bu değerlendirmede mahpusun infazının tüm aşamalarında;
- Katıldığı iyileştirme ve eğitim-öğretim programları,
- Spor ve sosyal faaliyetler,
- Kültür ve sanat programları,
- Aldığı sertifikalar,
- Kitap okuma alışkanlığı,
- Diğer mahpuslarla, gardiyanlarla ve dışarıyla olan ilişkileri,
- İşlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlığı,
- Hapishane kuralları ile hapishane bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu,
- Aldığı disiplin cezaları dikkate alınır. İyi halin arandığı bütün hallerde değerlendirme bu şekilde yapılır. (Md. 89/2)
Hükümlünün bir disiplin cezasının bulunması halinde, 5275 sayılı İnfaz Kanunun 89. Maddesi ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’in 109. Maddesinde verilen disiplin cezasının iyi hal kazanma açısından süreleri belirtilmiştir. Bu süreler tamamlanmadan iyi halin kazanılması mümkün olmamakla beraber İnfaz Kanunu’nun 48/3 maddesi uyarınca, hak ederek tahliye tarihi gelmesine rağmen disiplin cezası kaldırılmayan, yani iyi halliliğini kazanamayan hükümlünün bu tarihten sonra ceza infaz kurumunda tutulması yasal değildir.
Şartla Salıvermenin Mümkün Olmadığı Bazı Haller ise Şöyledir;
- Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz (m.107/16).
- 14.7.2004 tarihli ve 5218 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile değişik 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla; ölüm cezaları, müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkûm olan terör suçluları, koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası, hayatı boyunca devam eder (İnfaz Kanunu Geçici m.2, TMK.m.17/4).
- Terör suçlarından hükümlü bulunanlardan tutuklu veya hükümlü iken firar veya cezaevi idaresine karşı ayaklanma suçundan mahkûm edilmiş olanlar ile disiplin cezası olarak üç defa hücre hapsi cezası almış olanlar, bu disiplin cezaları kaldırılmış olsa bile şartla salıvermeden istifade edemezler (TMK.m.17/2).
Terörle Mücadele Kanunu’nda koşullu salıverilmeden yararlanmanın istisnai bir hükmü mevcuttur: Terör suçlarından hükümlü bulunanlardan tutuklu veya hükümlü iken firar veya cezaevi idaresine karşı ayaklanma suçundan mahkûm edilmiş olanlar ile disiplin cezası olarak üç defa hücre hapsi cezası almış olanlar, bu disiplin cezaları kaldırılmış olsa bile şartla salıvermeden istifade edemezler (TMK.m.17/2).
Şartla Salıverme Düzenlemelerinin Zaman Bakımından Uygulama Alanı
TCK.’nun 7’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında; “hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç, infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır” denilerek bazı infaz rejimine ilişkin kurumlar yönünden istisna getirilmiş ve bunlar yönünden de hükümlünün lehine olan kuralların uygulanması kabul edilmiştir. Dolayısıyla, maddi ceza hukukuna ilişkin değişiklik meydana getiren yasalardan, nasıl kişinin lehine olanı uygulanıyorsa, koşullu salıvermeye ilişkin olarak değişiklik getiren yasalardan da kişinin lehine olan kanun geçmişe dönük olarak uygulanabilir.
Buna mukabil 5237 sayılı TCK’nın 7/3 maddesi uyarınca şartla salıverme konusunda, aleyhe getirilen düzenlemeler geçmişte işlenen suçlar yönünden uygulanamaz. Zira şartla salıverme cezaevinde geçirilecek süreyi etkilediğinden, suç ve cezada kanunilik ilkesi ve bu ilkenin zaman bakımından uygulanmasına ilişkin prensiplere tabidir. Dolayısıyla hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverme ve tekerrür ile ilgili aleyhe getirilen düzenlemeler geçmişe yürütülerek, daha önce işlenmiş suçlardan hükümlü bulunanlar hakkında tatbik edilemez.
Şartla Salıverilme Kararının Uygun Bulunmaması
İnfaz Kanun’un 107/11. Maddesi uyarınca, “Hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, infaz işlemlerinin yapıldığı yer infaz hakimliğine verilir. İnfaz hâkimi, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklinde kanun kararı veren infaz hakimliği nezdinde itiraz yolunu öngörmüştür. Her halükârda 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 48/3. Maddesi uyarınca, hak ederek tahliye tarihi gelmesine rağmen disiplin cezası kaldırılmayan hükümlünün bu tarihten sonra ceza infaz kurumunda tutulması yasal olarak mümkün değildir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik 29.12.2020 tarihinde Resmî gazetede yayımlanmış ve 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun (Bundan sonra ‘İnfaz Kanunu’ olarak anılacaktır.) 13 ve 89. maddeleri dayanak alınarak hazırlanmıştır.
Dayanak alınan 13. madde Gözlem ve sınıflandırma merkezleri ile ilgili olup 89. maddesi Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesine ilişkindir. Maddeler şu şekildedir;
Gözlem ve sınıflandırma merkezleri
Madde 13- (1) Hükümlülerin durumlarına uygun kurumlara ayrımı, 23’üncü maddede belirtilen gözlem ve sınıflandırma merkezlerince yapılır. (2) Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin kuruluş, görev, çalışma esas ve usulleri yönetmelikte gösterilir.
Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi halin belirlenmesi
Madde 89- (1) Hükümlüler, ceza infaz kurumlarında bulundukları tüm aşamalarda, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarında idare ve gözlem kurulu tarafından iyi hâlin belirlenmesine esas olmak üzere en geç altı ayda bir değerlendirmeye tabi tutulur.
(2) Birinci fıkra uyarınca yapılacak değerlendirmede, infazın tüm aşamalarında hükümlülerin katıldığı iyileştirme ve eğitim-öğretim programları ile spor ve sosyal faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer hükümlü ve tutuklular ile ceza infaz kurumu görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlığı, ceza infaz kurumu kuralları ile kurum bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu ve aldığı disiplin cezaları dikkate alınır.
(3) Toplam on yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkûm olanlar ile terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar, kasten öldürme suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ve uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından mahkûm olanlar hakkında yapılacak açık ceza infaz kurumuna ayırmaya, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına ve koşullu salıverilmeye ilişkin değerlendirmelerde idare ve gözlem kuruluna Cumhuriyet başsavcısı veya belirleyeceği bir Cumhuriyet savcısı başkanlık eder. Ayrıca, idare ve gözlem kuruluna Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenen bir izleme kurulu üyesi ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı il veya ilçe müdürlükleri tarafından belirlenen birer uzman kişi katılır.
….
Bu maddelerde yer alan hususlar söz konusu yönetmelikte daha ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Hükümlülerin kuruma kabul esnasında ve uygulanacak infaz rejiminin belirlenmesi için gözlenmesi hususu yönetmeliğin 9. maddesinde belirlenmiştir.
Hükümlülerin gözlemlenmesi
MADDE 9 –(1) Hükümlülerin ceza infaz kurumuna ilk kabulü̈ esnasında sınıflandırmaya ve uygulanacak infaz rejiminin belirlenmesine esas olacak gözlem, gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde ve tek kişilik odalarda yapılır. Ancak, ceza infaz kurumunun tek kişilik odası bulunmaması veya sınırlı sayıda olması durumunda bu gözlem, tahsis edilmiş̧ özel bölümlerinde de yapılabilir.
(2) Gözlem ve sınıflandırmaya tabi tutulan hükümlülerin diğer hükümlü ve tutuklularla ilişki kurmamaları için gerekli tedbirler alınır.
(3) İlk gözlem süresi altmış günü geçemez.
(4) Hükümlü, ilk gözlem sonunda yapılan yerleştirme işlemlerine müteakiben kurumda kaldığı süre boyunca gözlemlenir ve gösterdiği gelişim en geç altı ayda bir idare ve gözlem kurulu tarafından değerlendirilir. Ancak bulunduğu ceza infaz kurumunda kalacağı süre altmış günden az olan hükümlüler hakkında ilk gözlem kararı alınmaz.
Mahpusların toplu faaliyetlere katılımına ilişkin yönetmeliğin 11. maddesinde düzenleme yapılmıştır.
Toplu faaliyetler
MADDE 11 –(1) Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde bulunan veya ceza infaz kurumlarında ilk gözleme tabi tutulmakta olan ağırlaştırılmış̧ müebbet hapis cezasına hükümlü̈ olanlar dışında kalan hükümlüler, güvenlik bakımından tehlike yaratmadığı takdirde;
a) Özel yemekhanesi olan ceza infaz kurumlarında toplu olarak yemek yiyebilir.
b) Sosyal ve kültürel etkinliklerde toplu olarak bulunabilir.
c) Spor yapmaları teşvik edilir.
(2) Tüm hükümlüler; ceza infaz kurumlarıyla ilgili düzenlemeler kapsamında mektup alıp gönderebilir, telefon görüşmesi yapabilir ve diğer hükümlülerle iletişim kurmayacak şekilde ziyaretçileriyle görüşebilir.
İdare ve Gözlem Kurulu:
İdare ve gözlem kurulunun oluşum esasları yönetmeliğin 22. maddesinde belirlenmiştir.
İdare ve gözlem kurulu
Madde 22- (1) İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare müdürü, cezaevi tabibi, psikiyatrist bir psikolog ve bir psiko-sosyal yardım servisinde görevli diğer unvandan bir personel, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından seçilen teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur.
(2) Birinci fıkrada sayılan personelin tamamının kurumda bulunmaması halinde, idare ve gözlem kurulu mevcut olanlarla oluşur.
(3) (Ek:RG-12/11/2021-31657-CK-4773/9 md.)5275 sayılı kanunun 89’uncu maddesinin üçüncü fıkrası gereğince iyi hal değerlendirmesi yapacak olan kurula, Cumhuriyet başsavcısı veya belirleyeceği Cumhuriyet savcısı başkanlık eder. Bu kurula birinci fıkrada sayılan üyelerin yanı sıra Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenen bir izleme kurulu üyesi ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı il veya ilçe müdürlükleri tarafından belirlenen bir uzman da katılır.
Yönetmelikte belirtilen İnfaz Kanun’u 89/3 hükmü ise şu şekildedir:
Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi
(…)
(3) Toplam on yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkûm olanlar ile terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar, kasten öldürme suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ve uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından mahkûm olanlar hakkında yapılacak açık ceza infaz kurumuna ayırmaya, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına ve koşullu salıverilmeye ilişkin değerlendirmelerde idare ve gözlem kuruluna Cumhuriyet başsavcısı veya belirleyeceği bir Cumhuriyet savcısı başkanlık eder. Ayrıca, idare ve gözlem kuruluna Cumhuriyet başsavcısı tarafından belirlenen bir izleme kurulu üyesi ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı il veya ilçe müdürlükleri tarafından belirlenen birer uzman kişi katılır.
İdare ve gözlem kurulunun olumsuz değerlendirdiğini mahpusları en geç 1 yıl içerisinde tekrar değerlendirmeye tabi tutmak zorundadır. Bu husus İnfaz Kanunu’nun 89/6 maddesinde düzenlenmektedir.
Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi
Madde 89- (Başlığı ile Birlikte Değişik:14/4/2020-7242/36 md.)
(…)
(6) Açık ceza infaz kurumuna ayırmaya, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazına ve koşullu salıverilmeye ilişkin olarak tutum ve davranışları olumsuz değerlendirilen hükümlülerin yeniden değerlendirilmeye tabi tutulma süreleri bir yılı geçemez.
(…)
Mahpus, İdare ve Gözlem Kurulu’nun iyi halin değerlendirilmesindeki olumsuz kararına karşı, infaz hakimliğine şikâyet yolu ile bu kararın gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi talep edebilir. Zira infaz hakimliği cezaevi idaresinin hükümlüler hakkındaki tüm eylem, işlem ve uygulamalarına karşı müracaat edilebilecek adli bir organdır.
İnfaz hâkimi, hakkında olumlu görüş bildirilen mahpuslar yönünden şartla salıvermenin kabulü ya da reddi hususunda serbestçe takdir hakkını kullanır. Verilen iyi hal kararı ile bağlı değildir. Bu husus İnfaz Kanunu’nun 107/11 maddesinde düzenlenmiştir.
Koşullu salıverilme
Madde 107-
(…)
(11) (Değişik:14/4/2020-7242/48 md.) Hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, infaz işlemlerinin yapıldığı yer infaz hâkimliğine verilir. İnfaz hâkimi, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir; raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
(…)
İdare ve Gözlem Kurulu’nun inceleme ve değerlendirme esasları:
- Yönetmeliğe göre mahpuslar, ceza infaz kurumlarında bulunduğu tüm aşamalarda; ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülükleri eksiksiz yerine getirip getirmediği, uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarında; idare ve gözlem kurulu tarafından, iyi hâlin belirlenmesine esas olmak üzere bir değerlendirmeye tabi tutulur.
- Yapılan değerlendirmede; infazın tüm aşamalarında hükümlülerin katıldığı eğitim-öğretim, psiko-sosyal yardım ve destek programları ile sosyal ve sportif faaliyetler, kültür ve sanat programları, aldığı sertifikalar, kitap okuma alışkanlığı, diğer hükümlü ve tutuklular ile ceza infaz kurumu görevlileri ve dışarıyla olan ilişkileri, işlediği suçtan dolayı duyduğu pişmanlığı, ceza infaz kurumu kuralları ile kurum bünyesindeki çalışma kurallarına uyumu, yükümlülüklerine riayeti, kurum güvenlik ve düzenine katkısı, aldığı disiplin cezaları ve ödüller dikkate alınır.
- Bulunduğu ceza infaz kurumunda kalacağı süre, altı aydan fazla olan mahpuslar hakkında yönetim, eğitim ve öğretim, psiko-sosyal yardım ile güvenlik ve gözetim servislerince “gelişim değerlendirme raporu” düzenlenir.
- Bulunduğu ceza infaz kurumunda kalacağı süre 60 günden fazla, altı aydan az olan mahpuslar hakkında yönetim, eğitim ve öğretim, psiko-sosyal yardım ile güvenlik ve gözetim servislerince “gözlem değerlendirme raporu” düzenlenir. Ancak ceza infaz kurumunda kalma süresi 60 günden az olan hükümlü hakkında yalnızca yönetim ve psiko-sosyal yardım servisi tarafından gözlem değerlendirme raporu düzenlenir.
- İdare ve gözlem kurulu; mahpus hakkındaki değerlendirmesini yaparken, gözlem değerlendirme ve gelişim değerlendirme raporları, risk değerlendirme raporu ile infaz dosyalarındaki tüm bilgi ve belgelere göre karar verir. Kurullar bu değerlendirme sırasında talebi üzerine veya re’sen hükümlü ile mülakat yapabilir.
- İdare ve gözlem kurulu; açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve kalan cezasını denetimli serbestlik tedbiri altında infaz etme ya da koşullu salıverilme öncesindeki değerlendirmenin yapıldığı son toplantıda mahpus hakkında inceleme ya da araştırma yapılmasına veya rapor tanzim edilmesine karar verebilir.
Risk değerlendirme ölçeğinin tanımı, usul ve esasları yönetmeliğin 30. maddesinde yapılmıştır.
Risk değerlendirme ölçeği
MADDE 30 –(1) Hükümlü̈ hakkında hazırlanacak iyileştirme programlarına, yapılacak iyi hâl değerlendirmelerine ve salıverilme sonrasına dair değerlendirmelere esas olmak üzere, nesnel bir risk değerlendirme ölçeği geliştirilerek hükümlülere uygulanır ve sonuçları risk değerlendirme raporunda gösterilir.
(2) Bu risk değerlendirme ölçeği her iki değerlendirme dönemi sonunda tekrarlanır ve yeni duruma göre, uygulanan iyileştirme programları güncellenir. Gerekli görülmesi halinde risk değerlendirme ölçeği altı aylık dönemler sonunda da uygulanabilir.
(3) Bu risk değerlendirme ölçeğinin geliştirilmesi ve uygulanmasındaki usul ve esaslar Genel Müdürlükçe belirlenir.
Gelişim değerlendirme sistemi ise yönetmeliğin 31. maddesi uyarınca düzenlenmiştir.
Gelişim değerlendirme sistemi
MADDE 31 –(1) Hükmün infazına başlanması ile birlikte, ceza infaz kurumlarında bulunduğu sure içerisindeki tutum ve davranışları, kurum düzeni ve güvenliğine katkısı, yükümlülüklerini yerine getirmesi ile yürütülen iyileştirme ve topluma kazandırma programlarına katılımı sonucunda hükümlünün gösterdiği gelişim ölçülerek puanlanır. Bu amaçla hükümlülerin;
a) Katıldıkları eğitim-öğretim faaliyetleri, psiko-sosyal yardım programları, destekleyici programlar ile infaz sürecindeki tutum ve davranışları “artı puan”,
b) Aldığı disiplin cezaları “eksi puan”,
şeklinde puanlanarak iyi hâl değerlendirmesine esas “gelişim puanı”
(2) Puanlama; yönetim servisi, eğitim ve öğretim servisi, psiko-sosyal yardım servisi ile güvenlik ve gözetim servisi tarafından yapılır.
(3) Hangi tutum ve davranışlara ne kadar puan verileceği, ölçme ve değerlendirme kriterleri, değerlendirmeye esas eşik puanlar, değerlendirme raporlarının şekli, kullanılacak program ve formlar ile puanlama sonucuna göre yapılacak değerlendirmenin başlayacağı tarih Genel Müdürlükçe belirlenir.
Gelişim Puanı ise: Yönetmeliğin 32/6 maddesine göre hapishaneden ayrılmaya ilişkin iyi hâl değerlendirmesinin yapılacağı son idare ve gözlem kurulu toplantısı öncesinde, o güne kadar alınan dönem puanları toplamının, toplam değerlendirme dönemi sayısına bölümü ile mahpusun gelişim puanı belirlenir. Gelişim puanı; kapalı ceza infaz kurumunda bulunan mahpusun açık ceza infaz kurumuna ayrılma aşamasında yapılan iyi hâl değerlendirmesinde, açık ceza infaz kurumunda bulunan mahpusun denetimli serbestliğe ayrılma aşamasında yapılan iyi hâl değerlendirmesinde ve kapalı ya da açık ceza infaz kurumunda bulunan mahpusun denetimli serbestliğe ayrılmaksızın koşullu salıverilmesinde dikkate alınır.
Gelişim puanlaması
MADDE 32 –
(…)
(6) Ceza infaz kurumundan ayrılmaya ilişkin iyi hâl değerlendirmesinin yapılacağı son idare ve gözlem kurulu toplantısı öncesinde, o güne kadar alınan dönem puanları toplamının, toplam değerlendirme donemi sayısına bölümü ile hükümlünün gelişim puanı belirlenir.
Yönetmeliğin 33. maddesinde gelişim puanlamasının nasıl yapılacağı düzenlenmiştir. Buna göre;
Gelişimi puanlama esasları
MADDE 33 –(1) Ceza infaz kurumlarında kalacağı toplam süre altı aydan daha az olanlar ile artık dönem içinde olanlar hakkında gelişim puanlaması yapılmaz.
(2) Çocuk ve 70 yaş üzeri hükümlülere ceza puanı verilmez.
(3) 31 ve 32 nci maddelere göre yapılan hesaplama sonucunda, gelişim puanı Genel Müdürlükçe belirlenen eşik puanın altında olan hükümlü̈ hakkında;
a) Acık ceza infaz kurumuna ayrılma,
b) Kalan cezasını denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz etme,
c) Ceza infaz kurumlarından doğrudan koşullu salıverilme,
işlemlerine yönelik iyi hâl kararı verilmez.
(4) İyi hâl kararı için gerekli olan ve Genel Müdürlükçe belirlenen eşik puanı aşamayan hükümlü̈ hakkında idare ve gözlem kurulunca bir araştırma yapılarak; bu durumun mücbir sebeplerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ya da hastalık, yaşlılık, personel yetersizliği gibi makul bir nedeni olup olmadığı belirlenir. Makul bir nedenin bulunması durumunda, hükümlüye verilen gelişim puanının Genel Müdürlükçe belirlenen eşik puanı aşması şartı aranmaz. Bu hükümlü̈ hakkında, mevzuatta aranan diğer iyi hâl kriterlerine göre değerlendirme yapılır.
(5) Verilen ceza puanları, disiplin cezası kaldırılmış̧ olsa bile silinmez. Bir disiplin cezası için verilen ceza puanı, tüm infaz süresinde yalnızca bir kez hesaplamaya dahil edilir.
(6) Olumlu bir davranışı nedeniyle puan verilen hükümlüye, bu davranışı karşılığında aldığı ödül için ayrıca bir puan verilmez.
(7) Tutuklular iyileştirme programlarına katılmaya zorlanamaz; ancak iyileştirme programlarına katılmaları yönünde teşvik edilir. Hükümlülere uygulanan iyileştirme programlarına gönüllü̈ olarak katılan tutuklulara ait bilgiler UYAP’ın ilgili bölümlerine kaydedilir. Tutukluluğun altı aydan fazla sürmesi durumunda, UYAP’ın ilgili bölümlerine kaydedilen bu bilgiler ile tutum ve davranışlarına göre servis ve dönem puanları belirlenerek gelişim değerlendirme raporları tanzim edilir. Tutuklu iken düzenlenen bu raporlar, ilgilinin hükümlülüğünde değerlendirilmek üzere gözlem ve değerlendirme dosyasında saklanır.
(8) Hükümlünün daha önce kaldığı ceza infaz kurumlarınca verilen dönem puanları, en son bulunduğu ceza infaz kurumu tarafından birleştirilir ve açık ceza infaz kurumuna ayrılma, kalan cezasını denetimli serbestlik tedbiri altında infaz etme veya ceza infaz kurumlarından doğrudan koşullu salıverilme öncesindeki değerlendirmeğe esas gelişim puanı bulunur.
Yönetmelik uyarınca yapılan hesaplama sonucunda, gelişim puanı Genel Müdürlükçe belirlenen eşik puanın altında olan mahpus hakkında;
- Açık ceza infaz kurumuna ayrılma,
- Kalan cezasını denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz etme,
- Ceza infaz kurumlarından doğrudan koşullu salıverilme, işlemlerine yönelik iyi hâl kararı verilmez.
İyi hâl kararı için gerekli olan ve Genel Müdürlükçe belirlenen eşik puanı aşamayan mahpus hakkında idare ve gözlem kurulunca bir araştırma yapılarak; bu durumun mücbir sebeplerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ya da hastalık, yaşlılık, personel yetersizliği gibi makul bir nedeni olup olmadığı belirlenir. Makul bir nedenin bulunması durumunda, mahpusa verilen gelişim puanının Genel Müdürlükçe belirlenen eşik puanı aşması şartı aranmaz. Bu mahpus hakkında, mevzuatta aranan diğer iyi hâl kriterlerine göre değerlendirme yapılır.
Verilen ceza puanları, disiplin cezası kaldırılmış olsa bile silinmez. Bir disiplin cezası için verilen ceza puanı, tüm infaz süresinde yalnızca bir kez hesaplamaya dâhil edilir.
Ayrıca mahpusun daha önce kaldığı ceza hapishanelerde verilen dönem puanları, en son bulunduğu hapishane tarafından birleştirilir ve açık ceza infaz kurumuna ayrılma, kalan cezasını denetimli serbestlik tedbiri altında infaz etme veya ceza infaz kurumlarından doğrudan koşullu salıverilme öncesindeki değerlendirmeye esas gelişim puanı bulunur.
Kurul kararları
MADDE 17 – (1) Kurul kararları gerekçeli olarak yazılır; karara karşı başvuru yolu, mercii, süresi ve şekli kararda açıkça belirtilir.
(2) Açık ceza infaz(Değişik ibare:RG-10/11/2021-31655)kurumuna ayrılmaya, kalan cezanın denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ve ceza infaz kurumundan doğrudan koşullu salıvermeye dair değerlendirmede hükümlünün iyi halli olmadığına karar verilmesi durumunda, hükümlü̈ hakkında yapılacak bir sonraki değerlendirme tarihi kararda açıkça belirtilir. Yeniden değerlendirme süresi (Değişik ibare:RG-10/11/2021- 31655) üç aydan az, bir yıldan fazla olamaz. Hakkında olumsuz karar verilen hükümlü̈ hakkında piko-sosyal yardım servisi ile eğitim ve öğretim servisince hazırlanan iyileştirme planı revize edilerek hükümlüye tebliğ̆ edilir.
(3) İdare ve gözlem kurulunun, açık ceza infaz kuruma ayrılmaya, kalan cezanın denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infazına ve ceza infaz kurumundan doğrudan koşullu salıvermeye esas olumlu iyi hal değerlendirmesini içeren gerekçeli kararı; 5275 sayılı Kanunun 107 nci maddesinin onbirinci fıkrasında yazılı “gerekçeli rapor” ile ilgili yönetmeliklerde belirtilen “değerlendirme raporu” ve “iyi hal kararı” yerine geçer.
(4) İdare ve gözlem kurulu kararının hükümlüye tebliğ̆ edilen nüshasında karar tarihi, numarası, “ASLI GİBİDİR” kaşesi ve kurum mührü̈ ile ismi yazılmaksızın sekretaryada görevli bir personelin ıslak imzası yer alır; kurul başkanı, kurul üyeleri, sekretarya personeli ile raporları hazırlayan görevlilerin adı, soyadı, sicil ve unvan bilgileri yer almaz. Bu tebliğ̆ işlemi, teknik altyapının kurulu olduğu kurumlarda elektronik ortamda yapılabilir.
Not: Bu bilgi Notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Mahpusların ziyaret haklarına ilişkin olarak 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’unun (Bundan sonra ‘İnfaz Kanunu’ olarak anılacaktır.) 83. maddesinde tanımlanmıştır:
Hükümlüyü ziyaret
Madde 83- (1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir buçuk saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir. (Ek cümle: 24/1/2013-6411/9 md.) Çocuk hükümlüler için ziyaret süresi bir saatten az, üç saatten fazla olmamak üzere belirlenir.[30]
(2) Birinci fıkrada belirtilenler dışındaki kimselerin ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir.
(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır.
(4) (Ek:17/6/2021-7328/8 md.) Önceden bilgilendirilmek suretiyle, kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan ve terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olan veya tehlikeli hâlde bulunan ya da dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlülerin birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki kişilerle yapacakları görüşmeler, kamu düzeninin korunması ile kişi, toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla kurum yönetimi tarafından dinlenebilir ve elektronik cihazlar da dâhil olmak üzere kaydedilebilir. Bu fıkra uyarınca tutulan kayıtlar, amacı dışında kullanılamaz ve kanunda açıkça belirtilen hâller dışında hiçbir kişi veya kurumla paylaşılamaz. Bu kayıtlar herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemiş ise en geç bir yıl sonunda silinir. Silme işlemi Cumhuriyet savcısı tarafından denetlenir.
İnfaz kanunu madde 83 uyarınca mahpuslar için açık ve kapalı olmak üzere iki çeşit görüş hakkı bulunmaktadır.
Hapishane idaresinin uygun göreceği bir hafta açık görüş, ayın diğer haftaları kapalı görüş olmak üzere, haftada bir kez olacak şekilde görüşme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca dini ve resmi bayramlar gibi özel günler nedeniyle görüş yapılıp yapılmayacağı, Adalet Bakanlığı’nın yetki ve sorumluluğundadır.
İnfaz Kanunu’nun 83. maddesi ile ziyaretçiler, mahpusun eşi, anne-babası, üçüncü dereceye kadar kan ve evlilik bağıyla bağlı olduğu akrabaları vasi veya kayyımı ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca yasada sayılan akrabalar dışında mahpusun belirleyeceği 3 kişi tarafından da ziyaret edilme hakkı bulunmaktadır. Çocukların bu üç ziyaretçiyi belirlemelerinde veli ve vasilerinin onayı alınır. Aynı zamanda bu ziyaretçiler 18 yaşından küçüklerse onların da veli ya da vasilerinin bu ziyarete onay vermesi gerekmektedir.
Mahpusun ziyaretçileri ile görüşmesi ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası ya da hücreye koyma cezasının infazı dışında engellenemez. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası infaz edilmekte olanların resmî ve yetkili merciler ile avukatları ve kanunî temsilcileriyle, hücreye koyma cezası infaz edilmekte olanların, resmî ve yetkili merciler ve avukatlarıyla görüşmeleri engellenemez.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olanlar, on beş günde bir kez olmak üzere, biri açık, diğeri kapalı görüş biçiminde, ayda iki kez görüşme yapabilir.
Yabancı mahpusları ziyaret ise İnfaz Kanunu’nun 84. maddesi uyarınca yapılmaktadır:
Yabancı hükümlüleri ziyaret
Madde 84- (1) Yabancı hükümlülerin, vatandaşı olduğu devletin diplomatik temsilciliği veya konsolosluğunun ziyaret istemleri, mevzuatta belirlenen esas ve usûllere uygun olarak geciktirilmeden yerine getirilir.
(2) Diplomatik temsilciliği veya konsolosluğu bulunmayan devletler vatandaşlığındaki hükümlüler ile mülteci veya vatansız olan hükümlülerin, yararlarını koruyan devletin diplomatik temsilciliği veya bu gibi kimseleri koruma görevini üstlenmiş ulusal veya uluslararası kuruluşlarla görüştürülmelerinde yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
(3) 83 üncü madde hükümleri saklıdır.
Yabancı mahpusların da yukarıdaki sınırlar dahilinde akrabaları ile ve belirleyecekleri üç kişi ile görüşme hakları mevcuttur. Ziyaretçiler yabancı uyruklu ise; ziyaret edilecek mahpusun açık kimliği, yakınlık derecesini belirten bilgi veya belge ile ziyaretçinin kimlik veya pasaport fotokopisi ile birlikte mahpusun bulunduğu yer Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yapmaları gerekmektedir. Ayrıca ziyaretten önce ilgili kişinin akraba olup olmadığı hükümlü veya tutukluya teyit edilmelidir. Bu işlemden sonra Cumhuriyet Başsavcılığınca renkli fotoğraflı bir ziyaret belgesi ziyaretçiye verilir. Bu belgenin bir örneği ceza infaz kurumuna da gönderilir. Daha sonraki ziyaretlerinde ziyaretçi bu belge ile doğrudan ceza infaz kurumuna giderek hükümlü veya tutukluyu ziyaret edebilir. Bu başvuru gerekli bilgilere sahipse bizzat mahpus tarafından tutulduğu hapishanenin bağlı bulunduğu adliyedeki “Adalet Bakanlığı Muhabere” ye cezaevi idaresi aracılığıyla yapılabilir.
Hapishane ziyaretleri nedeniyle hem ziyaretçilerin hem de mahpusların aranması da yönetmelik ile düzenlenmiştir; bu aramalarda insanın saygınlığını küçültecek, onurunu incitecek veya aramanın amacıyla bağdaşmayacak tutum ve davranışlarda bulunulamayacağı vurgulanmıştır.
Kapalı görüşlerde ziyaret günleri ve saatleri ile bir hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısı “Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri hakkında Yönetmeliğin 10. Maddesi” uyarınca kurumun fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak, kurumca belirlenir. Açık görüşlerin ise “Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri hakkında Yönetmeliğin 17. Maddesi” gereği bir buçuk saatten fazla olamayacağı belirtilmiştir. Çocuk mahpuslar yönünden bu süre en az bir en fazla üç saat olarak düzenlenmiştir.
Görüş süresi görüşmenin fiilen başladığı andan itibaren hesaplanır, mahpusun koğuştan çıkarılması veya ziyaretçilerin görüş yerlerine alınması süreye dahil edilemez, görüş süresi iki tarafın hazır olup fiilen görüşün başladığı andan itibaren hesaplanmak zorundadır.
İnfaz Kanunu madde 83 ile sayılan; eşi, anne-babası, üçüncü dereceye kadar kan ve evlilik bağıyla bağlı olduğu akrabaları ile aynı cezaevinde veya aynı kampus içinde farklı cezaevlerinde aynı cezaevinde tutulan mahpuslar Cumhuriyet Başsavcılığının iznine bağlı olarak görüşebilirler.
Ziyaret Hakkının Kısıtlanması
Mahpusların ziyaret haklarına ilişkin olarak İnfaz Kanunu’nda genel düzenlemeler yapılmıştır. Ziyaret hakkının kısıtlanmasına ilişkin düzenlemeler ise daha çok yönetmelikte tanımlanmıştır.
– İlgili yönetmelik, İnfaz Kanunu madde 83/ (3) “Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle açık ve kapalı olarak iki biçimde yaptırılır” düzenlemesine dayanarak hazırlanmıştır. Bu yönetmelik hukuki olarak; kanunun düzenlemediği yetkilerin kullanılmayacağını ve kanunun getirdiği sınırlamaları aşan uygulamalar yapamayacağını belirttiği için ziyaret hakkına ilişkin ihlaller yaşandığında, bu ihlalin nereden kaynaklandığını görmek önemli olmaktadır.
– Yasada çalışma saatleri dâhilinde olmak üzere görüşme süresi en az yarım en fazla bir saattir düzenlemesi yer almaktadır. Bazı istisna durumlarda (çocuklar ve kimi ödüllendirme gibi) ziyaret yarım saatten az, bir saatten fazla olamaz.
– Hapishane idaresinin saptayacağı biçimde mahpusların ayın bir haftası açık diğerleri kapalı olmak üzere her hafta görüş yapma hakkı bulunmaktadır.
– Mahpusun ziyaretçileri ile görüşmesi ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası ya da hücreye koyma cezasının infazı dışında engellenemez. Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası infaz edilmekte olanların resmî ve yetkili merciler ile avukatları ve kanunî temsilcileriyle, hücreye koyma cezası infaz edilmekte olanların, resmî ve yetkili merciler ve avukatlarıyla görüşmeleri engellenemez.
– Çocuk mahpuslar disiplin cezası almış olsa dahi anne-baba ve kardeşleri ile görüşmeleri engellenemez. Diğer bir deyişle çocuk mahpuslar için ziyaretçi hakkının engellenmesi mümkün değildir.
– Hapishane idare ve gözlem kurulu kararı ile açık görüşler bazı mahpuslara iki ayda bir yaptırılabilir. Bu sınırlamanın hangi koşullar gözetilerek uygulanacağına dair yönetmelikte bir düzenleme yapılmamıştır. Sadece hapishane idaresine sınırlama yetkisi verilmiştir. Bu sınırlama ancak aşağıda sayılan suç tipleri açısından uygulanır (Yönetmelik madde 5);
- Terörle Mücadele Yasası kapsamına giren suçlar
- TCK “devletin güvenliğine karşı suçlar” başlığı altında düzenlenen madde 301-308
- “Anayasal düzen ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar” başlığı altında düzenlenen madde 309-316
- “Milli savunmaya karşı suçlar” başlığı altında düzenlenen madde 317-325/
- “Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk” başlığı altında düzenlenen madde 326-342
– Ziyaret sırasında suç oluşturan davranışlar, kurum idaresince tutanakla tespit edilerek, ilgili adlî ve idarî makamlara bildirilir. Ayrıca görüşme hakkına sahip özel kişilerin (ziyaretçiler) kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı istek ve davranışları nedeniyle görüşme hakları, ceza infaz kurumunun en üst amirince bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir (yönetmelik madde 5/(o) bendi). Hapishane idaresi, “kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı istek ve davranışlarda bulundukları gerekçesiyle”, ziyaretçinin bir aydan bir yıla kadar ziyaretini engelleme kararı alabilirler. Bu karar kimi hapishanelerde mahpusa kimi hapishanelerde ise görüşe geldiği esnada ziyaretçiye tebliğ edilmektedir. Görüşün kısıtlanması kararının mahpusa tebliğ edilme zorunluluğu yoktur. Görüşün kısıtlanması kararı ziyaretçiye tebliğ edilmezse ancak ziyarete geldiğinde haberdar olabilmektedir. Fakat ister mahpusa ister ziyaretçisine tebliğ edilmiş olsun, hapishane idaresinin bu kararını öğrendikten sonra on beş gün içinde bu karara karşı İnfaz Hakimliğine şikayet yoluyla bu karara itiraz edebilir, başvuru yapılabilir. İnfaz Hakimliği kararına karşı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakkı bulunmaktadır. Ayrıca görüş süreleri ve koşulları ile ilgili tüm olumsuzluklar yönünden İnfaz Hakimliğine şikâyet yoluyla başvuru yapılabilir.
– Mahpus tarafından belirlenecek olan “arkadaş görüş listesine” dair kanun çok genel bir düzenleme yapmıştır. Aynı zamanda; “… ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından” diyerek bu listenin başka bir hapishaneye nakil durumunda yeniden verileceği düzenlemiştir. Yönetmelik, mahpusun kuruma kabulünden sonra kendisine “arkadaş listesini” bildirmesinin yazılı olarak tebliğinden itibaren 60 gün içinde 3 kişinin ad ve soyadını -eğer biliyorsa adresini- bildirilmesi gerektiğini düzenler. Bu süre kanunda değil yönetmelikte düzenlendiğinden 60 günlük sürenin aşılması, hakkın ortadan kalkması sonucunu doğurmamalıdır. Fakat genel uygulama 60 günlük sürenin kaçırılması halinde arkadaş görüş listesinin kabul edilmemesi yönündedir. Yargıtay ise bu konuda mahpusun zorunlu bir hal nedeniyle, kendi kusuru olmaksızın 60 günlük süreyi geçirmesi halinde bu hakkını kullanmasına olanak sağlanması gerektiğini kabul etmektedir.
– Yine mahpusun “adı ve adreslerini bildireceği” düzenlemesi yasada yer almıştır (Adres kaydının tutulmasına ilişkin yeni düzenlemeler gözetilerek) sadece ad ve soyadı belirtmek yeterli olmaktadır. Aynı zamanda bu kişilerin “zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere,” sınırlamasını getirerek genel bir çerçeve çizmiştir (İnfaz Kanunu madde 83). Hayatın olağan akışı içinde arkadaş listesinde yer alan kişilerin değiştirilmesi gerekebilir. Bu konuda yasa da yönetmelikte hapishanede olduğunu gözetmeden mahpusa ispat sorumluluğu getirmektedir. Yönetmelik bu konuda yasadan biraz daha ayrıntılı bir yöntem seçerek “Bu ziyaretçiler, ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu hâller dışında değiştirilemez.” düzenlemesini yapmıştır. Ancak burada da zorunluluk halleri örnek olarak sayılmış “gibi” eki ile ziyaretçinin görüşe gelme imkanlarının bulunmadığı ya da çok zorlaştığı hallerin kanıtlanması durumunda değişikliğin yapılabileceği öngörülmüştür. Bu durumda mahpus ziyaretçisinin görüşe gelme imkanlarının ortadan kalktığını ispat etme sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır.
– Ayrıca Yönetmelik madde 9, ziyaretçilerin cezaevi idaresi tarafından onaylanması gibi yasada düzenlenemeyen bir sınırlama da getirmiştir: “Ceza infaz kurumu yönetimince, gerekli görülmesi hâlinde bildirilen ziyaretçiler hakkında, ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup bulunmadığı konusunda kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılır. Sakıncalı görülenlere ziyaret izni verilmez ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi istenir.”
– Ziyaret hakkından faydalanmanız, ziyaret süreleriniz ve görüşçü listesi belirlemeniz dahil hakkınızın zorlaştırıldığı konularda hem yasal girişimlerde bulunabilir hem de Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne bu uygulamaların düzeltilmesi talebi ile başvurabilirsiniz.
– Görüş günü ya da görüş saatinin değiştirilmesi / 60 günlük süreyi kaçırmanız hali gibi hapishane idaresinin doğrudan karar vermesinin gerekli olduğu durumlarda ve konularda öncelikle hapishane idaresine başvurmalısınız.
Üç Kişi ile Görüşme Hakkı
İnfaz Kanunu madde 83 ile sınırlandırılan “üç kişiyle görüşme” hakkına ilişkin mahpusa, kendi belirleyeceği bu üç kişilik listeyi bildirmek için 60 günlük bir süre tanınmıştır. İlk kez tutuklanmış da olsa bir hapishaneden diğerine sevkle gönderilmiş de olsa cezaevi idaresi, mutlaka kendisine yazılı olarak 60 gün içinde arkadaş görüş listesi vermesini ihtar eden (uyaran) bir tebliğ yapmalıdır. Bu tebliğ yapıldıktan sonra mahpus için 60 günlük süre işlemeye başlar.
Tebliğ edilen bu evrakta mahpusa 3 kişilik arkadaş listesi bildirme hakkı olduğunu ve listeyi 60 gün içinde cezaevi idaresine vermesi gerektiği bilgisi yer almalıdır. Böyle bir yazılı bildirim yoksa 60 günlük sürenin başladığından söz edilemez.
60 günlük süre, İnfaz Kanununda belirlenen bir süre değildir. Yasa, bu konuda hiçbir düzenleme yapmamış ve kısıtlama da getirmemiştir. Düzenlemeyi yönetmelik yaptığından yasal bir engelden çok idari bir düzenlemeden bahsetmek gerekiyor. “Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri hakkında Yönetmeliğin” 9 maddesi idari bir düzenleme olarak 60 günlük süre sınırlamasını getirmektedir.
Eğer mahpus bu 60 günlük sürede “arkadaş görüş listesini” veremeyecekse bu durumu gerekçeleriyle birlikte hapishane idaresine yazılı olarak bildirmesi iyi olur. Arkadaş görüş listesini niçin belirleyemediğini sebepleri ile açıklayarak ne zaman bildirebileceğini de yaklaşık olarak belirtmek mahpusun yararına olacaktır. Hapishane idaresinin buna nasıl bir tepki vereceği kesin olmamakla beraber bu yazılı başvuru 60 günlük sürenin kaçırılması durumunda yapılabilecek diğer başvurular için delil teşkil edebilir.
Eğer mahpus 60 günlük süreyi kaçırırsa hapishane idaresine haklı bir gerekçe göstererek gecikmenin mahpusun kusurundan kaynaklanmadığını göstermelidir. Gecikme pek çok sebebe dayanabilir; aile ile ya da arkadaş listesine yazacağı kişiler ile haberleşemediği için olabilir ya da tutulduğu kente hangi akraba ya da arkadaşlarının gelip gelemeyeceğini, 60 gün içinde öğrenemeyebilir. Arkadaş görüş listesindeki kişilerin değiştirilmesi de yasalarca sınırlandığından mahpusun listeye yazacağı kişileri belirlemek önemli bir husus haline geliyor.
Hapishane idaresi, mahpusun bu talebini kabul etmezse İnfaz Hakimliğine şikayet yoluyla başvuruda bulunması gerekiyor. Burada da mahpus haklı sebeplerini ve varsa delillerini infaz hakimliğine yazmalıdır. Mahpus hakimlikten bu konuda talebini gerekçelendirecek belge ve delillerin toplanmasını isteyebilir. Bu karara karşı da mahpusun Ağır Ceza mahkemesine itiraz hakkı bulunmaktadır.
Yargıtay’ın ve Anayasa Mahkemesi (AYM), “3 kişiyle görüşme hakkı” ile ilgili verdiği kararlarda “haklı sebep” kavramı üzerinde duruyor. Yani her iki mahkeme de somut olaydaki koşulların incelenmesini istiyor. 60 günlük sürenin kaçırılmış olmasının tek başına “arkadaş görüşünü” engellemeye yeterli olmayacağına ve infaz hakimliğinin somut olayı yani mahpusun koşullarını ve ileri sürdüğü gerekçeleri inceleyerek lehe ya da aleyhe karar vermesi gerektiğini belirtiyor. Yargıtay ya da AYM, 83. maddenin nasıl yorumlanması gerektiğini belirlemiyor, somut olayı incelendikten sonra 83. maddeyi olaya uygularken olumlu ya da olumsuz bir karara varılmasını istiyor. Bu da mahpus açısından haklı bir mazerete dayanmak koşulu ile 60 günlük süreyi kaçırsa dahi mahkemeye başvurarak görüş hakkını geri alabileceği anlamına geliyor.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi verdiği bir kararda (2015/165E, 2015/6316K, Tarih: 27.10.2015)
“… Bu ziyaretçiler ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim değişikliği gibi zorunlu haller dışında değiştirilemez.” hükmü birlikte değerlendirildiğinden 60 günlük süre içinde üç kişilik ziyaretçi ismi bildirmeyen hükümlünün bir yıl gibi uzunca bir zaman ziyaretine gelinmemesinin zorunlu hal olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden verilen karara yönelik itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin 24/09/2014 tarihli ve 2014/1261 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına, 27/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Mahpusun yaptığı başvurularda kişisel olarak 60 günlük sürenin geçmesine neden olan gerekçeleri somut ve açık biçimde izah etmesi olumlu bir karar alabilmesini sağlayacaktır.
Mahpus İnfaz Hakimliği ya da Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarının kendisinin somut koşullarını değerlendirmediğini ya da mazeretlerini haksız biçimde göz ardı edildiğini düşünüyorsa ağır ceza mahkemesinin kararı mahpusa tebliğ edildikten sonra bir ay içerisinde AYM’ye başvurabilir. Mahpus bir aylık süreyi kaçırırsa AYM’ye başvurma hakkını kaybeder.
Ayrıca mahpus yine bu karara karşı “kanun yararına bozma” talebinde bulunabilir. İnfaz hukuku açısından özelikle haksız biçimde verilen ve birbirleriyle çelişen kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna başvuru denenebilir. Burada önemli olan nokta, bu itirazı yapan kişi açısından itirazın hukuki bir yarar sağlayacak olmasıdır. Hükme hangi sebeplerle itiraz edildiğinin yanı sıra özellikle çeliştiği kararlar varsa bunların belirtilmesi yararlı olur. Hapishane idaresinin verdiği karara hiç itiraz edilmezse bu bir idari karar olarak kaldığından, hakimlik ya da mahkeme tarafından verilmediğinden kanun yararına bozma yoluna başvurmanız mümkün olmayacaktır. Ancak infaz hakimliğine itiraz etmiş olmanız bile “kanun yararına bozma” yoluna başvurunuz için yeterli olacaktır.
Kanun yararına bozma talebi Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yapılabilir, başvuru esas ya da usul yönünden ciddi bulunursa bu karar incelenmek üzere ilgili Yargıtay Ceza Dairesine gönderilir. Yargıtay’ın vereceği karara karşı başvuruyu yapanın itiraz hakkı yoktur. Kaldı ki “kanun yararına bozma” talepleri aslında ihbar niteliği taşımaktadır, ilgili kişi haksız bir hükmü Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmektedir, bunun dışında başvuru yapana sürece dahil olma imkânı tanınmamıştır.
Bir karar yönünden hem Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hem de “kanunun yararına bozma” istenebilir. Kanun yararına bozma Yargıtay tarafından hükmün esas ve usul yönünden incelendiği bir kanun yoludur ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılırken bu karara karşı” kanun yararına bozma yoluna” da başvurulduğunun belirtilmesi yeterli olacaktır.
Üç Kişiyi Değiştirme Hakkı
Bilgi notunda da detaylı şekilde açıklandığı üzere İnfaz Kanunu madde 83 uyarınca mahpusa görüşme hakkı tanınan “yasada sayılan akrabalar dışında mahpusun belirleyeceği 3 kişi” haklı sebebin varlığı halinde değiştirilebilmektedir. Mahpusun kendisinin belirleyebildiği bu üç kişiyi hayatın olağan akışı içinde ziyaretlere gelmeyi ihmal etmesi, kişisel dostluğun bozulması, ziyaretçinin işleri vs. nedenlerle değiştirmesi gerekebilir. Bu konuda mahkemeler ne yazık ki hakkın korunması ve hayatın olağan akışında bu tür sorunların yaşanabileceğini görmek yerine güvenlik gerekçesini öne çıkararak değişiklik hakkını çok sınırlı tutmaktadır.
İnfaz Kanunu madde 83, sadece “zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere” üç kişinin değiştirilmesine imkan vermektedir. Kanunda zorunlu hallerin neler olabileceği gösterilmemiştir. Ancak Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri hakkında Yönetmelik’in 9. Maddesi ile de kimi haller sayılarak zorunlu hal kavramı için örnek sayılacak durumlar sayılmıştır. “…Bu ziyaretçiler, ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu hâller dışında değiştirilemez…” düzenlemesi bulunmaktadır. Ölüm, ağır hastalık, doğal afet, mahpusun nakli, ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak biçimde yerleşim yerini yani ikametgâh adresinin değişmesi durumunda mahpus, bu durumu ispatlamak koşuluyla arkadaş görüş listesindeki isimleri değiştirebilir.
Mahpuslar açısından yukarıda sayılan haller dışında da arkadaş görüş listelerini değiştirmelerini gerektirecek zorunlu haller olabilir. Zaten hem kanun hem de yönetmelik maddesi ayrıca “zorunlu haller” diyerek yukarıda sayılan bu haller dışında da gerçekten ciddi, ispatlanabilir durumlar söz konusu olduğunda arkadaş görüş listesinden isim değiştirme hakkını mahpusa tanır.
Kanun, açıkça “zorunlu haller” denilerek görüşe gelme koşulları kalmayan kişiler yönünde mahpusa arkadaş görüş listesini değiştirme hakkı vermekte ve zorunlu hallerin neler olabileceğini değerlendirmeyi hapishane idaresi ve infaz hakimliklerine bırakmaktadır.
Son dönemlerde daha çok ikamet değişimi gibi belgelerle ispatlanabilir olmadıkça ve yönetmelikte sayılan sebeplerden birine dayanmadıkça arkadaş ziyaret listelerinin değiştirilmesi talepleri kabul edilmiyor.
Ancak Anayasa Mahkemesi (AYM), bu konuda yapılan bir başvuruda (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § …) yerel mahkemeler için de bağlayıcı olan bir karar verdi:
“5275 sayılı Kanun’un 83., 114. ve 116. maddelerinde hükümlü ve tutukluların eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile yasal temsilcileri tarafından haftada bir kez ziyaret edilebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca yasal temsilcisi, eşi ve maddede sayılan yakınları dışında kendisinin belirleyeceği ve zorunlu hâller dışında bir daha değiştiremeyeceği üç kişi tarafından ziyaret edilme hakkı da tanınmıştır. Hükümlü ve tutuklulara üç kişilik ziyaretçi isim listesinde zorunlu hâllerde değişiklik yapabilme olanağı verilmiş, zorunlu hâllerin neler olduğu konusu uygulamaya bırakılarak bu konuda esneklik sağlanmıştır. “Zorunlu hâller” Ziyaret Yönetmeliği’nde “ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi” denmek suretiyle sınırlı sayıda değil, örnekleme yoluyla belirtilmiştir. Dolayısıyla uygulamada, bu belirtilen hâller dışında da zorunlu hâller kapsamında nitelendirilebilecek durumlarla karşılaşılması mümkün olup bunun takdiri kamu makamlarına bırakılmıştır.”
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi 3 Kişilik görüşme hakkı ile ilgili verdiği kararlarda “haklı sebep” kavramı üzerinde duruyor. Yani her iki mahkeme de somut olaydaki koşulların incelenmesini istiyor. 60 günlük sürenin kaçırılmış olmasının tek başına “arkadaş görüşünü” engellemeye yeterli olmayacağına ve infaz hakimliğinin somut olayı yani mahpusun koşullarını ve ileri sürdüğü gerekçeleri inceleyerek lehe ya da aleyhe karar vermesi gerektiğini belirtiyor. Burada dikkat edilmesi gereken husus Yargıtay ya da AYM somut olayı incelendikten sonra 83. maddesini olaya uygulayıp olumlu ya da olumsuz bir karara varılmasını istiyor. Hapishane idaresinin mahpusların dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde uygun destek ve yardım sağlama sorumluluğunu da gözeterek her somut olaya uygun adil ve gerekçeli bir karara varılması gerektiği sonucuna varıyor.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Dökümanı indirmek için tıklayın
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 403. maddesinde vasiliğin tanımı yapılmaktadır.
Vasi ve Kayyım
Madde (403)- Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.
…
Mahpuslar ancak cezaları kesinleştikten sonra yani hükümlü olduklarında vesayet altına alınabilirler. Şu an hala Medeni Kanun’un 407. maddesi gereğince gereği bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezasına mahkûm olan her kişiye vasi tayin edilmesi zorunludur. Vasi tayini açısından işlenen suçun taksirle ya da kasıtla işlenmesinin bir önemi bulunmamaktadır.
Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza
Madde 407 – Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır.
Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.”
***Hapis cezasının dışında disiplin hapsi, tazyik hapsi, zorlama hapsi gibi hapis cezalarının ve adli para cezalarının ödenmemesi üzerine hapse çevrilmesi üzerine toplam süresi 1 yılı geçse de, mahpus hakkında vasi atama işlemi yapılamayacaktır.
Hapishane idaresi resen gerekli yasal girişimleri yapmakla yükümlüdür ve mahpusa kimi vasi olarak atamak istediğini sorarak bu işlemi başlatmak zorundadır.
Vasi, mahpusun son yerleşim yeri, eğer bu belli değilse nüfusa kayıtlı olduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesince atanır. Hapishane idaresi, mahpusun kimin kendisine vasi olarak atanmasını istediği bilgisine de yer vererek vasi atanması için ilgili sulh hukuk mahkemesine bildirimde bulunmak zorundadır.
Sulh hukuk mahkemesi; mahpusun bizzat kendisinin belirlediği ya da anne-babasının gösterdiği kimseyi, mahpusun eşine veya yakın hısımlarından birine öncelik vererek vasi olarak atar.
Kural olarak reşit olmayan kimseler halihazırda velayet altındadır. Velayet altındaki bir kimseye vasi atanmasına gerek yoktur. Mahpusun ceza infaz kurumunda 18 yaşını tamamlaması ve bakiye hapis cezasının 1 yıl veya daha uzun süreli olması halinde vasi atama işlemi yapılabilecektir.
Atanacak vasinin belli koşulları taşıması gerekmektedir, yerleşim yerinin yakın olması, mahpus ile ilişkilerinin iyi olması, aralarında menfaat çatışmaları ve düşmanlık bulunmaması, yasal engellerinin olmaması gibi hususlara dikkat edilir.
Ayrıca vasi atama sürecinde Sulh Hukuk Mahkemesi kendiliğinden mahpus hakkında; yerleşim yerindeki bankalara, tapu müdürlüğü, belediye ve vergi dairesine yazılar yazarak malvarlığına ilişkin araştırma yapacak, yine mahpusun yerleşim yerinin bağlı olduğu emniyet müdürlüğüne yazı yazarak hükümlü ile vasi adayı arasında menfaat çatışması, husumet, düşmanlık bulunup bulunmadığına ilişkin araştırma yaparak önce bu araştırmanın sonuçlarını bekleyecektir. Bu yazıların cevaplarını dosyaya aldıktan sonra vasi adayının da görüşünü sorarak karar verecektir. Vasi adayına duruşmaya katılmaması veya geçerli bir mazeret sunmaması durumunda vasi olarak atanmasına karar verileceği ihtarını içeren bir tebligat yapılmışsa vasinin görüşünü sormadan da tebliğ ettiği kişiyi vasi olarak atayabilir.
Mahpus, vasi olarak atanmasını istediği bir isim bildirmemişse veya bildirdiği kişinin vasiliğe engel hali varsa anne-baba, eş, akraba gibi yakını olan kişilerden biri yoksa mahkemenin resen, kendiliğinden belirleyeceği bir kişi vasi olarak atanır.
Vasi, mahpus adına eğer varsa mali işlerini yürütmek, mahpusa avukat tutmak, hapishanede ziyaretine gitmek, belli durumlarda haklarını korumak üzere başvuru yapmak gibi önemli yetkilere sahiptir. Vasi atamaları ve vasinin değiştirilmesi, yasal olarak belli prosedürlere tabidir ve kolay bir işlem de değildir bu yüzden mahpusun, vasisini mümkün olduğunca kendisinin belirlemesini öneririz.
Mahpusun vasi kararı ve bu kararı veren mahkemeye ilişkin bilgiler hapishane idaresinde bulunmak zorundadır, eğer mahpus vasisinin kim olduğunu ve hangi mahkemeden tarafına vasi atandığını öğrenmek istiyorsa hapishane idaresine yazılı olarak başvurarak bu bilgileri edinebilir. Henüz mahpusa bir vasi atanmamışsa mahpus yine vasi atanması için bizzat yazılı başvuru yapabilir.
Mahpusun kimin vasisi olarak atanmasını istediğini, vasi atama kararı verilene kadar mahkemeye bildirme hakkı bulunmaktadır; eğer henüz karar verilmemiş ve mahpusun vesayet davası devam ediyorsa her zaman hapishane idaresi aracılığıyla ya da doğrudan mahkemeye kimin vasi olarak atanmasını istediğini veya daha önce vasi atanmasını istediği kişiyi değiştirme talebini iletebilir.
Vesayet kararı, sadece kişinin hükümlü olması gerekçesiyle verildiğinden, vasi Medeni Kanun’un 450 maddesi gereği belli işlemleri yaparken mahpusun görüşünü almakla yükümlüdür;
Vesayet Altındaki Kişinin Görüşünün Alınması
Madde 450 – (1) “Vesayet altındaki kişi görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahipse, vasi önemli işlerde karar vermeden önce olanak ölçüsünde, onun görüşünü almakla yükümlüdür…”
Medeni Kanun’un düzenlemesi mahpuslar hakkında verilen vesayet kararlarını da kapsar. Örneğin mahpusun vasisi mahpusa bir avukat atayacaksa mahpusun avukatı seçme hakkına saygı göstermek zorundadır veya malvarlığına ilişkin bir işlem yapacaksa sadece sulh hukuk mahkemesinden izin almakla yetinemez, mahpusun da görüşünü almakla yükümlü kılınmıştır.
Vasi, hiçbir biçimde vasi atandığı kişinin borçlarında sorumlu değildir, sadece mahpusun idare edilmesi gereken malvarlığı ve diğer mali nitelikte işleri varsa bunları hakkaniyete uygun biçimde yerine getirmekle yükümlüdür. Vasi açıkça haksız ve kötü niyetli biçimde vesayeti altındaki kişiye mali bir zarar verir ya da manevi bir baskı uygularsa bu fillerinden dolayı sorumlu tutulacaktır.
Vasilerin atanmasından Sulh Hukuk Mahkemeleri sorumludur, mahpusun son ikametgahının bulunduğu veya nüfusa kayıtlı olduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesi vasinin değiştirilmesi dahil tüm vesayet işlerini yürütmek ve denetlemekle yükümlüdür.
Vasiler kural olarak iki yıl için atanır, sulh hukuk mahkemesi süreyi her seferinde iki şer yıl olmak üzere uzatabilir. Dört yıldan sonra vasinin vasilik görevinden kaçınma hakkı vardır. Eğer bu hakkı kullanmak istemezse tekrar vasi atanabilir.
Vasi kanunda sayılan bazı işlemleri yapabilmek için vesayet makamından izin almak zorundadır.
Vasinin İşlemler için İzin Alması
1.Vesayet makamından
Madde 462- Aşağıdaki hâllerde vesayet makamının izni gereklidir:
- Taşınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde başka bir aynî hak kurulması,
- Olağan yönetim ve işletme ihtiyaçları dışında kalan taşınır veya diğer hak ve değerlerin alımı, satımı, devri ve rehnedilmesi,
- Olağan yönetim sınırlarını aşan yapı işleri,
- Ödünç verme ve alma,
- Kambiyo taahhüdü altına girme,
- Bir yıl veya daha uzun süreli ürün ve üç yıl veya daha uzun süreli taşınmaz kirası sözleşmeleri yapılması,
- Vesayet altındaki kişinin bir sanat veya meslekle uğraşması,
- Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,
- Mal rejimi sözleşmeleri, mirasın paylaştırılması ve miras payının devri sözleşmeleri yapılması,
- Borç ödemeden aciz beyanı,
- Vesayet altındaki kişi hakkında hayat sigortası yapılması,
- Çıraklık sözleşmesi yapılması,
- Vesayet altındaki kişinin bir eğitim, bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,
- Vesayet altındaki kişinin yerleşim yerinin değiştirilmesi.
Medeni Kanun’un 463. maddesi uyarınca bazı durumlarda kanunen vasi vesayet makamının izninden sonra denetim makamının iznini alması da gereklidir.
2.Denetim makamından
Madde 463- Aşağıdaki hallerde vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izni gereklidir: Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi,
- Vesayet altındaki kişinin evlat edinmesi veya evlat edinilmesi,
- Vesayet altındaki kişinin vatandaşlığa girmesi veya çıkması,
- Bir işletmenin devralınması veya tasfiyesi, kişisel sorumluluğu gerektiren bir ortaklığa girilmesi veya önemli bir sermaye ile bir şirkete ortak olunması
- Ömür boyu aylık veya gelir bağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılması,
- Mirasın kabulü̈, reddi veya miras sözleşmesi yapılması
- Küçüğün ergin kılınması,
- Vesayet altındaki kişi ile vasi arasında sözleşme yapılması.
Vasinin Görevden Alınması
Mahpusun vasisinin gereği gibi kendisini temsil etmediğini düşünüyorsa vasinin değiştirilme gerekçesini de mutlaka belirterek bulunduğu hapishane idaresi aracılığıyla ya da doğrudan bir dilekçeyle vasilik kararı veren sulh hukuk mahkemesine göndermelidir. Eğer mahpus vasisi olmasını istediği biri varsa bunu da dilekçesinde belirtmelidir. Mahkemeye sunmak istediği deliller varsa bunları da toplamasını mutlaka talep ederek vasi değiştirme talebini iletmelidir. Örneğin mahpusun vasisi çok uzak bir yere taşınmış olabilir ya da yaşlandığı için artık vasilik görevlerini gereği gibi yerine getiremiyor olabilir.
Mahpusun vesayet ile ilgili tüm talepleri ilk vesayet kararında belirtilen esas ve karar numarası üzerinden işleme konulacaktır, mahpusun başvurularını dosya bilgilerini ekleyerek yapması işlemleri hızlandıracaktır.
Sulh Hukuk Mahkemesi mahpusun talebi hakkında gerekli incelemeleri yaparak bir karar verecektir. Medeni Kanun’un 483. maddesi bu hususu düzenlemektedir.
Görevden Alınma
1.Sebepleri
Madde 483 (1) “Vasi, görevini ağır surette savsaklar, yetkilerini kötüye kullanır veya güveni sarsıcı davranışlarda bulunur ya da borç ödemede acze düşerse, vesayet makamı tarafından görevden alınır.”
Sadece vesayet altındaki kişinin başvurusu değil hangi biçimde olursa olsun vasilik görevini gereği gibi yerine getirmediğini öğrendiğinde sulh hukuk mahkemesi kendiliğinden de vasinin görevini sonlandırarak yeni bir vasi ataması yapabilir.
Mahpusun vasisinin kötü niyetli olarak kimi işlemler yaptığını ya da yapacağını düşünüyorsa bu durumda mahkemeye derhal hangi işlemin yapıldığı ve nasıl bir zarara uğradığı bilgisini vererek işlemin durdurulmasını isteyebilir. Bu durumda mahkeme önce vasinin yaptığı işlemi inceleyerek gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Örneğin mahpusun eşi vasi olarak atandı ve mahpus boşanmayı düşünüyorsa bu durumda önce mahkemeye bu bilgiyi vererek vesayet kararını ortadan kaldırmak mahpusun yararına olacaktır. Bu durumda mahpusun mahkemeye boşanmayı düşündüğünü için vasisinin kendisi hakkında işlem yapmasının engellenmesini ve mahpusa boşanma için vekil atanmasının sağlanmasını istemelidir.
Mahpuslar açısından vesayet hapsedilme halinin sona ermesiyle ortadan kalkar.
Hükümlülerde:
Madde 471 (1) “Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis hâlinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar”.
Koşullu salıverilme ile birlikte kişi artık vesayet altında değildir ancak yasa, denetimli serbestlik tedbirini öngörmediğinden bu konuda uygulamada sorunlar yaşanmaktadır çünkü denetimli serbestlik uygulaması sırasında cezanın infazının devam ettiği kabul edilmektedir.
Vesayete ilişkin sulh hukuk mahkemesinin verdiği kararlara itiraz etmek istiyorsanız bu kararları denetleyecek mercii, asliye hukuk mahkemeleridir. Mahpuslar itirazlarını vesayet kararı veren Sulh Hukuk Mahkemesinin bulunduğu yerdeki ilgili Asliye Hukuk Mahkemesine 10 gün içerisinde yapabilir.
Uygulamada en sık rastlanan hususlardan biri ise mahpusun vasi yerine kendisine tebligat yapılmasıdır. Bu durumda tebligat kanunu uyarınca usulsüz tebligat hükümleri geçerlidir. İlam mahkemesinden usulüne uygun olarak vasiye tebligat yapılması talep edilmelidir.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 22/3/2023 tarihli ve E: 2022/105, K: 2023/54 sayılı Kararı ile medeni kanunun 471. Maddesinin 1 ve 2. Fıkrasını iptal etmiştir. Bu Kararın Resmî Gazete ’de yayımlanmasından başlayarak 9 ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. (Karar 23.06.2024 tarihinde resmî gazetede yayınlanmıştır.)
24.03.2024 tarihinden itibaren hükümlü mahpuslar açısından bir vasi ataması yapılmayacaktır. Bu tarihten sonra hükümlüler de aynı tutuklular gibi resmi makamlar önünde kendilerini temsil edebileceklerdir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Hapishanelerde tutulan mahpusların radyo ve televizyon kanallarından ve internet olanaklarından yararlanma hakkı 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 67. maddesinde düzenlenmiştir. Çerçevesi kanunla belirlenen televizyon/radyo hakkına erişim Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’in 75. maddesinde düzenlenmiştir. Ulusal mevzuatın yanı sıra mahpusların radyo ve televizyona erişim hakkı bakanlar komitesi tarafından yayınlanan Avrupa Cezaevi Kuralları ve Nelson Mandela kurallarınca da mahpuslara tanınmış bir haktır.
Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı
Madde 67-(1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(3) Kapalı ve açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet Bakanlığının uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın ceza infaz kurumuna alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.
Kanunla çerçevesi belirtilen bu hak Televizyon/Radyo hakkına erişim Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’in 75. maddesinde düzenlenmiştir.
Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı
Madde 75- (1) Hükümlü̈, kurumlarda merkezi yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezi yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü̈ adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(3) Kapalı ve açık kurumlar ile çocuk eğitimevlerinde ancak eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç̧ ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü̈, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak Bakanlığın uygun görmesi halinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın kuruma alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, idare ve gözlem kurulu kararı ile tehlikeli hükümlü̈ oldukları saptananlar veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.
(5) İşlediği suçun nitelik ve işleniş̧ biçimi göz önüne alındığında, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan, kurumdaki tutum ve davranışlarıyla, suç̧ işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütün yöneticiliğini yapmaya devam eden, bu konuda herhangi bir yöntemle, kurum içi veya dışındaki kişilere talimat veya mesaj veren hükümlülerin, idare ve gözlem kurulu kararıyla televizyon yayınlarını izlemesine ve bilgisayar ile internetten yararlanmasına izin verilmez.
Birleşmiş Milletler Hükümlülerin İyileştirilmesi İçin Asgari Standart Kurallarının (Nelson Mandela Kuralları) 63. Kuralında bu husus düzenlenmiştir:
Kural 63 -Mahpusların gazete, dergi veya kurumların özel yayınlarını okumaları, radyo dinlemeleri, konferansları veya kurum idaresinin çıkardığı veya denetlediği benzeri araçları izlemeleri sağlanarak, önemli haberler hakkında düzenli olarak bilgi sahibi olmaları sağlanır.
Avrupa Cezaevi Kuralları’nın “Dış Dünya İle İletişim” başlıklı 24. maddesinde ise mahpusların radyoya erişim hakkı tanımlanmıştır
24.10 Belirli bir dava kapsamında, adlî bir merci tarafından, belirli bir süre için konulan özel bir yasaklama olmadıkça mahpusların gazete, dergi ve diğer yayınları okumalarına ve bunlara abone olmalarına, radyo ve televizyon yayınlarından yararlanmalarına ve böylece toplum hayatındaki gelişmeler konusunda düzenli olarak bilgi edinmelerine izin verilmelidir.
Mahpusun radyo ve televizyon yayınlarından yararlanma hakkını kullanabilmesi için öncelikle bir radyo veya televizyona sahip olması gerekir.
Merkezi yayın sistemi bulunmayan hapishanelerde, hapishane idaresi -teknik önlemlerle bazı yayınları sınırlayıp- bağımsız anten kullanarak mahpusların radyo ve televizyon kanallarına ulaşmasını sağlamakla yükümlüdür.
Her mahpusun kulaklıkla dinleyebileceği ve sadece FM kanalını çekmeye ayarlanmış pille çalışan el radyosu edinme hakkı bulunmaktadır.
Mahpuslar elektronik aletleri ücretini ödeyerek hapishanenin kantininden satın almak zorundadır.
Mahpuslar televizyon alamayacak durumdaysa öncelikle hapishane idaresinden hibe edilen veya tahliye olan mahpusların bıraktığı televizyonlardan birinin tarafına verilmesini talep edebilir.
İnternet, Adalet Bakanlığı’nın uygun görmesi halinde hapishane idaresinin kontrolünde ve sınırlı olarak eğitim ve öğretim amaçlı kullanılabilir. Bu hak TMK kapsamında hükümlü olan mahpuslara kısıtlanabilir fakat bu kısıtlılık kararına karşı da şikâyet yoluyla İnfaz Hakimliği’ne başvuru yapılabilir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Süreli ve süresiz yayınların kapsamına kitaplar, dergi ve gazete gibi yayınlar, kurum ve sivil toplum örgütlerinin broşürleri, eğer mahpus eğitimine devam ediyor veya araştırma yapıyorsa ders kitapları, ders notları, bilimsel makaleler girer.
Süresiz yayın daha çok kitap olarak algılanmaktadır ancak bilimsel makaleler ve sempozyum derlemeleri, yine sivil toplum örgütleri tarafından basılan tüm materyaller süresiz yayın kategorisine girer. Süresiz bir eser ile ilgili olarak Kültür Bakanlığı ile basın savcılığı olarak adli teşkilat içinde yer alan birimler yoluyla genel bir denetim yapılmaktadır. Bu nedenle kitap dışındaki süresiz yayın, özellikle “ISBN” numarası taşıyan her şey, devlet tarafından zaten denetlenmiş olmaktadır.
Süreli yayınlar ise belli periyotlarla yayınlanan gazete, dergi vb. nitelikteki yayınlardan oluşmaktadır. Süresiz yayınlar da yine benzer biçimde (ve her basılan dergi ya da gazete nüshası tek tek) denetime tabi tutulmakta ve eğer gerek görülürse haklarında yasaklama ve toplatma kararı verilmektedir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerini İnfazı Hakkında Kanun’u (İleride ‘İnfaz Kanunu’ olarak anılacaktır.) bu konuyu hükümlünün hakları başlığı altında düzenlemektedir. Yani süreli ve süresiz yayınlardan faydalanmak, mahpusun kanundan kaynaklanan haklarından birini oluşturmaktadır ve tüm hapishane idareleri tarafından uygulanmak durumundadır.
Bu hak, İnfaz Kanunu’nun 62. maddesinde düzenlenmektedir:
Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı
Madde 62- (1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.
(2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.
(3) (Değişik:14/4/2020-7242/32 md.) Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.
(4) (Ek:14/4/2020-7242/32 md.) Basın İlân Kurumu aracılığıyla resmî ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler, ceza infaz kurumuna kabul edilmez. Ancak ilan ve reklamın geçici süreyle kesilmesi hâli, bu hükmün dışındadır. Yabancı dilde yayımlanmış gazete ve dergilerin ceza infaz kurumuna kabul edilmesinde Adalet Bakanlığı yetkilidir.
İnfaz Kanunu madde 62, hapishane idaresini genel bir sansür kurulu ya da denetim mekanizması olarak görmemiştir. Sadece kurum güvenliğini tehlikeye düşürmek veya müstehcen nitelik taşıyan yayınları engelleme yetkisi tanımaktadır.
Bu hususta değerlendirmeye yetkili Cezaevi eğitim kuruludur. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin 31. maddesinin (ğ) fıkrasında düzenlenmiştir.
Eğitim kurulunun görev ve yetkileri
…
ğ) (Değişik:RG-12/11/2021-31657-CK-4773/13 md.) Kuruma gelen her türlü yayının, kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan nitelikte olup olmadığına karar vermek.
…
Hapishane idaresinin denetimine tabii olmakla birlikte mahpusun süreli ve süresiz yayınlardan yararlanma hakkı, hakkın özünü zedeleyecek biçimde kısıtlanamaz.
AYM tarafından verilen 27.03.2019 tarihinde 2016/12936 başvuru numaralı Recep Bekik ve Diğerleri kararında hapishanede mahpuslara süreli yayınların teslim edilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair karar vermiştir. Mahkeme süreli yayınların mahpuslara verilmemesi gerekçesi olarak infaz kanunu’nun 3. ve 62. maddelerinde öngörülen koşulları sağlayıp sağlamadığı yönünden bir denetime tabi tutması gerektiğini belirtmiştir. İlgili karardan belli bölümler aşağıya alıntılanmıştır.
- Tutuklu ve hükümlüler, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri,B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda tutuklu ve hükümlülerin ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5),B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
- Tutuklu ve hükümlülerin süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi de bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün koruması altındadır (Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43; Hüseyin Sürensoy, B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; İbrahim Bilmez, B. No: 2013/434, 26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6), § 34).
- Bu bağlamda ceza infaz kurumlarında tutuklu ya da hükümlü olarak bulunan başvuruculara gönderilen süreli yayın şeklindeki yazılı dokümanların onlara verilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğüne, dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmiştir.
Mahpusun yayınlara fiziki olarak erişimini engelleyen uygulamalar da hakkın ihlali anlamına gelecektir; örneğin hapishaneye dışarıdan kitap gönderilmesini yasaklamak ya da görüşçülerin mahpusa diğer eşyalarla birlikte kitap vs. getirmesine izin verilmemesi gibi kısıtlayıcı yöntemler de hakkın kullanımını imkânsız hale getirebilmektedir.
İnfaz Kanununun düzenlemesindeki en temel nokta, bu materyalin bedelinin mahpus tarafından karşılanması zorunluluğudur. Öte yandan ilk ve orta öğretim harcı, bu öğrenim dönemi için var olan kitaplar gibi giderler mahpuslar açısından tamamen ücretsizdir ve isteyen her mahpusa bu hak tanınmak zorundadır.
Mahpus eğer eğitim alıyorsa, eğitim materyali hapishane idaresi tarafından denetlenemez, doğrudan mahpusa iletilmelidir.
Mahpus infaz kanunu madde 62 kapsamına giren ya da benzer nitelikte bir materyale ihtiyaç duyduğu takdirde bunu bir talep olarak hapishane idaresine iletmelidir. Talebin reddedilmesi halinde mahpus hapishane idaresinin uygulamasına ilişkin kimi bilgileri edinmiş olur ve daha önemlisi bunu infaz hakimliğine ve devamındaki kanun yollarına ulaşarak ilgili materyale ulaşabilir.
Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu 06/10/2015 tarihli 2013/749 başvuru numaralı HÜSEYİN SÜRENSOY kararında ifade özgürlüğü ile ilgili değerlendirmelerde bulunmuştur. Bu bölümler bir örnek olarak aşağıya alıntılanmıştır.
“42. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
43. (Avrupa İnsan Hakları) Sözleşme’nin 10. maddesi şöyledir:
“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”
44. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65; Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), No: 74025/01, 6/10/2005, § 69). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de (Yankov/Bulgaristan, B. No: 39084/97, 11/12/2003; T./Birleşik Krallık, B. No: 8231/78, 12/10/1983) Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır. Hükümlü ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi hususu da bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün norm alanı kapsamında kalmaktadır.
45. Öte yandan cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik yapılacak herhangi bir sınırlandırma makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72., 23/3/1983, §§ 99-105).
46. AİHM’e göre ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun vazgeçilmez temel taşlarından olup toplumun ilerlemesinin ve bireylerin gelişmesinin öncelikli şartlarından biridir. Mahkeme, bu bağlamda ifade özgürlüğünün; sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen “bilgi” ve “düşünceler” için değil, aynı zamanda devlet veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şok eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu ve demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülüğün bunu gerektirdiğini ifade etmiştir (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 24/9/1976, § 49).””
Eğitim ve öğretime devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tabi tutulamaz. Buna fotokopi edilmiş ders notları, yardımcı kitaplar gibi eğitim için ihtiyaç duyulan bütün materyaller dahildir.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e Başvuru
Mahpuslar haklarının ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi ya da AİHM’e başvuruda bulunmak istiyorsa:
- Öncelikle yasal prosedürleri yerine getirmeli; mutlaka İnfaz Hakimliğine ‘disiplin kurulunun kararının tebliğinden’ sonra on beş gün içinde başvurmalıdır.
- İnfaz Hakimliğinin kararına karşı kararın tebliğinden sonra en geç yedi gün içinde Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmelidir.
- Ağır Ceza Mahkemesinin kararının mahpusa tebliğinden itibaren bir ay içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabilir.
- AİHM’e bireysel başvuru yapabilmek ancak Anayasa Mahkemesine başvuru yapmak ve bu başvurunun mahpusun aleyhine sonuçlanması halinde mümkün olabilmektedir.
- AİHM, Anayasa Mahkemesini tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul etmektedir.
- AİHM başvuru süresi 4 aydır. Bu süreyi AİHM, başvurunun kendisine ulaştığı tarihi esas alarak belirlediğinden on beş gün gibi bir süreyi başvurunun yerine ulaşması için gereken süre olduğunu göz önünde bulundurulmalıdır.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Mahpuslar yaşadığını hak ihlallerine ilişkin suç duyurusunda bulunma hakkına sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kişilere karşı etkili bir başvuru yolu açılmak zorundadır.
MADDE (13)
“Bu sözleşme ’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.”
Mahpuslar, aile bireyleri ve avukatları suç duyurusunda bulunarak mahpusların haklarını ihlal eden, yasaların mahpuslara tanıdığı hakları kullanılamaz hale getiren veya yasanın kendisine tanıdığı yetkileri aşarak keyfi ve haksız biçimde mahpusa karşı kullanan kişiler hakkında gerekli incelemelerin yapılmasını ve bunun için kamu davası açılmasını talep edebilirler.
Suç duyurusunda bulunurken Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak başvurulması yeterlidir. Bunun dışında herhangi bir harç vb. ödeme yapmak zorunluluğu yoktur.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen bu hak, vatandaş olsun olmasın her bireye tanınmıştır, yabancı mahpuslar da suç duyurusunda bulunabilir.
Suç duyurusu mahpusların haklarını ihlal eden herkese karşı başvurabileceği bir yöntemdir, devlet memuru olan hapishane idaresindeki bir görevli, mahpusun haklarını ihlal eden bir diğer mahpus, bir jandarma ya da hapishane dışında biri her kim olursa aleyhine suç duyurusunda bulunulabilir.
Suç duyurusunda bulunurken eğer şikayetçi olmak istenen kişi ya da kişiler biliniyorsa şüpheli olarak belirtilmelidir. Eğer açık kimlikleri bilinmiyorsa savcılığın onları bulabilmesini sağlayacak olay yeri, saat, görevi gibi bilgilerin paylaşılması iyi olacaktır. Mahpusun hakkının ihlal edilmiş olması, suç duyurusunda bulunmak için yeterli bir sebeptir. 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 160 kapsamında suçun işlendiğini öğrendiği an Cumhuriyet Savcısı derhal harekete geçmelidir.
Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi
(1) “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”
Suç duyurusunda bulunurken olaya ilişkin bilgilerin mümkün olduğunca açık ve maddeler halinde belirtilmeli, uğranan zararı mutlaka tanımlanmalı, olaya ilişkin dinlenilmesi istenen tanıklar varsa bunlar belirtilmelidir. Şüpheliler gibi tanıkların da isimleri biliniyorsa yazılabilir; eğer bilinmiyorsa şüphelilerde olduğu gibi savcılığın onlara ulaşabileceği bilgiler ayrıntılı paylaşılmalıdır. Elinizde bu olaya ilişkin belge, rapor vs. varsa eklemeli ve en önemlisi toplanması istenen deliller de suç duyurusunda belirtilmelidir. Savcılık, bu delilleri başvuran adına toplayıp incelemekle yükümlüdür.
Cumhuriyet savcılığı yaptığı bu incelemeden sonra yapılan suç duyurusuna ilişkin olarak “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verirse bu kararı müşteki sıfatıyla mahpusa da tebliğ etmek zorundadır ve bu kararda savcılığın yaptığı incelemeye dair bilgiler ve kamu davası açılmamasının gerekçeleri yer almak zorundadır. Uygulamada “kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar” ya çok geç tebliğ edilmekte ya da bazen tebliğ edilmemektedir. Eğer suç duyurusuna cevap alınamıyorsa başvuru yapılan cumhuriyet savcılığından soruşturmanın hangi aşamada olduğunu yazılı olarak sorabilir veya soruşturma sonucunun tarafınıza tebliği istenebilir.
EK KYOK KARARI
Savcılık aynı dosya kapsamında birden çok suç ile ilgili soruşturma yürütebilir. Dava açmak için yeterli delil bulunan suçlarla ilgili şüpheli kişi hakkında iddianame düzenleyerek kamu davası açar. Kamu davası açmak için yeterli delil bulunmayan suçlarla ilgili de “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” verilir. Ek KYOK kararı da KYOK kararı ile aynı itiraz usulü ve süreye tabidir.
Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı mahpusun Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunmaktadır. AYM’ye bireysel başvuru yapmak için başvuru yollarını tüketmiş olmak gerekmektedir ve itiraz edilmeyen suç duyurularına karşı AYM’ye bireysel başvuru yapılamamaktadır.
İtiraz merci soruşturmanın gerekli titizlikte ve özenle yapıldığını iyi değerlendirmelidir. Yargıtay 18. Ceza Dairesi vermiş olduğu 2017/2172 numaralı kararda itiraz merci tarafından soruşturmanın eksik olduğunu gözeterek itirazın kabulüne karar vermesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, suçtan zarar gören, müşteki ve önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilmelidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda; itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilmek zorundadır. Kararın kişiye tebliğinden itibaren on beş gün içinde itiraz hakkını kullanması gerekir. Ek takipsizlik kararı da aynı itiraz usulü ve süresine tabidir. Bu husus 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173/1 Maddesinde düzenlenmektedir:
Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz
(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.
(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.
(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.
(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.
(6) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/11 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/10 md.) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.
Kişiye tebliğ edilen kovuşturmaya yer olmadığı kararının “karar” bölümünde hangi sulh ceza mahkemesine itiraz edebileceği belirtilmek zorundadır, kişi doğrudan sulh ceza hakimliğine itiraz edebilir. Eğer emin olamıyorsa ilgili sulh ceza hakimliğine gönderilmek üzere itirazını savcılığa da gönderebilir.
İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller ile savcılığın kararındaki eksikliklere yer verilmesi iyi olacaktır. Sulh ceza hakimliği kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; bu durumda mahpusu yapılan giderlere mahkûm edebilir (bu giderler yapılan araştırmalara göre tebligat giderleri, bilirkişi inceleme masrafları vb. olabilir) ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, sulh ceza hakimliğinin kararını mahpusa ve şüpheliye bildirir. Bu tebliğden itibaren mahpus bir ay içinde isterse AYM’ye bireysel başvuruda bulunabilir.
Sulh ceza hâkimliği, itiraz gerekçelerinden veya soruşturma dosyasından anlaşılan nedenlerle itirazın haklı olduğu kanaatine varırsa, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı kaldırır. Bu halde, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye vermek zorundadır.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda sosyal adaleti pekiştirmek ve adil bir gelir dağılımı sağlamak amacıyla yoksul veya mağdur vatandaşlar ile ailelerine, gerektiğinde her ne suretle olursa olsun Türkiye’ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım yapılacağı belirtilmektedir. 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kanunu’nun 1. maddesi bu kanunun amacını belirtmektedir:
Amaç:
Madde 1 – (Değişik: 16/6/1989-3582/1 md.)
Bu Kanunun amacı; fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun Türkiye’ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmektir.
Bu kanunun kapsamına;
-Muhtaç durumda bulunan, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmayan ve bu kuruluşlardan aylık gelir almayan vatandaşlar
-Geçici olarak küçük bir yardım veya eğitim ve öğretim imkânı sağlanması halinde topluma faydalı hale gelecek, üretken duruma geçebilecek kişiler
-Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmakla veya bu kuruluşlarca aylık veya gelir bağlanmış olmakla birlikte, Fon Kurulunca belirlenecek ölçütlere göre; hane içindeki kişi başına düşen geliri, onaltı yaşından büyükler için belirlenen aylık net asgari ücretin 1/3’ünden az olan kişilerden fakir ve muhtaç durumda bulunanlar da girmektedir.
Mahpusların sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına başvuruları 46/1 Sayılı Genç ve Yetişkin Mahpusların Eğitimi ve İyileştirilmesine İlişkin Genelge’nin Diğer İşler Başlıklı Onuncu Bölümünde “Yardım Kuruluşları” başlığı altında düzenlenmektedir. Buna göre:
B-Yardım Kuruluşları
(1) 9.12.2004 tarih ve 25665 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca, yoksul veya mağdur vatandaşlar ile ailelerine yardım yapılmaktadır.
(2) Hükümlü ve tutukluların kendileri ve/veya aileleri için sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından ceza infaz kurumları aracılığıyla aynî veya nakdî yardım talep etmeleri halinde aşağıdaki esaslara göre işlem yapılacaktır:
a) Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından yardım talebinde bulunulurken, ilgiliden ve infaz dosyasından alınacak bilgi, ikamet ettiği muhtarlıktan alınacak fakirlik il muhaberi, isim, adres belirtilecektir. Başvuru aile için yapılacaksa yardım alacak olanın hükümlü̈ veya tutuklu ile olan yakınlık derecesi de bildirilecektir.
b) Yardım hükümlü̈ veya tutuklu için isteniyorsa kurumun bulunduğu, ailesi için isteniyorsa ikamet ettikleri il veya ilçedeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı başkanlıklarına kurum müdürlükleri tarafından doğrudan başvuru yapılacaktır.
(3) Sivil toplum kuruluşları ile bağlantıların kurulması, mevcut ilişkilerin geliştirilmesi için eğitim servisi, psiko-sosyal yardım servisi görevlileri ve eğitimden sorumlu II. müdür görevlendirilecektir. Ceza infaz kurumlarında yürütülen eğitim çalışmalarının desteklenmesi ve sosyal kültürel faaliyetlerin düzenlenmesi, iş ve meslek eğitimi kurslarına katılan maddî durumu yetersiz hükümlü̈ ve tutuklulara malzeme temin edilmesi, ihtiyacı olan hükümlü̈ ve tutuklulara yardım yapılması ve yararlı görülen diğer konularda eğitim kurulu kararı alınarak sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yapılacaktır.
***E-devlet aracılığıyla vakfa başvuru yapılabilmektedir. Mahpusların e-devlet’e erişimleri olmadığı için başvuruyu yazılı olarak yapabilmektedirler.
Kurum tarafından mahpuslara ayni yardım yapılmaktadır. Mahpus ailesi adına kuruma başvurmak için mutlaka ailesinin iletişim bilgilerini ve adreslerini de başvuru dilekçesinde bildirmelidir.
Mahpuslar açısından başvuru kendisi veya vasisi tarafından yapılabilmektedir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Dilekçe hakkı, kişilere kendileri ve kamu ile ilgili istek, dilek ve şikayetlerini kamu kurumlarını sunma hakkı olarak tanımlanabilir. Dilekçe hakkı herkese eşit olarak (karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar da dahil olmak üzere) tanınmış ve Anayasanın 74. maddesi ile korunan bir haktır. Bu konuda ayrıca 3071 sayılı “Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun” bulunmaktadır. Yazılacak dilekçelerin mutlaka Türkçe olması gerekir. Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları Evrensel Bildirisi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde dilekçe hakkı ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır.
Dilekçe Hakkı
Madde 74- (1) Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 68/4 fıkrasında resmi makamlara gönderilen dilekçelerin içeriklerinin denetime tabii olmadığı düzenlenmiştir.
Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı
Madde 68-
….
(4)
Dilekçeler, resmî kurumlara yapılacak (TBMM ve yine bağlı komisyonlar dahil olmak üzere) şikâyet, başvuru gibi yazışmalardır. Dilekçe ancak kamu kurumlarına yazılabilir, bir talebin dilekçe olabilmesi için yazanın kim olduğunun belli olması, birden çok kişi olsa bile her birinin açık adı ve imzasının yer alması ve mutlaka adres bulunması gerekir.
Bu konuda dikkat edilecek hususlar;
- Mahpusun resmî kurumlara yapacağı başvurular hapishane idaresi tarafından muhatabına iletilmek durumundadır.
- Mahpusun resmî kurumlara yapacağı yazışmalarda hapishane idaresi mahpustan pul da dahil ücret talep edemez. Mahpusun başvuruyu dilekçe formatında yazmış olması yeterlidir.
- Hapishane idaresi, mahpus dilekçesinin içeriğini denetlemiyor ama bunu mahpusun posta yoluyla göndermesini istiyorsa bu da dilekçe hakkının engellenmesi anlamına gelecektir. Bu konuda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 45/1 sayılı Genelgesi’nin “Diğer İşlemler” başlıklı bölümünün 4 ve 5 inci paragraflarına bakılmalıdır.
“(4) Hükümlü ve tutukluların, infaz hakimlikleri ile yetkili ve resmî kurumlara yaptıkları başvurularla ilgili dilekçeler, vakit geçirilmeksizin ve ivedilikle ilgili makamlara gönderilecektir.”
“(5) Hükümlü ve tutuklular tarafından Cumhuriyet başsavcılığı aracılığıyla resmî makam ve kişilere gönderilecek dilekçelerden posta ücreti alınmayacaktır. Ancak; bu dilekçeleri doğrudan göndermek istediklerinde posta ücretleri kendileri tarafından karşılanacaktır.”
- Dilekçeler resmi bir kuruma yöneltildiğinden ceza infaz kurumunun bu yazışmaları denetleme yetkisi yoktur.
- Mahpusun dilekçeleri bir suç unsuru taşıyorsa bile muhatabı olan resmi kurum zaten gereğini yerine getireceğinden cezaevi idaresine bu tür yazışmalarda denetleme yetkisi verilmemiştir.
- Mahpusun resmi yazışma ve dilekçelerinin muhatabına iletilmemesi, engellenmesi halinde İnfaz Hâkimliğine şikâyet etme hakkı vardır.
- Eğer dilekçenin içeriğini denetlemiyor ama posta yoluyla göndermesini istiyorsa bu da dilekçe hakkının engellenmesi anlamına gelecektir, dilekçeler cezaevi idaresi tarafından ilgili kuruma ulaştırılmak zorundadır.
AYM’nin 12.11.2019 tarihli 2015/54 sayılı kararının 41. paragrafında:
“41. Kişilerin kamu makamlarına seslerini duyurabilmeleri amacına hizmet eden dilekçe hakkı, hak arama özgürlüğünün en önemli araçlarından biridir. Bu anlamda kişilerin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme yollarından biri olarak hak arama özgürlüğünün işlerlik kazanması, korunması ve sağlanması bakımından önemli bir role sahiptir…”
Açıklamasını yaparak dilekçe ve bilgi edinme hakkının önemine vurgu yapmıştır.
Mahpusa dilekçesinin gönderilmeyeceği yazılı olarak bildirilmişse mahpus bu yazının tebliğinden itibaren on beş gün içinde İnfaz Hakimliğine şikâyette bulunabilir. İnfaz Hakimliği şikayeti yerinde bulmazsa bu karara karşı yedi gün içinde Ağır Ceza mahkemesine itirazda bulunulmalıdır.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Hapishanelerde tutulan mahpusların mektup, faks ve telgraf gönderme ve alma hakkı 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 68. maddesi ile özel olarak düzenlenmiştir.
Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı
Madde 68- (1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir. (Ek cümle:17/6/2021-7328/7 md.) Hükümlü, usul ve esasları Adalet Bakanlığınca belirlenmek suretiyle, gerekli teknik altyapının bulunduğu kurumlarda elektronik yöntemlerle de mektup alıp gönderebilir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir. (Ek cümle:17/6/2021-7328/7 md.) Bu iletiler, alıcısı dışındaki kişilerin erişimini engelleyici tüm tedbirler alınarak hükümlünün talebine göre posta yoluyla veya elektronik ortamda alıcısına ulaştırılabilir.
(5) (Ek:17/6/2021-7328/7 md.) Kamu düzeninin korunması ile kişi, toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olan veya tehlikeli hâlde bulunan ya da dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlülere gelen veya bu hükümlüler tarafından gönderilen mektup, faks ve telgraflar dijital olarak kaydedilebilir veya fiziki olarak saklanabilir. Bunlar, amacı dışında kullanılamaz, kanunda açıkça belirtilen hâller dışında hiçbir kişi veya kurumla paylaşılamaz, herhangi bir soruşturma veya kovuşturmaya konu edilmemiş ise en geç bir yıl sonunda silinir veya imha edilir. Silme veya imha işlemi Cumhuriyet savcısı tarafından denetlenir. Bu fıkra hükmü dördüncü fıkra bakımından uygulanmaz.
Mektup gönderme ve alma hakkına dair Mahpuslara Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kurallarının (Nelson Mandela Kuralları) 58. maddesinde şu hüküm bulunmaktadır:
Madde 58
- Mahpuslara, aileleri ve arkadaşları ile gerekli denetim altında, düzenli aralıklarla aşağıdaki şekilde iletişim kurmalarına izin verilir:
(a)Karşılıklı yazışarak, mümkün olduğu durumlarda telekomünikasyon, elektronik, dijital ve diğer araçları kullanarak ve
(…)
Mektuba El Konulması ve Disiplin Cezası
Yukarıda tam metnini paylaştığım infaz kanunu 68/3 düzenlemesi, disiplin kuruluna belli sınırlar içinde haberleşme hakkını engelleme yetkisini idareye vererek kendi içinde doğrudan yaptırım içerir. “Mektup okuma komisyonunun” yazışmalara el koyma yetkisi yoktur. Sakıncalı bulduğu bir yazışmayı “disiplin kuruluna” göndermek zorundadır ve kararı disiplin kurulu verir.
Mektubun tamamı ya da bir kısmının sakıncalı bulunarak el konulması durumunda mektupların (Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik madde 105) iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanması zorunludur.
Sakıncalı görülen mektuplar
Madde105- (1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmi dört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır.
Anayasa Mahkemesi, mektup verme hakkına ile ilgili olarak vermiş olduğu kararlarında şu ifadelere yer verir:
“93-Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca, “Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler.” (AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, K.T. 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 17/4/2008; Abdullah Öcalan, § 94; Fatih Taş, §§ 92,93).
85-Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple haberleşme özgürlüğü alanında getirilen müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir. (Sebahat Tuncel,B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Fatih Taş, §§92,93).
35-Hükümlü veya tutuklular (mahkûmlar), Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak “bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma” olarak değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (bkz. İbrahim Uysal,B.No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa’nın ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına genel olarak sahiptirler (Aynı yönde benzer bir karar için bkz. Hirst/Birleşik Krallık (No. 2),B.No. 74025/01, 6/10/2005, § 69). Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana,B. No:2013/3550, 19/11/2014, §35).
65-Müdahalenin orantılı olduğundan söz edebilmek için, temel hakka daha az zarar verebilecek ancak aynı zamanda güdülen amacı yerine getirebilecek nitelikte olan yöntemin tercih edilmiş olması gerekmektedir (Nada/İsviçre, B. No: 10593/08, 12/9/2012, § 183).
67-Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek yukarıda belirtilen makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesi dâhilinde objektif bir gözlemciyi haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir (Campbell/Birleşik Krallık,§48). Bunun yanı sıra, yapılacak değerlendirmede hükümlüler hakkında uygulanan infaz rejiminin ve mahkûmiyet sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir. (Silver ve Diğerleri/Birleşik Krallık, § 98, § 102; Atilla ve diğerleri/Türkiye, B. No: 18139/07, 11/5/2010, (k.k.)).
68-Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin haberleşme özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekli” ve “ölçülülük ilkesi”ne uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Sebahat Tuncel,§ 87). (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § …)
72-Bunun yanı sıra, mektupta 5 satırlık bir kısımda geçen ve başvurucunun, Türkiye’de çeşitli cezaevlerinde, yasadışı silahlı terör örgütü PKK’nın kurucusu ve yöneticisi olan Abdullah Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi talebiyle başlatılan açlık grevlerinin ne kadar süreyle yapılması halinde etkili olacağını belirttiği cümlelerinin karalanması suretiyle mektubun gönderilmesine karar verildiğinden, bu tedbirin, Anayasa’nın 22. ve Sözleşme’nin 8. maddesi bağlamında orantısız olduğundan da söz edilemez. Bu kapsamda, kamu makamları tarafından söz konusu mektupta geçen anılan cümlelerin sansürlenmesi suretiyle mektubun gönderilmesine karar verilmesinin demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. (Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § …)
İnfaz Kanunu’nun 68/3 düzenlemesi dışında mahpusların yazışmalarının engellenmesi -el konulan mektubun içeriğine göre- Anayasa tarafından da güvence altına alınan temel haklarından olan Özel Hayatın Gizliliği (Anayasa madde 20), Haberleşme Özgürlüğü (Anayasa 22), Düşünce ve Kanaat Özgürlüğü (Anayasa madde 25), Özel Hayatın Gizliliği (AİHS Madde 8) haklarının ihlali anlamına gelebilecektir.
Anayasa Madde 20: Özel hayatın gizliliği
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3/10/2001-4709/5 md.) (Değişik: 3/10/2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli Hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. (Ek fıkra: 12/9/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
Anayasa Madde 22: Haberleşme hürriyeti
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş Hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli Hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar. İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.”
Anayasa Madde 25: Düşünce ve kanaat hürriyeti
“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 8:
“1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. 2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
Hapishane idaresinin mahpusların mektup, faks ve telgraf alma hakkından faydalanmasında sınırsız bir yetkisi bulunmadığı gibi buna ilişkin disiplin kurulunun yaptığı incelemeler, disiplin cezalarını düzenleyen maddeler içinde doğrudan yer almaz. Bir fiilin disiplin suçu oluşturması için öncelikle yasada açıkça tanımlanmış olması gerekir, mektup veya faks gibi kişisel yazışmaların bu kapsamda düzenlenmediği açıktır.
Ayrıca İnfaz Kanunu madde 37, bir fiilin disiplin suçu oluşturabilmesi için öncelikle infaz kurumunda güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleşmesi ve bu fiili kişinin kusurlu olarak işlemesi koşullarını aramaktadır. Anayasa Mahkemesi özelikle 37. maddeyi disiplin suçunun oluşabilmesi için bir ön koşul olarak değerlendirmektedir. Bu durumda disiplin suçu oluşturan eylem sadece İnfaz Kanunu madde 38-46 arasında tanımlanmıştır diye gerekçelendirilemez. Bu disiplin suçunun işlenme sebebi yani mahpusun kastı ve bu fiilin ne tür bir soruna yol açtığının somut olarak gerekçeleriyle açıklanması gerekmektedir. Bunun hem savunma hakkının kullanılabilmesi için ilk soruşturma başladığında hem de disiplin cezası verilmişse kararda mahpusa gerekçelendirerek bildirilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında bu durumu tartışmaktadır. Örneğin 2/12/2015 tarihli 2013/1869 sayılı bireysel başvuruya ilişkin olarak;
“…5275 sayılı Kanun’un 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde ceza infaz kurumlarında gerçekleştirilecek “gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak” eyleminin bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma disiplin cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. İnfaz hukukuna ilişkin disiplin suç ve cezaları, 5275 sayılı Kanun’un sekizinci bölümünde düzenlenmiş; bu çerçevede uygulanacak disiplin suç ve cezalarının amacı, mahiyeti, kapsamı, sınırları ve uygulanma koşulları Kanun’un 37. maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Bu çerçevede Kanun’da yer alan herhangi bir disiplin suçunun oluşabilmesi için özel hükümde belirtilen eylemlerin 37. madde gereği, ceza infaz kurumunda “düzenli bir yaşamın sürdürülmesi”ni veya “güvenliğin” ya da “disiplinin” sağlanmasını kusurlu olarak engelleyecek şekilde işlenmesi gerekmektedir…” tanımlamakta ve bunu da “…. Buna göre Kanun’un 37. maddesi de dikkate alındığında ceza infaz kurumunda tek başına slogan atma eylemi yapılmasının disiplin suçunun oluşabilmesi için yeterli olmayıp bu eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi de gerekmektedir. Dolayısıyla bu niteliği taşımayan slogan atma eyleminin cezalandırılması kanun tarafından öngörülmediğinden disiplin cezasına konu düzenlemede “suçun yasallığı ve “belirlilik” ilkelerine aykırılık bulunmamaktadır (AYM, E.2013/67, K.2013/164, 26/12/2013)” gerekçelendirmektedir.
Böyle bir uygulamaya karşı yasal itirazların yanında kanun yararına bozma yoluna başvurmakta ve AYM’ye bireysel başvuru yapmakta fayda olacaktır. Yine bu durum, hapishane idaresinin yetkisini aşan bir uygulama olduğundan hem suç duyurusunda hem de Adalet Bakanlığına şikâyette bulunulabilir. Bu başvurular, benzer ihlallerle karşılaşmayı önlemek açısından etkili olacaktır.
Mahpus tarafınızdan gönderilen bir yazışmaya el konulmuşsa mahpus ödediği posta ücretinin iadesini isteyebilir.
Mahpusun avukatına ya da resmi mercilere yazacağı mektuplar, fakslar ve dilekçeler hapishane idaresi tarafından yerine ulaştırılmak zorundadır, bu konuda hapishane idaresinin hiçbir denetim yetkisi yoktur. Mahpusun bu yazışmaları mektup okuma komisyonundan geçmez.
Hapishane idaresi, mahpusun kapalı zarfla gönderdiği mektupların içeriğinden haberdar olamaz, sadece mektupların zarflarının içinde başka bir şey olmasından şüphelendiği durumlarda fiziki olarak kontrol edebilir ve bu fiziki denetim, mektubu gönderen kişinin yanında yapılarak mektup kapatılmalıdır.
Başkaca bir kuruma nakledilen mahpuslara ait mektuplar açılmaksızın nakil olunan kuruma teslim edilir. Bu halde mektubun incelemesini yapmaya nakledilen kurum yetkilidir.
Disiplin kurulunun yazışmayı sakıncalı bulduğu kararını infaz hakimliğine şikâyet etme hakkınız mevcuttur. Bu durumda el koyma kararının mahpusa tebliğinden itibaren on beş gün içinde mahpusun şikâyetini yapması gerekmektedir. İnfaz hakimliği tarafından verilecek karara 1 hafta içerisinde Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir.
Kısmen sakıncalı bulunan mektup/fakslar için de bu yasal prosedüre başvurulabilir. Kısmen sakıncalı bulunan mektupların da asılları şikâyet ve itiraz sürecinde idare tarafından saklanmaktadır. İnfaz hakimliğinin vereceği karar doğrultusunda idarenin bu mektubu mahpusa teslim etmesi gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM İtirazı
Mahpuslar haklarının ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi ya da AİHM’e başvuruda bulunmak istiyorsa:
- Öncelikle yasal prosedürleri yerine getirmeli mutlaka; İnfaz Hakimliğine ‘disiplin kurulunun kararının tebliğinden’ sonra on beş gün içinde başvurmalıdır.
- İnfaz Hakimliğinin kararına karşı kararın tebliğinden sonra en geç yedi gün içinde Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmelidir.
- Ağır Ceza Mahkemesinin kararının mahpusa tebliğinden itibaren bir ay içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabilir.
- AİHM’e yapacak başvurunun kabul edilebilmesi, ancak Anayasa Mahkemesine başvuru yapmak ve bu başvurunun mahpusun aleyhine sonuçlanması halinde mümkün olabilmektedir. AİHM, Anayasa Mahkemesini tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul etmektedir.
- AİHM’e başvuru süresi 4 aydır. Bu süreyi AİHM, başvurunun kendisine ulaştığı tarihi esas alarak belirlediğinden başvurunun yolda geçireceği süreyi de dikkate alarak son ana bırakılmamasını öneririz.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Kanun yararına bozma, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş ve hatta infaz edilmiş mahkeme ya da hakimlik kararlarına karşı bu kararların usul ya da esas yönünden yeniden incelemesi için bir yöntemdir. Özellikle haksız biçimde verilen ve Terörle Mücadele Kanunu madde 17’nin uygulanmasına neden olan hücre hapsi cezalarına karşı başvurulabilecek bir yoldur.
“Kanun yararına bozma” olağanüstü bir kanun yoludur. 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir:
Kanun yararına bozma
Madde 309 (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kanun yararına başvurması
Madde 310 – (1) 309 uncu maddede belirtilen yetki, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re’sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.
(2) 309 uncu madde gereğince Adalet Bakanlığı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
Yargıtayın ceza dairesi, ileri sürülen nedenleri yerinde görürse karar veya hükmü kanun yararına bozar”.
Kanun yoluna başvurmanın ön koşulu, hakkında başvuru yapılacak kararın temyiz ya da istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmesidir.
İstinaf ya da temyiz yolu öngörülmeyip itiraza tabii kararlar için “kanun yararına bozma” yoluna başvurmak, biraz daha önemli olmaktadır. Zira itiraz mercii ilk derece mahkemelerdir ve bu denetim aslen temyiz veya istinaf incelemesi kriterlerine sahip değildir. İtiraz sonucu verilen kararlarda birbiriyle çelişen hükümler söz konusu olmaktadır.
İnfaz hukukunda istinaf ve temyiz yolu öngörülmemiştir. İnfaz hakimliğinin kararına itiraz usulüyle kanun yoluna başvurulmuş olur. İnfaz hakimliğinin kararını inceleyen ağır ceza mahkemesinin verdiği karar kesindir. Ağır ceza mahkemelerinin verdiği onama kararları, çoğunlukla gerekçesizdir ve aynı konuda birbiriyle çelişen kararlarla karşılaşılmaktadır. Bu sebeple bu ikiliği gidermek için kanun yararına bozma, tavsiye edilen bir yöntemdir. Böylelikle kararların Yargıtay tarafından incelenmesi mümkün olur. Bu kanun yolu ile Yargıtay’a kanunları yorumlayarak içtihat birliği oluşturma olanağı verilmektedir.
Kanun yararına bozma talep edilecek mahkeme ya da hakimlik kararları eğer itiraza tabii kararlardansa itiraz yoluna ister başvurulmuş isterse başvurulmadan karar kesinleşmiş olsun kanun yararına bozma talep edilebilir (Kararı, infaz hakimliği ya da müddetname ve hükmün infazı ile ilgili durumlarda yargılamayı yapan mahkeme vermiş olabilir). İstinaf ya da temyiz hakkı olan kararlarda da istinaf/temyiz yoluna başvurulmadığı için kesinleşen kararlar yönünden kanun yararına bozma talep edilebilir.
İnfaz hukuku açısından özellikle haksız biçimde verilen ve birbirleriyle çelişen disiplin cezaları yönünden kanun yararına bozma yoluna başvuru denenebilir. Kanun yararına bozma talebi için dilekçe yazarken verilen hükme hangi sebeplerle itiraz edildiğini ve özellikle varsa mahpus hakkında verilen kararla çelişen kararların belirtilmesi yararlı olur. Ancak iki şeye tekrar vurgu yapmak gerek:
Kanun yararına bozma başvurusu mahpusun kaçırdığı süreleri eski hale getirmez. (Özellikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru açısından)
Verilen disiplin cezasına hiç itiraz edilmezse bu bir idari karar olarak kaldığından, hakimlik ya da mahkeme tarafından verilmediğinden mahpusun kanun yararına bozma yoluna başvurması mümkün olmayacaktır. Mahpus disiplin cezasına itiraz ettiğinde artık bunu infaz hakimliği inceleyip karara bağlayacağı için artık mahpus verilen karar hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurabilir.
Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru konusunda verdiği kararda (Başvuru Numarası 2013/1751 Karar Tarihi 13/6/2013) bu hususu şu şekilde açıklamıştır:
“ ..13. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkraları şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
14. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.
16. Ceza muhakemesi hukukunda 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi gereğince hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtayca bozulmasını isteme hakkı yalnızca Adalet Bakanlığının takdirine bırakılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun kanun yararına bozma yoluna gidilmesi istemi, sadece Adalet Bakanlığının takdirini harekete geçirmeye yönelik bir taleptir. Bu kapsamda yapılan başvurular bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilmediğinden, bu yola gidilmesinin bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır.
17. Somut olayda başvuru yolu, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/10/2012 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmesi ile tüketilmiş ve ret kararı başvurucuya 14/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla başvuru yolunun tüketildiği tarihin, nihai kararın tebliğ tarihi olan 14/11/2012, bireysel başvuru tarihinin de 22/2/2013 olduğu gözetildiğinde bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük sürenin geçtiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu ara dönemde 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı kanun yararına bozma yoluna müracaat etmesi bu süreyi durdurmadığı gibi tüketilmesi gereken bir kanun yolu olmadığı için başvuru süresinin başlangıç tarihini de değiştirmeyecektir.
18. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…”yönünde bir karar almıştır.
Mahpus, hakkın verilen karara ilişkin aynı zamanda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru da yapmak istiyorsa iç hukuktaki başvuru yollarını tüketmek ve hükmün tebliğinden itibaren bir aylık hak düşürücü süreyi kaçırmaması gerekmektedir. Kanun yararına bozma, olağanüstü kanun yolu olduğu için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak için kanun yararına bozma başvurusunda bulunmak aranmaz.
Aynı anda hem kanun yararına bozma hem de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilir. Kanun yararına bozma Yargıtay tarafından hükmün esas ve usul yönünden incelendiği bir kanun yoludur ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılırken bu karara karşı” kanun yararına bozma yoluna” da başvurulduğunun belirtilmesi yeterli olacaktır.
Kanun yararına bozma talebi Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yapılabilir, başvuru esas ya da usul yönünden ciddi bulunursa bu karar incelenmek üzere ilgili Yargıtay Ceza Dairesine gönderilir. Yargıtay’ın vereceği karara karşı başvuruyu yapanın itiraz hakkı yoktur. Kaldı ki “kanun yararına bozma” talepleri aslında ihbar niteliği taşımaktadır, ilgili kişi haksız bir hükmü Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmektedir, bunun dışında başvuru yapana sürece dahil olma imkanı tanınmamıştır.
Bununla birlikte Bakanlık, yapılan dayanaklı başvuruyu keyfi olarak da reddedemez. İlgilinin doğrudan meseleyi Yargıtay’a kendi adına götürebilme hakkı olmadığına göre, Bakanlık başvuruyu maddi hakikate ve adalete ulaşmada son nokta olması nedeniyle ciddi şekilde gözden geçirmelidir. Başvuru keyfi olarak reddedildiğinde, ilgilinin idari nitelik taşıyan bu ret kararının iptali için idari yargı yoluna (Danıştay’a) başvurabilme hakkı vardır. Aksi halde, “hukuk devleti” ilkesi ve hak arama hürriyetinin önü kapatılmış olur. İdari yargı, kanun yararına bozmaya konu başvuru dilekçesinin içeriği ve işin esası hakkında karar veremeyecek olsa da kanun yararına bozma yolunun şartlarının oluşup oluşmadığını, Bakanlığının keyfi ve somut gerekçeden uzak karar verip vermediğini ve bu sırada başvurucunun haklı olup olmadığını inceleyip değerlendirme yetkisi olduğu kabul edilmektedir.
Kanun yararına bozma talebiniz yerinde görülürse Yargıtay ilgili Ceza Dairesi mahkûmiyet kararının bozulmasına hükmeder ve eğer hukuka aykırılık nedeni mahkumiyet kararının kaldırılması veya daha az cezaya hükmedilmesini gerektiriyorsa doğrudan uyuşmazlık hakkında karar verir. Disiplin cezasının iptali için özellikle esas ve usulden hatalı hücre hapsi kararlarına karşı gidilebilecek bir kanun yolu olarak bu başvurular önem arz eder.
Kanun yararına bozma talebinde bulunmadan önce Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 01/01/2016 tarih 16 no’lu “Kanun Yararına Bozma Taleplerinde Uyulması Gereken Usul ve Esaslar” konulu genelgedeki hususlara dikkat edilmelidir.
(Adalet Bakanlığı sitesinde yer alan “Kanun Yararına Bozma Sıkça Sorulan Sorular ve Cevaplar” başlığındaki soru ve cevaplar, daha genel bir bakış açısı oluşturmak için bu bilgilendirmeye eklenmiştir. Bakanlık sayfasındaki bilgiler güncellenip değişebilmektedir, güncel soru cevap bölümüne erişmek için tıklayınız.)
1- Soru: Kanun yararına bozma yoluna başvuru mahallinde reddedilebilir mi?
Cevap: Reddedilemez. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309/1. maddesi uyarınca söz konusu yetki münhasıran Adalet Bakanlığı’na verilmiş bir yetki olup, kanun yararına bozma başvurularının mahallinde değerlendirilerek reddedilmesi mümkün değildir.
2-Soru: Kanun yararına bozma yoluna başvurulması hükmün infazını durdurur mu?
Cevap: Durdurmaz. Kanun yararına bozma yoluna başvurulduğunda infazın durması isteniyorsa bu konuda yetkili mahkemeden talepte bulunmak gerekir. Mahkeme infazın durdurulmasına karar verirse ancak o zaman infaz durur. İnfazı durdurup durdurmamak mahkemenin takdirindedir.
3-Soru: Kanun yararına bozma başvurusu sonucunda Yargıtay tarafından verilen kararlara karşı mahkemelerce direnme kararı verilebilir mi?
Cevap: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309/5. maddesi uyarınca direnme kararı verilemez.
4-Soru: Yargıtay’ın esastan incelemediği, temyiz başvurusunu usulden reddettiği kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir mi?
Cevap: Evet başvurulabilir. Zira bu durumda kararın esası Yargıtay incelemesinden geçmemiştir.
5-Soru: Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından verilen ve itiraz edilmeyen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, idari yaptırım kararları vb. kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir mi?
Cevap: Hayır başvurulamaz. Ancak mahkeme veya hakim kararları kanun yararına bozma incelemesine konu edilebilir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nda Hükümlü veya Tutuklunun Kaçması (firar) suçu 292. maddede düzenlenmiştir:
Hükümlü ve Tutuklunun Kaçması
Madde 292- (1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun, silahlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır.
(4) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin veya kasten öldürme suçunun gerçekleşmesi ya da eşyaya zarar verilmesi durumunda, ayrıca bu suçlara ilişkin hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(5) Bu maddede yazılı hükümler, ceza infaz kurumu dışında çalıştırılan hükümlüler ile hapis cezası adlî para cezasından çevrilmiş olanlar hakkında da uygulanır.
***TCK 292’de düzenlenen cezalar 12-18 yaş arasında bu suçu işlediği iddia edilen çocuklar için indirimli olarak uygulanır.
Bu suça ilişkin etkin pişmanlık kurumu öngörülmüştür. Etkin pişmanlık, bir suçun işlenmesinden sonra failin pişmanlık göstermesi durumunda cezasının azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması halidir. Bu suça ait etkin pişmanlık hükümleri TCK’nın 293. maddesinde düzenlenmektedir.
Etkin Pişmanlık
Madde 293-(1) (…) tutuklu veya hükümlünün, kaçtıktan sonra etkin pişmanlık göstererek kendiliğinden teslim olması halinde, kaçtığı günden itibaren teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dikkate alınarak, verilecek cezanın altıda beşinden altıda birine kadarı indirilir. Ancak, kaçma süresinin altı ayı geçmesi halinde cezada indirim yapılmaz.
Mahpusun verilen izinden dönmemesi veya geç dönmesi “firar” suçu kapsamında değerlendirilmez. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da düzenlenen izinden dönmeme, geç dönme başlıklı madde ise şu şekildedir:
İzinden Dönmeme, Geç Dönme
Madde 97- (1) İzinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 292’nci ve izleyen maddelerinde yazılı hükümler uygulanır. (Ek cümle:14/4/2020-7242/40 md.) Salgın hastalık, doğal afet, savaş veya seferberlik durumunda bu sebeplerden dolayı izinden dönemeyen veya geç dönen hükümlülere ceza verilmez.
(2) İzin süresini iki gün veya daha az bir süre geçiren hükümlüler hakkında disiplin işlemi yapılır. (Mülga cümle:14/4/2020-7242/40 md.) (…)
(3) (Ek:14/4/2020-7242/40 md.) İzinden dönmeyen veya iki günden fazla bir süre geçtikten sonra dönen hükümlüler ile firar eden hükümlülere bir daha özel izin verilmez.
Açık hapishanelerden firar eden hükümlüler kapalı hapishanelere iade sürecinde disiplin cezasıyla karşılaşır. Yeniden açık hapishaneye geçebilmesi için bazı şartlar aranır. Bu şartlar Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinde Düzenlenmiştir;
Yeniden açık kuruma ayrılma
Madde 13- (1) (Değişik:RG-22/2/2017-29987) Açık kurumda cezası infaz edilmekte iken; firar suçu hariç kınama dışında disiplin cezası verilmek suretiyle kapalı kuruma iade edilenler disiplin cezasının kaldırılma tarihinden itibaren, Yönetmelikte aranan diğer şartlara uyduğu takdirde açık kuruma ayrılabilir.
(2) (Değişik:RG-22/2/2017-29987) Açık kurumda cezası infaz edilmekte iken ilk kez firar edip yakalanan ve hücreye koyma disiplin cezası verilmek suretiyle kapalı kuruma iade edilen hükümlüler, disiplin cezasının kaldırılmasından itibaren Yönetmelikte aranan diğer şartlara uyduğu ve bir daha firar etmeyeceği değerlendirildiği takdirde açık kuruma ayrılabilir. Açık kurumdan ikinci kez firar eden hükümlüler hakkında ise bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi hükmü uygulanır.
Bu maddede belirtilen 8. maddenin 2. fıkrasının c bendine göre çocuk eğitimevleri hariç, kapalı kurumlardan firar edenler ile açık kurumlardan ikinci kez firar etmiş olanların, firar tarihinden önce kesinleşmiş̧ olan cezaları ve koşullu salıverilme tarihine kadar kesinleşerek infazına başlanacak olan cezalarının tamamı kapalı kurumlarda infaz edilir.
(3) Yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından veya güvenlik nedeniyle kapalı kuruma gönderilen hükümlüler, altı aylık süre geçtikten sonra şartları uyması halinde yeniden açık kuruma ayrılabilir.
NOT: Çocuklar için kapalıya iade disiplin cezasından sonra açık kuruma ayrılmak ise ayrıca düzenlenmiştir. Çocuk mahpuslar, yalnızca kapalıya iade disiplin suçuna sebep olan fiiller dolayısıyla kapalıya gönderilebilirler, bunlardan biri de firardır. Kapalıya iade süreleri şu şekilde düzenlenmiştir: İlk defa kapalıya gönderildiği takdirde kapalıda kalma süresi 6 aydır. Kapalıya iade disiplin cezasını gerektirecek fiillerin tekrarında ise bu sefer bir yıl süreyle kapalı hapishanede tutulur.
NOT: Hükümlü firar suçundan beraat etmiş ise, disiplin cezasının iptali gerekir. Müddetnamenin de firar etmeyen hükümlüye göre düzenlenmesi gerekir. Bu konuya ilişkin bazı Yargıtay kararları notun aşağısında yer almaktadır.
1-YARGITAY İLAMI (KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİ)
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 20/05/2013 tarih ve 2013/8093-32652 sayılı kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 05/06/2013 tarih 2013/180930 sayılı müzekkeresi ile; muhtelif suçlardan 27 yıl hapis cezası ile hükümlü H.. A..’ın, Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda cezasını infaz etmekte iken 04/11/2009 tarihinde firar ettiğinden bahisle hakkındaki müddetnamenin 647 Sayılı Cezaların İnfazı hakkındaki kanunun 19/2 maddesi uyarınca hükümlülük süresinin 2/3 oranında infaz edilecek şekilde düzenlenmesine dair Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 30/04/2012 tarih ve 2012/625 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24/07/2012 tarih ve 2012/829 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendiğinde, hükümlünün firar suçundan yargılandığı Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/1842 esas 2010/504 karar sayılı dosyasında beraatine karar verildiği, Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumu disiplin kurulu tarafından 13/11/2009 tarih ve 2009/73 sayılı kararla verilen 11 günlük hücre disiplin cezasının Ankara İnfaz Hakimliği’nin 01/12/2010 tarih 2010/731-1146 sayılı kararla iptaline karar verildiği nazara alındığında, beraat eden herhangi bir disiplin cezasına konu edilmeyen eylem nedeniyle hükümlü hakkındaki müddetnamenin 647 Sayılı Cezaların İnfazı hakkındaki kanunun 19-2 maddesi uyarınca hükümlülük süresinin 2/3 oranında infaz edilecek şekilde düzenlenmesine karar verilemeyeceği gözetilmeden, itirazın bu nedenle kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24/07/2012 tarih ve 2012/829 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-OLAY: Hükümlü H.. A.. muhtelif suçlardan içtimalı olarak 28 yıl 2 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Hükümlü bu cezasını Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda infaz etmekte iken 04/11/2009 tarihinde firar ettiği gerekçesiyle Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/1842 esas sayılı dosyasında yargılanmıştır. Yargılama sonucunda 04/05/2010 tarih 2010/504 karar sayılı ilamla suçun unsurlarını gerçekleşmediği gerekçesiyle beraatine karar verilerek hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.
Ankara İnfaz Hakimliği’nin 01/12/2010 tarih 2010/731-1146 sayılı kararıyla firar nedeniyle hükümlüye verilen 11 gün süreli hücre disiplin cezası iptal edilerek 15/12/2010 tarihinde kesinleşmiştir.
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi 30/04/2012 tarih ve 2012/625 değişik iş sayılı kararla, hükümlü her ne kadar firar suçundan beraat etmiş ise de 647 Sayılı yasanın 19-2 maddesinde firar eden hükümlülerin mahkumiyet koşulu öngörülmediğinden firar eden hükümlü hakkında aynı yasanın 19-2 maddesi uyarınca cezasının 2/3’nü çekmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Bu karara karşı yapılan itiraz Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24/07/2012 tarih 2012/829 sayılı kararıyla reddedilerek karar kesinleşmiştir.
II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Cezaevinden firar suçundan hakkında beraat hükmü kurulan hükümlünün cezasının infazını 647 Sayılı Cezaların İnfazı hakkındaki kanunun 19/1 maddesine göre mi yoksa 19/2 maddesine göre infaz edileceğine ilişkindir.
III-Hukuksal Değerlendirme:
Hükümlünün mahkum olduğu suçların işleniş tarihlerine göre lehe bulunan 647 sayılı cezaların infazı hakkındaki kanunun 19/2 maddesinde “Tutuklu veya hükümlü iken firar edenler, firara teşebbüs suçundan veya cezaevi idaresine karşı ayaklanma suçundan mahkum edilmiş olanlar ile disiplin cezası olarak 4 defa hücre hapis cezası almış olanların hükümlülük sürelerinin 2/3’ünü iyi halli olarak çekmeleri halinde şartla tahliye edilebileceklerdir.”
Aynı yasanın 19/1 maddesinde ise; Hükümlülük süresinin 1/2’sini çekmiş olupta tüzüğe göre iyi halli olan hükümlülerin şartla salıverilecekleri düzenlenmiştir.
Firar 765 sayılı ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunlarında suç olarak
düzenlenmiştir. Bir fiilin suç oluşturup oluşturmayacağı kesinleşen mahkeme kararı ile belirlenir.Firar suçundan sanık sıfatıyla yargılanan H.. A.. kesinleşen mahkeme kararı ile beraat etmiştir.Yani eyleminin firar suçunu oluşturmadığı kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edildiğine göre aleyhe kıyas yapılarak infaz mahkemesince firar eyleminin gerçekleştiği kabul edilemez. Diğer taraftan firar nedeniyle verilen hücre hapis cezası da Ankara İnfaz Hakimliği’nin 01/12/2010 tarih ve 2010/731-1146 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.Bu durumda eylemi suç oluşturmayan ve herhangi bir disiplin cezasına da konu edilmeyen fiilden dolayı 647 sayılı yasanın 19/2 maddesinin uygulanması yasaya aykırı görülmüştür.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebinin kabulü ile, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24/07/2012 tarih 2012/5829 değişik iş sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 309. maddesi gereğince Kanun Yararına (BOZULMASINA),
Gereğinin mahalli mahkemesince yerine getirilmesi için dosyanın Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na (TEVDİİNE), 18/06/2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
2-KANUN YARARINA BOZMA (ZORUNLULUK HALİ)
Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan hükümlü … hakkındaki hükmün infazı aşamasında, … Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen itirazın reddine ilişkin 16.08.2013 tarihli ve 2013/462 değişik iş sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25.12.2013 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
İncelenen dosyadan;
a) Hükümlü … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan dolayı, … Ağır Ceza Mahkemesi’nce 11.04.2011 tarihinde 2010/185 esas ve 2011/223 karar sayı ile 5237 sayılı TCK’nın 188/3, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis ve 30.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmolunduğu,
b) İnfaz aşamasında hükümlünün 23.10.2011 tarihinde ceza infaz kurumundan firar etme eylemine ilişkin olarak … Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı’nca 21.11.2011 tarihinde 2011/17 karar sayı ile 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin 3. fıkrasının (ı) bendi uyarınca 11 gün hücreye koyma cezası verildiği, aynı eylem nedeniyle hükümlü hakkında açılan kamu davası sonunda ise …Sulh Ceza Mahkemesi’nce 21.05.2013 tarihinde 2013/68 esas ve 2013/221 karar sayı ile “hükümlünün meydana gelen deprem sırasında zorunluluk hali nedeniyle ceza infaz kurumundan kaçtığı ve 3 gün sonra kendiliğinden teslim olduğu gerekçesiyle, TCK’nın 25. maddesinin 2. fıkrası ve CMK’nın 223/3-b maddesi uyarınca hükümlü hakkında ceza verilmesine yer olmadığına” karar verildiği,
c) Hükümlünün cezasının kalan kısmını açık ceza infaz kurumunda infaz etmek istemesi üzerine 31.07.2013 tarihinde … Açık Ceza İnfaz Kurumu’na alındığı,
d) … Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İşyurdu Yönetim Kurulu Başkanlığı’nca 12.08.2013 tarihinde 2013/43 karar sayı ile hükümlünün daha önce kapalı ceza infaz kurumundan firar etmesi nedeniyle, Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliği’nin 8. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca açık ceza infaz kurumuna ayrılamayacağı, bu nedenle … Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna iadesinin gerektiğine karar verildiği,
e) Hükümlünün bu karara itiraz etmesi üzerine, … İnfaz Hakimliği’nce 13.08.2013 tarihinde 2013/1196 esas ve 2013/1193 karar sayı ile hükümlünün …Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sırada 23.10.2011 tarihinde meydana gelen deprem nedeni ile ailesinin akıbeti hakkında endişe duyarak, onlara bir an önce ulaşmak ve yardımcı olmak amacı ile ceza infaz kurumundan kaçtığı ve 3 gün sonra ailesinin durumunun iyi olduğunu gördükten sonra kendiliğinden teslim olduğu, hükümlünün kaçması nedeni ile hakkında … Sulh Ceza Mahkemesi’nce 21.05.2013 tarihinde 2013/68 esas ve 2013/221 karar sayı ile ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği, suç işleme kastının bulunmadığı gerekçesiyle, hükümlünün itirazının kabulüne, … Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nün 12.08.2013 gün ve 2013/43 sayılı kararının kaldırılmasına karar verildiği,
f) Cumhuriyet savcısının, … İnfaz Hakimliği’nin kararına itiraz etmesi üzerine, … . Ağır Ceza Mahkemesi’nce 16.08.2013 tarihinde 2013/462 değişik iş sayı ile “itirazın reddine” karar verildiği anlaşılmıştır
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «Dosya kapsamına göre, hükümlünün cezasının infazı için … Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sırada, 23/10/2011 tarihinde cezaevinden firar ettiğinin anlaşılması karşısında, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinin 8/e maddesinde yer alan “ Eğitimevleri hariç kapalı veya açık kurumlardan firar edenler……..açık kurumlara ayrılamaz.” hükmü gereği hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarını taşımadığı, bu halde hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna iadesine ilişkin … Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 12/08/2013 tarihli ve 2013/43 sayılı kararının yerinde olduğu gözetilmeksizin yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.» denilerek, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.08.2013 tarihli kararının kanun yararına bozulması istenmiştir.
Hükümlü …’ın, kapalı ceza infaz kurumuna iadesine gerekçe olarak gösterilen firar eylemine ilişkin olarak, … Sulh Ceza Mahkemesi’nce 21.05.2013 tarihinde 2013/68 esas ve 2013/221 karar sayı ile “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi, belirtilen hükmün kesinleşmesi, bu durumda hükümlü hakkında aleyhe yorum yapılarak firar eylemi nedeniyle kapalı ceza infaz kurumuna iadesinin mümkün olmaması karşısında; kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Kanun ve yönetmelikçe belirlenmiş olan birtakım kuralları mahpusların ihlal etmesi sonucu eylemin niteliği ve ağırlığına göre kanunda belirlenen disiplin cezaları uygulanır. Disiplin cezaları da kanunilik ilkesine tabidir. Anayasa’nın suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını engellemez. Disiplin ceza ve tedbirleri 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un (İleride ‘İnfaz Kanunu’ olarak anılacaktır.) 37. madde ve devamı hükümlerinde düzenlenmiştir. İdare tarafından verilen disiplin cezası öncelikle İnfaz hakimliğine şikayet edilebilir. İnfaz hakimliğinin kararına Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. Disiplin cezalarının infazına ilişkin Anayasa Mahkemesine de başvurulabilir. Disiplin cezaları ve tedbirler İnfaz Kanunu’nun 38. Maddesinde belirtilmiştir.
Disiplin cezalarının niteliği ve uygulama koşulları
Madde 37- (1) Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, (…) yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır. (Ek cümle:14/4/2020-7242/23 md.) Hükümlünün duruşma, sağlık, eğitim ve çalışma gibi nedenlerle geçici olarak kurum dışında bulunduğu yerler de bu fıkranın uygulanması bakımından kurum olarak kabul edilir
(2) Suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını engellemez.
7242 sayılı yasanın 23. Maddesi kapsamında değiştirilen 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 37. Maddesinde yapılan düzenleme ile: “hükümlülerin duruşma, sağlık, eğitim ve çalışma gibi nedenlerle geçici olarak kurum dışında bulunduğu yerlerde de idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde disiplin cezası uygulanacaktır.” Bu kapsamda sadece infaz kurumunda bulunduğu sırada değil, mahpusun sevk dolayısıyla bulunduğu kurum dışındaki davranışları dolayısıyla da disiplin cezası alabilmelerinin önü açılmıştır.
Disiplin cezaları ve tedbirleri
Madde 38-(1) Çocuklar haricindeki hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre şunlardır:
a) Kınama.
b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma.
c) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma.
d) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama.
e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma.
f) Hücreye koyma.
(2) Toplu, bedensel, zalimane, insanlık dışı veya küçültücü cezalar disiplin cezası olarak uygulanamaz.
Her kural ihlalinin olan eylemin karşılığı madde 38’de ağırlığına göre kademeli olarak kanunda açıkça belirtilmiştir. Bu kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin de gereğidir.
Kınama
Madde 39- (1) Kınama cezası, hükümlüye eyleminin kötü niteliğinin ve uygunsuzluğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı sonuçlara dikkatinin çekilmesidir.
(2) Kınama cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Mektuplarda tehdit, hakaret ve sövme gibi çirkin ifadeler kullanmak.
b) Hükümlü ve tutuklulara karşı edep ve nezakete aykırı şekilde konuşmak veya davranışlarda bulunmak.
c) İdareden habersiz mektup göndermek.
d) Görevlilere hediye vermek veya buna kalkışmak.
e) Görevlilere herhangi bir taahhütte bulunmak.
f) İdarece belirtilen miktardan fazla para bulundurmak.
g) Hükümlü kimliğini yanında bulundurmamak.
h) Yatma plânına uymamak.
ı) Ceza infaz kurumlarının duvarlarına yazı yazmak, resim yapmak veya afiş yapıştırmak.
j) İdarece verilen eşya ve benzeri şeyleri kötü kullanmak.
k) Kişisel temizliğe veya çevre temizliğine dikkat etmemek.
l) İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.
m) Kurumda gereksiz gürültü yapmak.
Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma
Madde 40- (1) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar süreyle kurumun kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) İdarenin izni olmaksızın yasak yerlere girmek.
b) Eğitim yerini terk etmek.
c) Eğitimi savsaklamak.
d) Olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak.
e) Kurum görevlilerine karşı uygunsuz söz sarf etmek veya davranışta bulunmak.
f) Çıkar sağlamak amacıyla hükümlülere veya kurum görevlilerine eşya vermek veya satmak.
g) Açlık grevi yapmak.
Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma
Madde 41- (1) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası, hükümlünün kurum yönetiminde ücret karşılığı çalıştığı işten bir aydan üç aya kadar yoksun bırakılmasıdır.
(2) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) İş elbisesini giymemek.
b) İş yerini izinsiz terk etmek.
c) İş yerindeki çalışma yönergelerine uymamak.
d) İşte gerekli özeni göstermemek veya işin gereği olan özeni göstermemek.
e) Başkalarının ciddiyetle çalışmalarını engellemek.
f) İşte kullanılan aletleri ve gereçleri kasten bozmak.
g) İş yerini veya çalışanları dikkatsiz ve tedbirsiz davranışlarıyla tehlikeye düşürmek veya bunlara ağır zarar vermek.
h) İşi kasten kötü yapmak veya gerektiği hâlde çalışmamak.
Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama
Madde 42- (1) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup, faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlemekten, telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmaktan tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bu cezayı gerektiren eylemler şunlardır:
a) Protesto amacıyla idarece verilen yemeği topluca almama eylemine katılmak.
b) Kurum işyurdu yönetim kurulunca uygun görülen işte çalışmamak.
c) Herhangi bir şeyi protesto amacıyla veya idareye karşı toplu olarak sessiz direnişte bulunmak.
d) Odalarda, eklentilerinde ve diğer alanlarda ilâç ve gıda maddesi stoku yapmak.
e) Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak.
f)(Ek:14/4/2020-7242/24 md.)Kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşmek.
(3) Hükümlüye gelen mektup, faks ve telgraflar, disiplin cezasının infazından sonra kendisine verilir. Aynı türden olsa bile sonraki disiplin cezasının infazına bu işlem yapılmadan başlanamaz.
(4) Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları ile doğal afet hâllerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerde bu madde hükmü uygulanmaz.
7242 sayılı yasanın 24. Maddesi ile 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 42. Maddesinin 2. Fıkrasına eklenen “f” bendi uyarınca; “Kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşmek” düzenlemesi eklenerek haberleşme ve iletişimin kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasının kapsamı genişletilmiştir.
Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma
Madde 43- (1) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar ziyaretçi görüşüne çıkarılmamasıdır.
(2) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Sayım yapılmasına karşı çıkmak.
b) Aramaya karşı çıkmak.
c) Sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak tedbirlere karşı çıkmak.
d) Kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak.
e) Hükümlülerin haberleşmelerini, ziyaretçileriyle görüşmelerini, iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim ve spor, meslek kazandırma ve işyurdu çalışmaları ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılmalarını, kurum hekimince muayene ve tedavi edilmelerini, avukat tayin etmelerini, mahkemelere veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına gitmelerini, kurum görevlileri ile görüşmelerini, salıverilenlerin kurum dışına çıkmalarını her ne suretle olursa olsun engellemek, hükümlü ve tutukluları bu fiillere teşvik etmek, bu yolda talimat vermek, mevzuatın hükümlü ve tutuklulara tanıdığı sair her türlü görüşme ve temas olanaklarını engellemek.
f) Kumar ve benzeri oyunlar oynamak veya oynatmak.
g)(Ek: 20/11/2017-KHK-696/101 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7079/95 md.) Ceza infaz kurumu idaresince verilen kıyafetleri giymemek veya verilen kıyafetlere kasten zarar vermek.
(3) Resmî ve yetkili merciler ile avukatlar ve yasal temsilcilerle görüşmelerde bu madde hükmü uygulanmaz.
Hücreye koyma
Madde 44- (1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Kurum tesislerine, araç ve gereçlerine zarar vermek.
b) Tünel kazmaya teşebbüs etmek.
c) Firara teşebbüs etmek.
d) Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak veya isyana kalkışmak.
e) Hükümlü ve tutukluları daha az cezayı gerektiren şekilde kasten yaralamak.
f) Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu amaçları gerçekleştirmek için oluşturulan gruplara katılmak veya bunlarla dayanışma içinde olmak.
g) Üçüncü fıkranın (g) bendinde belirtilenler dışında kalıp da Kanuna uygun olarak yasaklanmış bulunan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeyi ceza infaz kurumlarına sokmak, bulundurmak, kullanmak.
h) Sayım ve aramalar ile 43 üncü maddenin (e) bendinde belirtilen faaliyetlere şiddet kullanarak engel olmak veya buna kalkışmak.
ı) Kurum görevlileri ile dış güvenlik görevlilerine rüşvet teklif etmek veya vermeye kalkışmak.
j) Kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak.
k) Kuruma, kurum görevlilerine veya hükümlü ve tutuklulara ait şeyleri çalmak veya bunlara kasten zarar vermek.
l) İzin süresini özürsüz olarak en fazla iki gün geçirmek.
m) Hükümlü ve tutukluların beslenmelerini engellemek, açlık grevine ve ölüm orucuna teşvik veya ikna etmek, bu yolda talimat vermek.
n)(Ek:14/4/2020-7242/25 md.)Kuruma alkol sokmak, kurumda alkol bulundurmak veya kullanmak.
(3) Onbir günden yirmi güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) İsyan çıkartmak.
b) Kuruma ağır zarar vermek.
c) Kasten yangın çıkarmak.
d) Adam öldürmek veya öldürmeye kalkışmak.
e) Hükümlü ve tutukluları kasten veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamak ile görevlileri her türlü kasten yaralamak.
f) Cinsel saldırıda veya çocuklara karşı cinsel istismarda bulunmak, bu suçlara kalkışmak veya cinsel tacizde bulunmak.
g) Her türlü ateşli silâh, mermi, patlayıcı madde, kesici, delici, yaralayıcı, bereleyici alet, yakıcı, aşındırıcı, boğucu, bayıltıcı, kör edici gaz ve ecza, her türlü zehir ve uyuşturucu ilâç ve madde, cep telefonu, telsiz ve sair elektronik haberleşme aracını kuruma sokmak, bulundurmak, kullanmak.
h) Görevlileri veya hükümlü ve tutukluları rehin almak.
ı) Firar etmek veya tünel kazmak.
j) Hükümlü ve tutuklular üzerinde baskı kurarak çıkar sağlamak, özel işleriyle başka işlerde kullanmak, bunlara kalkışmak veya bu amaçları gerçekleştirmek için nüfuz kullanarak grup oluşturmak.
k) Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek.
l) Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak.
m) Kurum görevlileri ile dış güvenlik görevlilerine rüşvet vermek.
(4) Hücre, yaşamsal gereksinmeleri karşılayacak biçimde düzenlenir.
(5) Hücreye konulan hükümlünün, resmî ve yetkili merciler ve avukat ile görüşmesine engel olunmaz.
7242 sayılı yasanın 25. Maddesi ile 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 44. Maddesinin 2. Fıkrasına eklenen “n” bendi uyarınca: “Kuruma alkol sokmak, kurumda alkol bulundurmak veya kullanmak” düzenlemesi getirilerek bu hususun maddenin asıl metni uyarınca bir günden on güne kadar hücre cezasıyla cezalandırılması kararlaştırılmıştır.
***Kanunda belirtilen disiplin cezaları çocuk mahpuslar için uygulanamaz. Çocuk mahpuslara uygulanabilecek olan disiplin tedbirleri ve cezaları İnfaz Kanunu’nun 45 ve 46. Maddelerinde düzenlenmektedir.
Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri
Madde 45- (1) Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri, çocuğun disiplin cezası gerektiren eyleminin gerçekleşme riskinin bulunması hâlinde bu riski ortadan kaldırmak veya soruşturma sürerken giderilmesi güç ve imkânsız zararların doğmasını önlemek amacıyla uygulanan ve ceza niteliği taşımayan koruma ve önleme amaçlı tedbirlerdir.
(2) Çocuklar hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri şunlardır:
a) Teşvik esaslı ayrıcalıkları ertelemek.
b) Kaldığı odayı ve yatakhaneyi değiştirmek.
c) Bulunduğu kurumun başka bir kısmına nakletmek.
d) Meslek eğitiminin bütünlüğünü ve sürekliliğini bozmayacak şekilde çalıştığı işyerini veya atölyeyi değiştirmek.
e) Belli yerlere girmesini yasaklamak.
f) Bazı eşyaları bulundurmasını veya kullanmasını yasaklamak.
Çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları
Madde 46- (1) Uyarma: Çocuğa eyleminin niteliğinin kötü ve uygunsuz olduğunun açıklanması ve tekrarı durumunda doğuracağı sonuçlara dikkatinin çekilmesidir. Uyarma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Yatakhane, atölye, etüt salonu, kütüphane ve buna benzer yerlerde sigara içmek.
b) Aynı alanı veya etkinliği paylaştığı arkadaşlarının rahatsız olmasına neden olacak biçimde gürültü yapmak veya davranışlarda bulunmak.
c) Yattığı odayı ve yatma yerlerini izinsiz değiştirmek.
d) Yatma ve kalkma zamanına uymamak.
e) Sayımı geciktirmek veya geç çıkmak.
f) İzin alması gereken durumlarda diğer odalara izinsiz gitmek.
g) Yemek yeri varken odalarda yemek yemek, yiyecek bulundurmak.
h) Kurum görevlilerine, kurumu ziyaret eden kişilere, kurum dışında katıldığı faaliyetlerin görevlilerine ve arkadaşlarına kaba veya saygısız davranmak.
ı) Kişisel durumu, adresi ve buna benzer konularda kurum görevlilerini yanlış bilgilendirmek, yalan söylemek.
j) Kılık ve kıyafetine, kişisel temizliğine dikkat etmemek.
k) Katıldığı etkinlikler ve derslerle ilgili olarak bulundurması gereken araç ve gereçleri yanında bulundurmamak.
l) Kurum içinde katılması gereken faaliyetlere katılmamak, geç katılmak veya katıldıktan sonra izinsiz ayrılmak.
m) Siyasî partilere, bu partilere bağlı yan kuruluşlara ait amblem, rozet, yazı, slogan, bildiri, ilân, broşür ve buna benzer eşyaları bulundurmak, asmak, teşhir etmek ya da üzerinde taşımak.
(2) Kınama: Çocuğun, daha önce uyarı cezası verilmesine sebep olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde, davranışının sonuçlarına ikinci kez dikkatinin çekilmesidir.
(3) Onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme: Disiplin cezası gerektiren eylemin sonuçlarının, istekli olması koşulu ile çocuk tarafından onarma, tazmin etme veya eski hâle getirme suretiyle giderilmesidir. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Başkasına ait eşyayı izinsiz almak, kullanmak.
b) İdarece alınan sağlık önlemlerine uymamak.
c) Çevre temizliğine dikkat etmemek, kurumu ve çevresini kirletmek.
d) Kişisel temizliğini veya kendi yaşam alanının temizliğini yapmamakta ısrar etmek.
e) Kurum içindeki iş ve eğitim yerini izinsiz terk etmek.
f) Kuruma ait eşyayı usulüne uygun olmayan şekilde almak veya kullanmak.
g) İşini kasten kötü yapmak veya çalışması gerekirken çalışmamak.
h) İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinde kendisine verilen ödev ve görevleri yapmamak.
ı) Resmî kurumlardan, kurum kitaplığından, atölye ve derslik gibi yerlerden aldığı kitap, araç ve gereçleri zamanında geri vermemek, eksik vermek ve bunlara zarar vermek.(10)
j) Dikkatsizlikle kurumun bina, eklenti ve donanımları ile kuruma ait taşınır ve taşınmaz malları veya başkasına ait herhangi bir eşyayı yakmak, kırmak veya hasara uğratmak.
k) Üzerinde bulundurulmasına izin verilmeyen veya bulundurabileceğinden fazla eşya veya para bulundurmak.
l) Yasaklanmış her tür yayını kuruma veya kuruma bağlı yerlere sokmak veya yanında bulundurmak.
m) Kurum eşyasına, kendisinin veya arkadaşlarının araç ve gereçlerine ahlâk dışı, ideolojik veya siyasî amaç taşıyan resim, amblem ve benzerlerini yapmak, yazılar yazmak ve asmak.
(4) Harcamalarına sınır koyma: Çocuğun daha önce onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası verilmiş olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde çalışması karşılığında aldığı ücret ve ailesinden gelen paranın haftalık harcama limitinin üçte birinin otuz gün süre ile kesilmesidir.
(5) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma: Çocuğun otuz güne kadar sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere katılmaktan yoksun bırakılmasıdır. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
a) Kumar oynamak.
b) Kavga etmek.
c) Dikkatsiz davranışı sonucu başkalarının güvenliğini veya sağlığını tehlikeye düşürmek.
d) Katıldığı kurum dışı faaliyetlerden zamanında dönmemek ve uyması gereken koşullara uymamak.
e) Kullanması için kendisine verilen bir şeyi satmak veya başkasına vermek.
f) Kurum veya dış güvenlik görevlilerine rüşvet vermek.
g) Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumun herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek ya da bulundurmak.
h) Katıldığı faaliyetlerin akışını ve düzenini engelleyici ve bozucu nitelikte kastî davranışlarda bulunmak, faaliyeti yürüten kişinin uyarısına rağmen bu davranışlarına devam etmek.
ı) Arkadaşlarının verilen görevleri yapmasına engel olmak.
j)(Ek:14/4/2020-7242/26 md.)Başkasına ait eşyaya kasten zarar vermek.
(6) Teşvik esaslı ayrıcalıkları geri alma: Çocuğun, daha önce bazı faaliyetlere katılmaktan alıkoyma cezası verilmiş olan davranışı ikinci kez tekrarlaması hâlinde, teşvik esaslı ayrıcalıkların otuz gün süre ile geri alınmasıdır.
(7) İznin ertelenmesi veya ziyaretlerin kapalı şekilde yaptırılması: Disiplin cezasını gerektiren eylemin niteliğine ve ağırlık derecesine göre çocuğun izninin altmış güne kadar ertelenmesi veya kapalı ceza infaz kurumlarında açık ziyaretlerin altmış güne kadar kapalı şekilde yaptırılmasıdır. Bu disiplin cezasını gerektiren eylemler şunlardır
a) Diğer çocuklar üzerinde nüfuz kurmak ve husumet hislerini tahrike çalışmak, imtiyaz ve menfaat hırsları yaratmak.
b) Her türlü bağımlılık yapıcı maddeyi kuruma getirmek, kullanmak, bulundurmak, satmak, kullanmış olarak kuruma gelmek.
c) Başkalarına ait para ve eşyayı almak için zor kullanmak, haraç almak.
d) Taarruz ve firara yarayacak ve gerektiğinde bu işler için kullanılabilecek madde ve aletleri yapmak, saklamak, bulundurmak.
e) İdareye ait olup kendisine verilmemiş bulunan yatak, battaniye, karyola ve dolap gibi eşyayı zapt etmek veya satmak ya da maddi menfaat karşılığı diğer çocuklara kullandırmak
f) Kurum görevlilerine hakaret etmek, karşı gelmek.
g) Başkalarının güvenliğini veya sağlığını tehlikeye sokan davranışlarda bulunmak.
h) Mazeretsiz olarak izinden dönmesi gereken zamandan geç dönmek ve uyması gereken koşullara uymamak.
ı) Kuruma yasak eşya sokmak, başkasına vermek veya satmak.
j) Okul, işyeri gibi gitmesi gereken bir yere gitmemek, katılması gereken faaliyetlere katılmamak.
k) Hakaret veya iftira etmek, alçaltıcı söz söylemek veya davranışta bulunmak, başkalarını bu tür davranışlara kışkırtmak.
l) Suç örgütlerinin propaganda ve eğitim faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak.
m) Kurum dışına izinsiz çıkmak.
n) Kurumca verilen kimlik kartında veya kendisine verilen her tür belgede tahrifat yapmak, sahte belge düzenlemek, kullanmak.
o) İyileştirme ve eğitim faaliyetlerinin yapılmasına engel olmak, katılanları faaliyetleri terk etmeye zorlamak veya kışkırtmak.
p) Kasten başkasını yaralamak.
r)(Ek:14/4/2020-7242/26 md.)Kurumda güvenlik amacıyla oluşturulan teknik, mekanik veya elektronik cihaz ya da sistemleri kasten etkisiz veya çalışamaz hâle getirmek yahut amacı dışında kullanmak.
(8) Kapalı ceza infaz kurumuna iade: Çocuğun, eyleminin nitelik ve ağırlığına göre çocuk kapalı ceza infaz kurumlarına, bulunmadığı hâllerde kapalı ceza infaz kurumlarının çocuklara ayrılan bölümlerine altı ay, bu fıkrada sayılan disiplin eylemlerinin ikinci veya daha fazla tekrarı hâlinde ise bir yıl süre ile iadesidir. Çocuk, bu fıkra dışında işlenen disiplin suçları ve disiplin cezalarından dolayı çocuk kapalı infaz kurumuna iade edilemez. Kapalı ceza infaz kurumuna iadeyi gerektiren eylemler şunlardır:
a) Kurum içinde veya dışında başkasını neticesi sebebiyle ağırlaşmış şekilde yaralamak ya da yaralayıcı, öldürücü her türlü âlet, silâh ve patlayıcı madde kullanmak suretiyle herhangi bir kimseyi yaralamaya teşebbüs etmek, yaralamak
b) Bir kimseyi rızası hilafına alıkoymak.
c) Şiddet ve tehdit ile kurum görevlilerinin görevini engellemek.
d) Firara teşebbüs etmek veya firar etmek.
e) Kasten kurumun bina, eklenti ve donanımları ile taşınır ve taşınmaz mallarını yakmak veya yakmaya teşebbüs etmek, ağır hasar vermek.
f) Hükümlü ve tutukluları idareye karşı kışkırtmak, isyan çıkartmak veya isyana teşebbüs etmek.
g) Adam öldürmek veya öldürmeye teşebbüs etmek.
h) Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve cinsel tacizde bulunmak veya bunlara teşebbüs ve bu tür davranışlara kışkırtmak.
ı) Görevlilere, diğer çocuklara işkence yapmak veya yaptırmak.
(9) Odaya kapatma cezası: Sekizinci fıkrada belirtilen kapalı infaz kurumunda bulunan çocuğun, aynı fıkrada belirtilen eylemlerde bulunması hâlinde, beş güne kadar açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, gece ve gündüz tek başına bir odada tutulmasıdır. Bu ceza, çocuğun kurum görevlilerine istediği zaman ulaşmasına engel olunmayacak şekilde uygulanır. Çocuk, cezanın infazı öncesinde, sırasında ve sonrasında doktor kontrolünden geçirilir. Cezanın infazı sırasında çocuğun; ailesi, avukatı ve yasal temsilcisiyle görüşmesine izin verilir.
Disiplin cezalarının soruşturma usulü İnfaz Kanunu madde 47 uyarınca yapılmaktadır. Disiplin cezasında soruşturma sürelerine uyulmaması halinde disiplin cezasının iptaline karar verilmesi gerektiğini kabul edilmiştir. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 22.06.2010 tarihinde vermiş olduğu 2009/19650 Esas ve 2010/7096 K sayılı ilamı uyarınca firar halinde sürelere uyulmaması halinde disiplin cezasının iptal edilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Disiplin Soruşturması
MADDE 47-(1) (Değişik: 25/5/2005-5351/4 md.) Uyarma, kınama ve bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezaları kurumun en üst amiri tarafından verilir ve uygulanır.
(2) Hükümlülerin diğer disiplin cezalarını gerektiren eylemlerinin öğrenilmesinden itibaren derhâl ve en geç beş gün içinde kurum en üst amirince atanan bir görevli tarafından soruşturmaya başlanır. (1)
(3) (Değişik:14/4/2020-7242/27 md.) Soruşturma en geç onbeş gün içinde tamamlanır. Firar hâlinde bu süre hükümlünün yakalandığının öğrenildiği tarihte başlar. Düzenlenen rapor ve ekleri disiplin kuruluna sunulur. Soruşturma süresi eylemin ve soruşturmanın niteliğine göre infaz hâkiminin yazılı onayı ile yedi güne kadar uzatılabilir.
(4) Savunma alınmadan disiplin cezası verilemez. Haklarında disiplin soruşturması yapılanlara, yüklenen eylemin niteliği ve sonuçları ile üç gün içinde savunmalarını vermeleri, aksi hâlde bu haklarından vazgeçmiş sayılacakları yazılı olarak bildirilir. Savunma yazılı olarak sunulabileceği gibi sözlü olarak da yapılabilir. Sözlü savunma tutanakla saptanır. Türkçe bilmeyenlerle, sağır ve dilsizlerin savunmaları tercüman aracılığıyla alınır.
(5) Disiplin cezaları disiplin kurulunca evrak üzerinden görüşülerek en geç üç gün içinde karara bağlanır. Disiplin kurulu, yasada yazılı disiplin cezası uygulanmasına veya disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verebilir. Disiplin kurulu kararları gerekçeli olarak yazılır ve kararda şikâyet mercii ve süresi açıkça gösterilir.
(6) Disiplin kurulu kararı, haklarında soruşturma yapılanlara yönetim tarafından derhâl tebliğ edilir.
(7) Kurumun iç düzenini ve hükümlülerin yaşam ve beden bütünlüklerinin ciddî tehlike altında bulunması nedeniyle derhâl tedbir alınması zorunlu olan hâllerde, kurumun en üst amiri 49 uncu maddede belirtilen tedbirleri almakla beraber soruşturmayı başlatır. Bu hâlde infaz hâkimine bilgi verilir.
(8) (Ek:14/4/2020-7242/27 md.) Disiplin soruşturması hükümlünün barındırıldığı ceza infaz kurumu disiplin kurulu tarafından yapılır. Hükümlünün ceza infaz kurumu dışındaki eylemleri nedeniyle yapılacak disiplin soruşturması, hükümlünün eylem öncesi en son barındırıldığı ceza infaz kurumu disiplin kurulu tarafından yapılır.
Disiplin Cezalarının İnfazı
Disiplin Cezalarının İnfazı hususu İnfaz Kanunu’nun 48/3 maddesinde düzenlenmiştir;,
Disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması
Madde 48- (….)
(3) Disiplin cezalarının infazı;
a) Hücreye koyma ve odaya kapatma cezasının infazına, infaz hâkiminin onayı ile başlanır. Hücreye koyma ve odaya kapatma cezasına ilişkin diğer hükümler saklı kalmak üzere, kesinleşen disiplin cezalarının infazına derhâl başlanır. Birden fazla disiplin cezası verilmiş olması hâlinde, bu cezalar kesinleşme tarihleri sırasına göre ayrı ayrı infaz edilir. Bir cezanın infazı tamamlanmadan diğerinin infazına başlanmaz.
b) Disiplin cezalarının tamamı infaz edilip kaldırılmadıkça koşullu salıverilme işlemi yapılmaz, ancak bu süre hakederek salıverme tarihini geçemez.
c) Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının infazından önce ve infazı sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir. İlgilinin bu cezaya katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya bırakılır veya hekiminin belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu salıverilme tarihine kadar hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesi sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye koyma cezası infaz edilmez; yerine 44 üncü maddenin ikinci fıkrasının uygulandığı hâllerde iki ay, üçüncü fıkrasının uygulandığı hâllerde dört ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası uygulanır. Raporlar infaz dosyasına konulur.
4) İnfaz edildiği tarihten itibaren disiplin cezasının kaldırılmasında ve iyi hâlin kazanılmasında aşağıda belirtilen süreler esas alınır;
a) Kınama cezası onbeş gün,
b) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası bir ay,
c) Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası üç ay,
d) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası üç ay,
e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası üç ay,
f) Hücreye koyma cezası 44 üncü maddenin ikinci fıkrasındaki hâllerde altı ay, üçüncü fıkrasındaki hâllerde bir yıl,
g) Hücre cezasına karşılık ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, (f) bendinde belirtilen süre,
Sonunda disiplin cezası almamak ve iyi hâlli olmak koşuluyla (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezalar kurum en üst amiri tarafından, diğer bentlerde belirtilen cezalar, kurumun en üst amirinin önerisi ve disiplin kurulu kararıyla kaldırılır.
(5) Çocuk hükümlüler hakkında verilen disiplin cezaları;
a) Uyarma ve kınama cezaları kararla birlikte,
b) Onarma, tazmin etme ve eski hâle getirme cezası yedi gün sonunda,
c) Harcamalarına sınır koyma cezası otuz gün sonunda,
d) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası otuz gün sonunda,
e) Teşvik esaslı ayrıcalıkları geri alma cezası otuz gün sonunda,
f) İznin ertelenmesi cezası altmış gün sonunda,
g) Kapalı ceza infaz kurumuna iade cezası altmış gün sonunda,
h) Odaya kapatma cezası doksan gün sonunda,
Kendiliğinden kalkmış sayılır. (a) bendi hariç, bu fıkradaki diğer süreler karar tarihinden, firar hâlinde infaz tarihinden itibaren başlar.
(6) Çocuğun bulunduğu kurumun disiplin kurulu, kurum kurallarına uyma, iyileştirme programında ilerleme veya verilen ceza ile amaçlanan sonucun gerçekleşmesi durumunda, çocuk hakkında verilen disiplin cezasını süre koşulu aranmaksızın her zaman kaldırabilir.
7242 sayılı yasa ile 5275 sayılı yasaya eklenen geçici 9. Maddenin 1. Fıkrasında; “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde ve 220’nci maddesinde düzenlenen suçlardan, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan ve 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçlardan hükümlü ve tutuklu olanlar ile Kanunun 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kalan hükümlü ve tutuklular hakkında verilenler hariç olmak üzere; 30/3/2020 tarihinden önceki eylemler nedeniyle Kanunun 39 ile 46’ncı maddeleri uyarınca verilen disiplin cezası ve tedbirleri, infaz edilmeleri kaydıyla 48’inci maddedeki süre ve karar şartı aranmaksızın idare ve gözlem kurulunca verilecek iyi hâl kararı üzerine kaldırılacaktır. 55. Madde hükümleri saklıdır.” şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile istisna tutulan suçlar haricinde olup, suç tarihi 30/03/2020 öncesi olan eylemler nedeniyle Kanun’un 39-46. maddeleri uyarınca verilen disiplin cezaları ve tedbirleri infaz edilmeleri kaydıyla kanunda bahsedilen sürelerin geçmiş olması şartı aranmaksızın idare ve gözlem kurulunca verilecek iyi hal kararı üzerine kaldırılacaktır. Buradaki temel şart iyi hal kararı alınabilmesi için disiplin ceza ve tedbirinin infaz edilmiş olmasıdır.
Disiplin Cezasının Geç İnfazı
Eğer disiplin cezası kesinleştiyse en kısa sürede cezanın infazına başlanması gerekmektedir. Disiplin cezasının kesinleşmesi, mahpus itiraz etmediyse itiraz için tanınan on beş gün dolduğunda, itiraz ettiyse son olarak ağır ceza mahkemesinin verdiği kararla kesinleşir.
Eğer hapishane idaresi disiplin cezasını en kısa sürede başlatmıyorsa görevi ihmal suçu işliyordur, suç duyurusunda bulunulabilir. Mahpus ,görevi kötüye kullanma veya görevi ihmalden (Mahpus somut durumuna göre karar vermelidir.), cezaevi savcısının denetim görevi bulunduğunu hatırlatarak hakkında verilen disiplin cezasının infazına derhal başlanmasını talep edebilir (Mahpus isterse bu talebi suç duyurusu ile birlikte yapabilir.)
İnfaz Kanunu’nun 48/3-a maddesine göre “Hücreye koyma cezasının infazına, infaz hâkiminin onayı ile başlanır. Hücreye koyma cezasına ilişkin diğer hükümler saklı kalmak üzere, kesinleşen disiplin cezalarının infazına derhâl başlanır. Birden fazla disiplin cezası verilmiş olması hâlinde, bu cezalar kesinleşme tarihleri sırasına göre ayrı ayrı infaz edilir.” hükmü yer almaktadır. Bu yasayı hatırlatarak İnfaz Hakimliğine şikâyet yoluna da gidilebilir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 2013/19717 Esas 2013/27839 Karar numaralı ilamı uyarınca kesinleşen disiplin cezasının uygulanmasında yaşanan gecikme ve iyi halin bu nedenle geç kazanılmasında mahpusun kusuru bulunmadığına ve bu durumun koşullu salıverilmeye engel olamayacağını belirtmektedir. Mahpus sadece koşullu salıverilme değil bu geç uygulama nedeniyle bir hak kaybı yaşayacaksa bunun idarenin kusurundan kaynaklandığını ve mahpusun bu nedenle hak kaybına uğramaması gerektiğini yapacağı başvurularda mutlaka belirtmelidir.
T.C.
YARGITAY
3.CEZA DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO: 2013/19717
KARAR NO: 2013/27839
TEBLİĞNAME NO: 2013/225164
(Kanun Yararına Bozma)
>DİSİPLİN CEZASININ GEÇ ONAYLANMASININ HÜKÜMLÜ ALEYHİNE SONUÇ DOĞURMAZ
Kasten yaralama suçundan hükümlü Mürsel Ergün’ün, 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Kırıkkale 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/09/2007 tarihli ve 2005/740 esas, 2007/641 sayılı kararının infazı sırasında, hükümlü tarafından verilen ve cezaevinden firar eylemi sebebiyle Ayaş Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığının 16/05/2011 tarihli ve 2011/33 sayılı kararı ile 15 gün hücreye koyma cezası verildiğini, söz konusu disiplin cezasının geç infaz edilmesinden dolayı 09/08/2012 tarihi olan şartlı tahliye tarihinin 61 gün ileriye kaydığı, mağduriyetinin giderilmesi istemini belirtir 15/06/2012 tarihli dilekçe üzerine Kırşehir İnfaz Hâkimliğince verilen talebin reddine ilişkin 07/08/2012 tarihli ve 2012/501 esas, 2012/503 sayılı karara karşı yapılan itirazın reddine dair, Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 09/08/2012 tarihli ve 2012/404 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın 11.06.2013 tarih ve 2012/9497-36664 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 26.06.2013 tarih ve 2013/225164 sayılı tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede; Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 01/10/2009 tarihli ve 2007/18669 esas, 2009/12712 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, hükümlüye verilen 15 gün hücreye koyma cezasının 07/07/2011 tarihinde kesinleşmesine karşın infazına 23/09/2011 tarihinde başlanılıp 08/10/2011 tarihinde tamamlandığı, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 48/4-f maddesi gereğince, disiplin cezasının infaz edildiği tarihten itibaren disiplin cezasının kaldırılmasına ve iyi halin kazanılmasında bir yıllık süre geçmesi gerektiği, 5275 sayılı Kanun’un 48/3-b maddesi gereğince ise, disiplin cezalarının tamamı infaz edilip kaldırılmadıkça koşullu salıverilmeden yararlandırılmayacağının hükme bağlandığı, hükümlünün hücreye koyma disiplin cezasının kesinleşme tarihi olan 07/07/2011 tarihinden itibaren infaz edilmeye başlanması halinde 22/07/2011 tarihinde infazının tamamlanacağı, 22/07/2012 tarihinde infaz edilen disiplin cezasının kaldırılabileceği ve 09/08/2012 tarihinde koşullu salıverilebileceği, hükümlünün hücreye koyma disiplin cezasının infazının kendisinden kaynaklanan bir kusur nedeniyle gecikmediği, bu durumun hükümlü aleyhine yorumlanamayacağı gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 09.08.2012 tarih ve 2012/404 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nin 309/4. maddesinin (a) bendi gereğince kanun yararına BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Dava Açmadan Önce Bilinmesinde Fayda Olan Bilgiler:
- Öncelikle belirtmek gerekir ki cinsiyet uyum süreci davaları, özel hukuk alanına giren davalardandır. Davacı mahpus (başvurucu) tutuklu ise bu davayı bizzat açabileceği gibi, avukatına vereceği özel yetkili vekaletname ile de açabilir. Davacı mahpus (başvurucu) hükümlü ise bu davayı vasisi ya da vasisisin yetkilendireceği bir avukat aracılığıyla açabilir. Burada da yine vekaletnameye özel yetki eklenmelidir. (Cinsiyet değişikliği hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan davacının şahsen başvuruda bulunması ya da muhakkak vekiline/vasisine bu konuda özel yetki tanıması gerekmektedir Vasi özel yetki için mahkemeye başvurabilir. Avukatla dava takibi içinse avukata verilecek vekaletnamede açıkça “cinsiyet geçiş için gerekli davalar ve nüfusa karşı açılacak davalara bakmaya yetkilidir” şeklinde bir ibare bulunmalıdır.
- Cinsiyet uyum davaları Türk Medeni Kanunu 40. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde “cinsiyet değişikliğine izin davası” ve “nüfusta cinsiyet hanesinin değiştirilmesi davası” olarak iki aşamalıdır. Bu davalar birlikte açılabileceği gibi, ayrı ayrı da açılabilir. Tavsiye edilen, davaların ayrı açılmasıdır. Yani önce TMK 40/1’de düzenlenen “cinsiyet değişikliğine izin davası” açılmalı, bu dava karara çıktıktan sonra aşağıda açıklanacak ameliyatlar olunmalı, sonra ise TMK 40/2’de düzenlenen “nüfusta cinsiyet hanesinin değiştirilmesi davası” açılmalıdır.
Cinsiyet değişikliğinde
Madde 40- Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin onsekiz yaşını doldurmuş̧ bulunması ve evli olmaması; ayrıca transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu (…)bir eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmî sağlık kurulu raporuyla belgelemesi şarttır.
Verilen izne bağlı olarak amaç̧ ve tıbbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmî sağlık kurulu raporuyla doğrulanması halinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.
NOT: Anayasa Mahkemesinin 29/11/2017 tarihli ve E.: 2017/130, K.: 2017/165 sayılı Kararı ile, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ve üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunduğunu…” ibaresi iptal edilmiştir.
- TMK 40. maddeye dayalı davalarla ilgili ayrıntılara geçmeden önce, cinsiyet değişikliğine izin davasının trans öznenin uyum sürecinin hangi aşamasındayken açılması gerektiği hususuna değinmekte fayda var. Transların uyum sürecinin hukuku ilgilendiren boyutu, esasında trans öznenin bir eğitim-araştırma hastanesinde psikiyatriden randevu almasıyla başlamaktadır. Mahpuslar için bu süreç bir eğitim araştırma hastanesindeki psikiyatriste sevk edilmekle başlar. Burada kişi cezaevinden psikiyatriye sevk isteyip 6 ay psikiyatristle görüştükten sonra, psikiyatristin sevkiyle endokrine sevk olmalı ve 6 ay boyunca da hormon kullanmalıdır. Mahpus, zaten doktor takibi olmaksızın hormon kullanıyorsa davasını açıp sonrasında psikiyatriste sevk de isteyebilir. Bu yolun izlenmesi halinde dava için gerekli sağlık kurulu raporu hazırlanması için psikiyatrist bir süre görüşmelerle davacıyı gözlemleyip sonra sağlık kurulu raporunun hazırlanmasına karar verebilir. Kişinin sürecini devam ettirdiği hastanenin psikiyatri uzmanı, bu raporun ne kadar sürede hazırlanabileceğine ilişkin danışanını genellikle yönlendirir. Nihayetinde bazen davayı açıp mahkemenin sevk müzekkeresiyle hastane sürecini başlatmak zaman kazanmaya ve hastanedeki bürokrasiyi daha hızlı aşmaya yol açsa da bazen psikiyatrik sürecin tamamlanmasını ve psikiyatrın “dava sürecini başlatabilirsin” komutunu beklemek dosyanın sürüncemede kalmaması açısından faydalı olabilmektedir.
Dava Sürecine Dair Notlar
“Cinsiyet Değişikliğine İzin” Davası (TMK 40/1)
- Cinsiyet değişikliğine izin davası, TMK 40/1 maddesinde düzenlenen kişinin cinsiyet uyum için olması gereken ameliyatlara mahkemenin izin vermesi talepli davadır. Madde metni “Cinsiyetini değiştirmek isteyen kimse, şahsen başvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değişikliğine izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin onsekiz yaşını doldurmuş bulunması ve evli olmaması; ayrıca transseksüel yapıda olup, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunluluğunu bir eğitim ve araştırma hastanesinden alınacak resmî sağlık kurulu raporuyla belgelemesi şarttır.” şeklindedir.
- Cinsiyet değişikliğine izin davasında yetkili mahkeme davacının yerleşim yeri mahkemesi olup, mahpusların yerleşim yeri kaldıkları hapishane kabul edilmektedir. Davada görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesidir. Bu davada davalı olarak Nüfus Müdürlüğü gösterilmedir.
- Cinsiyet değişikliğine izin davasında, hâkim tensip zaptıyla davacıyı bir Eğitim Araştırma Hastanesine sevk etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, davacının zaten süreç takibinin yapıldığı ya da süreci için tercih ettiği bir hastane varsa dava dilekçesinde bu belirtilmeli ve özellikle o hastaneye sevk istenmelidir. Bu talep, davacının başka bir hastanede süreci en baştan tanımadığı doktorlarla yürütmesi sakıncasını ortadan kalkacaktır.
- Yine mahpuslar için önemli olan husus, seçilecek eğitim araştırma hastanesinde “cinsiyet disforisi” konusunda sağlık kurulu raporu hazırlamaya yetkin uzman branşların bulunmasıdır. Dava için hazırlanacak kurul raporu psikiyatri, endokrin, kadın doğum, plastik cerrahi, genetik ve üroloji hekimlerince oluşturulmaktadır. Sevk edildiğiniz hastanede bu uzmanlar bulunmuyorsa başka bir eğitim araştırma hastanesine sevkiniz gerçekleştirilmelidir. Hapishane sevk sınırları içinde böyle bir hastane yoksa son çare olarak Adli Tıp Kurumu’na sevk istenebilir.
- Mahkeme hastaneye yazdığı sevk yazısında “davacının transseksüel yapıda olup olmadığının, cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunlu olup olmadığının bir sağlık kurulu raporuyla belgelenmesini” istemelidir. Sevk müzekkeresi hapishaneye gönderilmekte ve hapishane idaresi tarafından hastaneye sevk işlemi gerçekleştirilmektedir. Sevk sonrası davacı, sürecini takip eden psikiyatri uzmanına götürülmekte ve sağlık kurulu raporu psikiyatristin yönlendirmesiyle toplamda 6 bölümün uzman hekimlerinin kontrolü ve imzasıyla şekillenmektedir (Bu bölümler yukarıda belirtilmiştir.). Raporda muhakkak davacının transseksüel yapıda olduğu ve cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunlu olduğu belirtilmelidir.
- Bu raporun mahkemeye gönderilmesi sonucu mahpusun cinsiyet değişikliğine izin davası kabul edilecektir. Davanın kabulü ve kararın kesinleşmesi sonrası, mahpusun cinsiyet değişikliğine izin verilmiş olacaktır. Bütün mahkeme kararlarında olduğu gibi bu kararın da 10 yıllık zaman aşımı süresi vardır. Kararın kesinleşmesi sonrası mahpus 10 yıl içinde devlet hastanelerinde sigorta kapsamında cinsiyet uyum için gerekli ameliyatlarını olabilir.
- Belirtmek gerekir ki bu karar nüfusta cinsiyet hanesini değiştirmeyecektir. Mahpus kararla beraber hapishane idaresinden bu ameliyatları yapan doktorların bulunduğu bir hastaneye sevk istemeli ve ameliyatlarını olmalıdır. Ameliyatlar sonrasında yeniden dava açıp “nüfusta cinsiyet hanesinin değiştirilmesini” talep etmesi gerekmektedir.
Nüfus Sicilinde Cinsiyet Hanesinin Değiştirilmesi Davası
- Cinsiyet hanesinin düzeltilmesi davası TMK 40/2 maddesinde düzenlenen, davacının nüfus cüzdanında “kadın” olarak belirtilen cinsiyetinin “erkek” ya da “erkek” olan cinsiyetinin “kadın” olarak düzeltilmesi talepli davadır. Madde metni “Verilen izne bağlı olarak amaç ve tıbbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirildiğinin resmî sağlık kurulu raporuyla doğrulanması hâlinde, mahkemece nüfus sicilinde gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.” şeklindedir.
- Bu davada da yetkili mahkeme davacının yerleşim yeri mahkemesi olup, mahpusların yerleşim yeri kaldıkları hapishane kabul edilmektedir. Davada görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesidir. Yine bu davada da Nüfus Müdürlüğü davalı olarak gösterilmelidir.
- Cinsiyet değişikliğine izin davasının kabulü sonrası ameliyatlarını gerçekleştiren kişi, cinsiyet hanesinin düzeltilmesi davasında yine ilk davadaki gibi tensiple eğitim araştırma hastanesine sevk edilir. Burada da süreç yukarıda anlattığımız gibi şekillenmektedir. Bu defa mahkeme sevk müzekkeresinde davacının “amaç ve tıbbi yöntemlere uygun bir cinsiyet değiştirme ameliyatı gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini” sormaktadır.
- Bu davada hazırlanan sevk yazısını, ameliyatın gerçekleştirildiği hastaneye istemekte fayda vardır. Zira sizin hangi ameliyatları olduğunuzu ve sürecinizi en iyi bilen doktorlar, ameliyatınızın gerçekleştirildiği hastanedeki doktorlar olacaktır.
EK BİLGİLER
- Mahkemeden cinsiyet uyum süreci için izin alındığı taktirde hapishanede sevk sürecinin başlaması ve kişinin devlet hastanesinde ücretsiz bu ameliyatı gerçekleştirebilmesi gerekmektedir. Fakat kamuoyuna da yansıdığı üzere Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bazı mahpuslar için mahkeme kararına rağmen Adli Tıp’tan rapor aldırmakta ve ameliyatların “yaşamsal aciliyeti olmadığı gerekçesiyle” tahliye sonrası gerçekleştirilebileceğini belirtmektedir. Bu durumda, Bakanlıkların bu kararlarına karşı idare mahkemelerinde dava açılabileceği gibi, kişiler isterlerse ücreti mukabilinde özel hastanelerde de ameliyatlarını olabilirler.
- Yine lazer epilasyon talepleri ile ilgili hapishaneye lazer epilasyon cihazı sokulabileceği gibi kişinin ücretini kendisinin karşılaması halinde özel hastaneye sevk edilmesi yoluyla lazer epilasyon ihtiyacını giderebileceğini de belirtmeliyiz.
- Bütün bahsettiğimiz durumlar için (ameliyatlar, lazer epilasyon vb.) devlete bağlı ya da özel fark etmeksizin sevk alınan hastanelerin mahpuslara da hizmet veren bölümlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Zira bazı hastaneler mahkûm koğuşu olmadığından bahisle işlemi yapmayı reddetmektedir. Bu da boşuna zaman ve para kaybına sebebiyet vermektedir.
- Son olarak trans mahpuslar da bütün bu süreç kapsamında isim değişikliği davası açabilirler. Bu davayı kişiler TMK 40/1 davasıyla birlikte, TMK 40/2 davasıyla birlikte ya da tamamen ayrı bir dava olarak açıp sonuçlandırabilirler. Bu davada da dava ehliyeti açısında yukarıda söylediklerimiz hatırlanmalıdır.
- Resmi işlemler yapılırken mahpusun atanmış adını ve cinsiyetini mahkemeye bildirmek zorunda olduğu için bazı kavramlar sadece mahkemenin isteği şekilde ifade edilmiştir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.
Your Content Goes Here
Adli yardım; esasen maddi sıkıntı içindeki kişilere avukatlık ücreti de dahil olmak üzere mahkeme harç ve giderlerinden muaf tutmak amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir. Sosyal hukuk devletinin asli unsurlarından biri de kişilerin tüm haklarının kanun önünde güvence altına alınmasıdır. Kişilerin kanun önünde haklarını ekonomik durumlarından bağımsız eşit olarak savunabilmeleri Anayasa’nın 10. Maddesinde “kanun önünde eşitlik” başlığı altında güvence altına alınmıştır. Sosyal bir hukuk devletinde kişilerin ekonomik sıkıntı içine düşme tehlikesi yaşamadan da haklarını arayabilmesi için adli yardım düzenlemesi gereklidir. Bu husus da Anayasa’nın 36. maddesinde “hak arama özgürlüğü” başlığı altında güvence altına alınmıştır.
Adli yardım ile ilgili mevzuat 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334-340. maddeleri arasında ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 176-181. Maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Kişinin adli merciler önünde kendisini avukat ile temsil ettirmek isteyip de maddi yönden imkânı olmaması durumunda avukat tayin edilmesi ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretlerini de kapsayacak şekilde mahkemelerin karar vermesi olarak iki yönlü düşünülebilir.
Yabancı Mahpuslar Açısından Adli Yardım
Yabancı kişiler de diğer koşulların yanında kendi ülkelerinde Türk vatandaşlarının adli yardımdan yararlanabildiklerini ispat etmeleri halinde adli yardımdan yaralanabilir. İstisnaen 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca; avukatlık ücretlerini karşılama imkanı bulunmayan ve uluslararası koruma statü sahibi kişiye, aynı kanun kapsamındaki iş ve işlemlerle sınırlı olmak üzere yargı önündeki başvurularında avukatlık hizmeti sağlanır. Bu durumda karşılıklılık şartı aranmaz.
Adli yardımdan yararlanabilmenin iki koşulu bulunmaktadır.
- İlk koşul maddi sıkıntıya düşme tehlikesinin varlığıdır. Burada anlaşılması gereken sürekli bir geçim sıkıntısının varlığı değil, geçici de olsa yargılama giderleri açısından kişinin maddi sıkıntıya düşme tehlikesinin varlığıdır. Bu noktada adli yardım talep eden kişi, yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. Bu koşul bakım yükümlülüğü bulunduğundan dolayı çocuk açısından veli için de aranmaktadır. Fakat başvurucu vasi açısından böyle bir koşul bulunmamaktadır. Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin 7/6/2023 tarihli ve 2021/14356 başvuru numaralı kararında salt taşınmaz sahibi olmanın adli yardımdan faydalanmaya engel olacağı şeklinde katı ve kategorik bir yorumun adli yardım kararı verilmesinde ilgililerin gerçek mali durumlarının dikkate alınmasını önlemekte olduğunu belirtmiş ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine dair hak ihlali kararı vermiştir.
- Adli yardımdan faydalanabilmek açısından bir diğer koşul ise haklılık koşuludur. Adli yardım talep edilen konunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması gerekmektedir.
Adli yardım açılmış ve açılacak tüm hukuk davalarını, idari davaları, çekişmesiz yargı işlerini, icra iflas takipleri gibi işlemleri kapsamaktadır. Ceza davaları ülkemizde CMK sistemi olduğu için adli yardım kapsamında değildir. CMK kapsamında zorunlu müdafi tayini ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesinin 3. fıkrası kapsamında görevlendirilir.
Müdafiin görevlendirilmesi
Madde 150 – (Değişik: 6/12/2006 – 5560/21 md.)
(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Adli Yardıma Kimler Başvurabilir?
Avukatın müvekkili adına; vasi, kayyım ve kanuni temsilcilerin de temsil ettikleri kişi bakımından adli yardıma başvurmaları mümkündür. 1 yıl ve üzeri hapis cezası alan hükümlü mahpusların fiil ehliyeti kısıtlandığı için adli yardım taleplerini vasileri aracılığıyla iletmeleri gerekmektedir. Tutuklu mahpuslar kendileri de adli yardım talebinde bulunabilirler.
Barolara adli yardım talebi ile başvurulacak ise vasinin veya mahpusun yerleşim yeri barosuna başvurulmalıdır.
Yargılama giderleri açısından talep sadece davanın açık olduğu veya yetkili mahkemeye iletilmelidir. Avukat tayini konusunda barolar kendi bütçelerinden, mahkeme de vekalet ücreti hazineden karşılanmak kaydıyla adli yardım bürosundan avukat talep edebilir.
6100 sayılı HMK 340. madde kapsamında mahkemeye iletilecek adli yardım talepleri ile ilgili Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan adli yardım başvuru formu kullanılmalıdır.
Adli yardımdan yararlanan tarafın davayı kaybetmesi durumunda karşı tarafın yaptığı yargılama giderleri ile birlikte, adli yardım kararı nedeniyle ertelenen ve devlet tarafından avans olarak verilen tüm giderleri de ödemek zorunda kalacaktır.
Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararı verilmesi durumunda 6100 sayılı HMK’nin 337/2 fıkrası uyarınca tebliğden itibaren 1 hafta içerisinde kararı veren mahkemeye dilekçe ile itiraz edilebilir.
Baro tarafından adli yardım talebinin reddine ilişkin karar verilmesi durumunda TBB Adli Yardım Yönetmeliği 5/2 uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde baro başkanlığına itiraz edilebilir.
Anayasa Mahkemesinin 10/2/2021 tarihli ve 2017/21882 başvuru numaralı kararında başvurucuların bir avukatla temsil edilmiş olmaları adli yardım talebinin reddi için tek başına yeterli bir gerekçe olamayacağını hükmetmiş ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine dair hak ihlali kararı vermiştir.
Barolara iletilecek adli müzaheret talepleri açısından yargıda birliğin sağlanması açısın TBB tarafından 17.10.2022 tarihinde barolara gönderilen tavsiye niteliğinde yazıda adli yardıma başvuru için barolardan:
- Tapu Bilgileri Sorgulama
- Araç Bilgileri Sorgulama
- Toki Kayıt Sorgulama
- Dava Dosyası Sorgulama
- İcra Dosyası Sorgulama
- Gelir Testi (GOV Belgesi) Sorgulama
- Çiftçi Kayıt Sistemi Sorgulama
- Küçükbaş-Büyükbaş Hayvan Sorgulama
- Mevduat/Katılım Fonu Hesabı Bulunan Banka Sorgulama
- Ticari İşletme veya Şirket Sorgulama
- Sosyal Yardım Bilgileri Sorgulama
evraklarının istenilmesini önermektedir. Bu evrakların tamamı e-devlet üzerinden alınabilir. Ek olarak vasi aracılığı ile yapılacak başvurularda barolar mahkemenin vermiş olduğu vesayet kararını da istemektedir. Fakat uygulamada adli yardıma başvuru açısından baroların talep ettiği evraklar çeşitlilik göstermektedir. Başvuru sırasında uygulamada genellikle her barodan kimlik fotokopisi ikametgâh ve nüfus kayıt örneği istenmektedir. Bu noktada adli yardım talebinin iletileceği baro ile iletişime geçmek gerekmektedir.
Not: Bu bilgi notu 17.12.2023 tarihinde güncellenmiştir.